Eğlence sektörünün sık sık kullandığı temalardan biri de hiç kuşkusuz geçmişe olan özlem ve bu doğrultuda nostaljidir... Son dönemde birçok alanda adeta "eskiye nur yağarken" bu akımın fitilini ateşleyen en önemli yapım ise hiç kuşkusuz Netflix'in orijinal yapımı Stranger Things'ti! Hawkins isimli bir kasabada 1980'lerin başında yaşayan bir grup bilim kurgu, bilim ve teknoloji tutkunu çocuğun hem kendi hayatlarını, hem kasabalarını hem de dünyayı kurtarma macerasını anlatan dizi dostluk bağları, adrenalin, espriler ve elbette nostalji unsurlarını birlikte kullanarak Netflix'in en başarılı yapımlarından biri haline geldi.

Dizinin dinamiğini oluşturan çocuk oyuncular arasında Eleven'ı canlandıran Millie Brown ile Dustin Henderson'ı canlandıran Gaten Matterazzo ise en dikkat çekenleri arasındaydı. Dizinin bol bol aksiyon, espri ve heyecan vadeden 3. sezonu öncesinde Netflix'in daveti üzerine İtalya'nın başkenti Roma'ya gittik ve hem Matterazzo hem de Lucas Sinclair karakterini canlandıran Caleb McLaughlin ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.



İtalyan basın mensuplarıyla birlikte katıldığımız "yuvarlak masa toplantısında" sorularımızı sorduk ve yaşları 16-17 olan bu iki gencin oldukça aklı başında yanıtlarını aldık. Röportaj sırasında her ne kadar selfie çekemesek de şu an dünyanın belki de en çok tanınan 16-17 yaşındaki çocukları ile tanışma ve merak ettiklerimizi sorma fırsatını bulmak oldukça keyifliydi.

3. sezonun çekimleri nasıl geçti?


Gaten Matterazzo: En çok eğlendiğim sezon oldu.

16 ve 17 yaşındasınız ve Caleb sen yakında 18 olacaksın... Kariyerinizde ne gibi değişiklikler olacak, planlar var mı?


Caleb McLaughlin: 18 olduğunuz zaman eğitime gerek olmadığını sette bir eğitmen olmadığını duydum. Ama çalışma şartları çok daha yoğunmuş. Sette oyuncular, "Artık daha fazla yapamayacağım" diyene kadar çekimler devam ediyormuş diye duydum.

Gaten: Ben sette 23 saat kadar çalışan insanlar olduğunu duydum, böyle şeyler geliyor kulağıma. Bu çılgınca ve korkunç bir şey.

Bu durum sizi endişelendiriyor mu?


Gaten: Şu an bunun hakkında bir şey söylemek çok güç. Ama bunun zamanla olacağını düşünüyorum, 18 yaşına giren biri komple bir anda değişime uğramaz, adım adım değişiklik olacaktır. Ben güvendiğim insanların sette olmasını istiyorum, annemin babamın Atlanta'da olmasını istiyorum, bu değişmeyecek... Tabii yeni bir sezon çekersek. Hangi sete gidersek gidelim ebeveynlerimiz de bizimle olacak. Bir şeyleri çözene kadar onlar yanımızda olacak ve buna zaman var.

Caleb: Bu değişiklik benim için çok yakında olacak, birkaç ay sonra, yani Ekim ayında 18 olacağım ve artık korunmasız kalacağım. Ama evet bir gün sonra, "Haydi anne-baba ben gidiyorum. Kendi başıma çözerim bu işi" diyeceğimi sanmıyorum.

18'inci yaş günü partisi yapacak mısın? Planlar var mı?


Caleb: Henüz bilmiyorum. Bir şeyler yaparım belki İtalya'ya geri gelirim.

Lucas'ı canlandıran Caleb McLaughlin, moda anlamında aktör Tyler Perry'i örnek aldığını söyledi.

Bildiğiniz gibi dünyada da garip ve korkutucu şeyler oluyor... Ben İstanbul, Türkiye'de yaşıyorum ve Orta Doğu'da insanlar ölüyor, savaşlar çıkıyor, açlık ve şiddet var... Sizce Demogorgonların cirit attığı Hawkins dünyadan daha güvenli mi?


Caleb: Bu ikisini kıyaslayamazsın. Bizim dizide yaşadıklarımızı insanlar görünce, "Vay canına bu çok havalı canavarlar özel güçler vs" diyor ama gerçek hayatta yaşananlar hiç havalı ve güzel değil.

