Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik Barış Pınarı Harekâtı'nın başlamasından tam bir gün önce, Beyaz Saray’dan ABD Kongresi’ne bir mektup gitti. Beyaz Saray Danışmanı Pat Cipallone imzalı mektup ABD Temsilciler Meclisi’nin ABD Başkanı Donald Trump’ı azletmek için başlattığı soruşturma konusundaydı.

Beyaz Saray mektubunda, azil soruşturması “demokrasiye aykırı” olarak nitelendirildi ve "Ne Başkan, ne de Beyaz Saray bu temelsiz soruşturmada işbirliği yapmayacak" denildi. Mektup, aynı zamanda ABD yönetiminin iki kritik bölümü, yasama ve yürütme arasındaki savaşın resmen başladığını da ilan ediyordu.

HAREKÂTA SARILDI

Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı da, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kongre’ye fiili direniş başlattığı bu Beyaz Saray mektubunun gönderilmesinden sadece saatler sonra başladı. Harekât başlayana kadar, tüm Amerikan medyası ve Amerikalı siyasetçiler sadece Trump’ın Ukrayna skandalı üzerine başlatılan azledilme sürecini konuşuyordu. Trump, harekâtı gündemi tamamen değiştirmek, ve kendisine yönelik tartışmaları ortadan kaldırmak için ustaca kullandı.

AZİL SORUŞTURMASI GÜNDEMDEN DÜŞTÜ

ABD’de Başkanı ya da diğer bir hükümet yetkilisini görevden alma sürecinde, Kongre’nin iki kanadı Temsilciler Meclisi ve Senato’nun ayrı ayrı işlevleri bulunuyor. Amerikan mevzuatına göre azil soruşturmasını Temsilciler Meclisi başlatıyor. Soruşturma çerçevesinde hükümet yetkilileri ifadeye çağrılıyor. İfadeler sonrasında ise Temsilciler Meclisi’nde söz konusu yetkilinin -Bu Başkan da olabilir, herhangi bir bakan ya da memur da- azil için yargılanıp yargılanmaması için oylama yapılıyor. Çoğunluk yargılama yönünde oy verirse, konu ABD Senatosu'na taşınıyor.

ABD Senatosu üst düzey Amerikalı yetkilinin azli için “mahkeme” görevi görüyor. Senato’da da ifadeler alınıyor, ardından azil için oylama yapılıyor. (Beyaz Saray’ın Kongre’ye gönderdiği 8 ekim tarihli mektup bu süreç açısından önemli; Temsilciler Meclisi, azil soruşturması için ifade vermek üzere ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ve Trump’ın avukatı Giuliani’yi resmen çağırmıştı. Beyaz Saray’ın işbirliği yapmayacağız mektubu, bu kişilerin ifade vermesinin önüne geçmeyi de amaçlıyor.)

Temsilciler Meclisi’ndekinden farklı olarak, Senato’da azil için nitelikli çoğunluk, yani Senato’nun üçte ikisinin oyu gerekiyor. ABD Temsilciler Meclisi’nde şu anda Demokrat Parti çoğunluğu var. Dolayısıyla Cumhuriyetçi Başkan Trump’ın azli için soruşturmanın Senato’ya taşınacağına büyük ihtimal olarak bakılıyor.

100 koltuktan oluşan Senato’da ise Cumhuriyetçilerin çoğunluğu var. Trump’ın azil soruşturması Senato’ya taşınsa bile, Başkan’ın azli yönünde karar çıkmasına neredeyse imkansız gözüyle bakılıyor. Ancak ABD’de 4 yılda bir yapılan Başkanlık seçimleri, önümüzdeki yıla, yani 2020’ye denk geliyor. Dolayısıyla başkanlık seçim kampanyaları fiilen başlamış durumda.

Trump, Başkanlık seçimine sadece 12 ay kala, bu azil tartışmaları yerine Amerikan kamuoyunun farklı konuları tartışmasını tercih ediyor. Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna başlattığı Barış Pınarı Harekâtı da, bu açıdan Trump için adeta bir “can simidi” haline gelmiş durumda.

HER GÜN TWEET ATIYOR

Trump, Suriye konusu ve harekâtı gündemde tutmak için her gün, bazen birkaç kez tweet atıyor, açıklama yapıyor. Trump’ın açıklamalarında verdiği günlük mesajlar, çoğu zaman birbirini tutmuyor. Bazen Türkiye’nin terörle mücadelesine anlayışla yaklaşıyor, bazen Türkiye hakkında “ekonominizi mahvederim” gibi çok sert ifadeler kullanıyor.

Amerikan -ve elbette dünya- kamuoyu da bu sefer Trump’ın tutarsızlıklarını konuşmaya başlıyor. Ancak ABD Kongresi’ndeki azil soruşturması bu nedenle hiç gündeme gelmiyor, tartışılmıyor. Trump, kendisini “tutarsız” göstermek pahasına, Ukrayna’yı da, azil soruşturmasını da Amerikan gündeminden düşürmüş durumda.