Gaten: Dizideki olaylar ve karakterler tamamen kurgu bunu kıyaslama yapmak imkansız. Bu zorlukları yaşayan insanlar her gün bunların üstesinden gelmeye çalışıyor ve gerçekten çok zor durumdalar, çok korkutucu bir durumdalar. İnsanlar yaşamları için mücadele ediyorlar bu içler acısı bir durum. Yaşananlar hiç havalı değil, hiç maceralı ya da eğlenceli değil. Kurmaca bir kasaba ile gerçek hayattaki zorlukları kıyaslayamayız.

Dizideki en büyük düşmanlardan biri de ergenlerdi. Sizce gerçek hayatta ergen olmanın en iyi yanı ve en kötü yanı nedir?


Gaten: İronik olacak ama gerçek hayatın aynısı oldu. Büyümeye başlıyorsun ve neler olacağını düşünüyorsun, hayatında yeni bir evreye geçiyorsun. Bu heyecan verici fakat aynı zamanda üniversiteye başlama dönemin geliyor ve iş bulmak için çabalıyorsun. Bu hem pozitif hem de negatif bir yan.

Caleb: Ergenlikte ebeveynler sürekli destek oluyor ve şu an hayatın tadını çıkar, hiçbir sorumluluğun olmadığı bir döneme giriyorsun. Kendi başına işler yapmaya başlıyorsun. Sevgilin oluyor. Kız arkadaşın oluyor ve bu yeni bir şey ve yeni bir heyecan. Arkadaşların var, güvendiğin insanlar var, istediğini yapabiliyorsun.

Kıyafetlerinizle dikkat çekiyorsunuz, kırmızı halılarda hep şaşalı kıyafetler deniyorsunuz? Kıyafetlerinizi nasıl seçiyorsunuz?


Gaten: Ben o kadar moda odaklı yaşayan biri değilim. Benim harika bir stilistim var ve o bana önerilerle geliyor. 2 yıldır onunla çalışıyorum ve ondan önce sadece kot tişört giyiyordum. Böyle birisiyle çalışıyor olmak çok havalı bir şey.

Caleb: Ben çok moda odaklı yaşadığımı söylemek istiyorum. Dion Glover isimli bir stil danışmanıyla çalışıyorum. Ama genel olarak ben ne giymek istersem onu giyiyorum. Mesela bana bazen öyle kıyafetler getiriyor ki onları giymek istemiyorum ve kendi seçtiklerimi giyiyorum. Farklı kumaşları ve dokuları karıştırıyorum ve o da bunu takdir ediyor. Annem ben küçükken anaokuluna giderken el çantası taşıdığımı söylüyor. Diğer herkes sırt çantasıyla giderken ben havalı bir şekilde el çantası taşıyormuşum. Askı ve papyon takıyormuşum kendime göre bir tarzım varmış. Aksesuarları çok seviyorum.

Gaten: Bu çok garip dostum.

İkiniz de ayrı ayrı sosyal sorumluluk kampanyaları yapıyorsunuz. Geri dönüşler nasıl? Doğru şeyi yaptığınızı hissettiğiniz anlar oldu mu?


Caleb: Ben #embraceyourface diye bir hashtag başlattım. İnsanların kendilerine güvenlerini sağlamlaştırmaları ve kendilerine inanmaları için bir hareket bu. İnsanlar bu hashtagle çok bağlanıyorlar. Dünyanın farklı bölgelerinden insanlar bir araya geliyor ve paylaşımlarda bulunuyorlar. Güvensizliklerini kırıyorlar ve yaşama daha sıkı bağlanıyorlar. Kendinin en iyi hayranı ol diyorum ben bu harekette. Örneğin bir Comic-Con'da birisi "Ben intihar etmeyi düşünüyordum ama şimdi hayatım değişti" demişti. Bu beni çok etkiledi. Bazı insanlar ise, "Kim olduğumu bilmiyordum artık biliyorum" dedi. Bu tür çok insan yorumda bulunuyor hem sanalda hem de gerçek hayatta.