KONGRE AZLİ BIRAKIP, YAPTIRIM PEŞİNE DÜŞTÜ

ABD Kongresi de Trump’ın başlattığı bu tartışmaya adeta “balıklama dalmış” durumda. ABD Temsilciler Meclisi’nde Türkiye’ye yönelik uygulanacak yaptırımlar konusunda yasa taslakları hazırlanıyor. Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisiyonu’nun Demokrat Başkanı New York vekili Eliot Engel ile komisyondaki Cumhuriyetçilerin lideri Teksaslı Vekil Michael McCaul ortaklaşa bir yasa tasarısı hazırlamış durumdalar.

Tasarı, Türkiye ve Türk hükümet yetkilileri hakkında ağır yaptırımları, ABD’nin Türkiye’ye silah ambargosu uygulaması, Halkbank başta olmak üzere Türk finansal kurumlarının yaptırım listesine konulmasını ve Rusya’dan S-400 alımından dolayı CAATSA vakit geçirilmeden uygulamaya girmesini içeriyor. Tasarının en önemli özelliği, ABD Başkanı Donald Trump’ın yaptırımları zamana yayma ihtimalini ortadan kaldırmak için, her bir yaptırım konusunda kesin ve net süreler koyması.

TRUMP KENDİ YAPTIRIM LİSTESİNİ YAYINLADI

ABD Kongresi’nin hareketlenmesi ve Amerikan kamuoyundaki Türkiye aleyhtarı hava nedeniyle yaptırım tasarısının yasalaşma ihtimali üzerine, Trump da “ön alarak”, Türkiye için kendi yaptırım paketini açıkladı. Trump’ın dün yayınladığı Başkanlık kararnamesindeki Türkiye’ye yönelik yaptırımlar, Engel/McCaul imzasıyla Kongre’ye sunulan yaptırım tasarısında (adı PACT ACT olarak geçiyor) yer alanlara göre çok daha hafif.

- Trump’ın açıkladığı pakette Türkiye’den ithal edilen çeliğe yüzde 50 gümrük vergisi koyulması öngörülüyor. Türkiye’nin 2017 rakamlarına göre tüm çelik ihracatı 1 milyar dolar civarında.
- Türkiye ile başlatılan ticaret hacminin 100 milyar dolara çıkarılmasını öngören serbest ticaret anlaşması müzakereleri donduruldu. Konu daha müzakere halindeydi. Üstelik anlaşma imzalansa bile, ticaret hacminin bu rakama çıkarılması, anlaşmanın altının doldurulması için uzun yıllar gerektiği uzmanlarca ifade ediliyordu.
-  Türkiye’den Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı ve Enerji Bakanı’na yaptırım kondu. ABD daha önce de Türk Adalet ve İçişleri Bakanlarının mal varlıklarını dondurmuştu. Ancak bu bakanların ABD’de malı bulunmadığı için yaptırımlar sembolik olarak kalmıştı. Şimdi de benzer bir durum söz konusu.
- Trump’ın kararnamesindeki en etkili yaptırım ise, kurumsal olarak Savunma ve Enerji Bakanlıklarına yaptırım konulması. Bunun sonuçlarının neler olabileceği, detaylar açıklandıkça önümüzdeki günlerde netleşecek.
- Ancak Kongre’ye sunulan yaptırım yasasının aksine, CAATSA yaptırımları Trump’ın kararnamesinde yer almadı.

BİR YANDAN DA ARABULUCULUĞA SOYUNDU

ABD Başkanı, bir yandan Türkiye’ye yaptırım koyarken, diğer yandan da “arabuluculuğa” soyundu. Bunun için ilk yaptığı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı  aramak oldu. Ancak Erdoğan’ın yanı sıra, aynı saatlerde, PKK terör örgütünün Suriye uzantısının askeri elebaşını da aradı. Trump’ın aradığı isim, başlı başına skandal; Kendisini Amerikalılara “General Mazlum Kobani” olarak tanıtan kişi, “Şahin Cilo” kod adlı, Ferhat Abdi Şahin adlı bir PKK militanı.

Daha önce, Obama’nın atadığı ve Trump’ın ilk yıllarında da IŞİD’le mücadele koordinatörü olarak görev yapan Amerikalı yetkili McGurk, bu kişiyle görüşme yapınca Türkiye’nin tepkisi çok sert olmuştu. Şimdi bu PKK’lıyı bizzat ABD Başkanı muhatap alıp telefonla görüşmüş oldu.

BAŞKAN YARDIMCISINI TÜRKİYE’YE GÖNDERİYOR

ABD Başkanı, bir başka adım daha attı; ABD’de kendisinden sonra gelen en üst düzey isim, Başkan Yardımcısı Mike Pence’e de Türkiye’ye gidip, Fırat’ın doğusunda “ateşkes” için görüşmelerde bulunma talimatı verdi.

Eğer gerçekleşirse, önümüzdeki günlerde Pence’in Türkiye ziyareti, ardından Kasım’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington ziyareti, Suriye ve Barış Pınarı Harekâtı'nın özellikle Amerikan kamuoyu gündeminde daha uzun süre tartışılması anlamına geliyor.

Elbette Trump’ın kamuoyu gündemini değiştirmek için yaptığı tüm bu manevralardan da en çok Türkiye’nin kendisi, imajı ve vatandaşları olumsuz etkileniyor.