Gaten: Benim bir rahatsızlığım var CCD olarak da geçiyor açılımı Kleidokraniyal Displazi. Nadir görülen bir kemik rahatsızlığı ve ben de #ccdsmiles diye bir hashtag başlattım. Bu hareketi başlatmadan önce birçok insan CCD'li olan birini tanımıyordu ya da hastalığı bilmiyordu. Aslında bu hastalıktan muzdarip olan fakat hastalığın farkında olmayan çok sayıda da yetişkin var. Birçok 20'li yaşlarında insan gördüm. Hastalık belirtisi gösteren bazılarına "omuzlarını birleştirir misin" diye sorduğum oldu ve birleştirdi. Bu hastalığın bir belirtisi mesela. CCD hastası olanların bir araya geldiği bir etkinlik düzenledik. İlk başta hasta olan 7 kişi vardı. Muhtemelen dünyada CCD hastalarının en kalabalık buluşmasıydı. Ondan sonra yaptığımız etkinliklerde sayı arttı, birkaç ay sonra 125'e çıktı ve bu kuruluş sayesinde bu kişiler kendilerini güvende hissediyor.

Dizide Brown (soldaki), Eleven karakterini canlandırıyor.

Bence bu sezon biraz daha kanlı ve şiddetliydi... Sizin için buna hazırlanmak nasıl oldu? Zorlayıcı oldu mu?


Gaten: Karanlık mıydı bilmiyorum ama bence en komik sezon buydu. Evet kan vardı daha fazla şiddet vardı ama bence hem en korkutucu hem de en komik sezon buydu. Her şey yoğun bir şekilde yansıtılmıştı.

Caleb: Çok daha fazla aksiyon bölümleri vardı. Öyle ki bazı sakatlıklar bile yaşandı. Bence zorlayıcı değil de diziyi çekmek çok daha keyifliydi. Birinci bölümden 5 ve 6'ncı bölüme gelene kadar zorlayıcıydı. Özellikle beşinci ve altıncı bölümde resmen gülme krizine girdim. Dizide Jonathan Byers'ı canlandıran Charlie Heaton ile rol aldığım sahnelerde resmen gülme krizine girdik. Charlie'nin yüzüne bakınca gülmeye başladım, Charlie çok iyi bir oyuncu. Sırf gülüyoruz diye seti kesmek zorunda kaldık, sonra sakinleşince tekrar başladık ama o da ne çekim başlayınca yine gülmeye başladık, o benim kahkaha arkadaşım oldu. Hatta bir noktadan sonra sırt sırta döndük ve birbirimize baktığımız anda gülecek miyiz gülmeyecek miyiz diye kendi aramızda oyun oynadık. Charlie müthiş biri onu çok seviyoruz. Asla bu kadar güleceğimi düşünmemiştim çünkü normalde çok ciddi görünüşlü biri kendisi ama durum bu raddeye gelince çok müthişti.

Gaten: Ben sadece ikinci sezonda sakatlandım. Bence sezon daha da yoğunlaşınca ve daha da hararetlenince daha da zorlayıcı oluyor ve daha da zorlayıcı olunca ortaya çok daha güzel bir iş çıkıyor.

Matterazzo, bilim tutkunu Dustin'i canlandırıyor.

Stranger Things'i neden insanlar seviyor sizce?


Gaten: Farklı tiplerden farklı yaş gruplarından karakterler dizide yer alıyor. Geniş bir yaş skalası var ve herkes bir bağ kurabiliyor. Ayrıca farklı tür ve janrlardan ilham alıyor. Bence dizinin geçtiği zamanın başarıda çok büyük bir etkisi var, birçok insanı çekiyor o zaman dilimi. Herkes için farklı bir anlamı var dizinin. Ayrıca senaryoda farklı olayların gelişmesi de insanları etkiliyor bence. İnsanların bu kadar beğenmesinden dolayı çok mutluyum.

Caleb: Stranger Things çok farklı nesillerin beğendiği bir dizi. Herkes diziden bir şeyler elde edebilir. Karakterlere farklı açılardan bağlanabilir, 80'lerde geçiyor, eğlenceli, korkutucu... İnsanların diziyi neden bu kadar sevdiklerine dair tek bir cevap veremeyiz.

"İSTANBUL'A GELMEK İSTİYORUZ"


Yuvarlak masa toplantısı sırasında Caleb ve Gaten arasında bir İstanbul sohbeti de gerçekleşti. Röportaj sırasında İstanbul, Türkiye'den geldiğimizi söyleyince, iki yıldız İstanbul'a gelmek istediklerini dile getirdi.

Gaten sıkı bir Duran Duran hayranı olduğunu söylerken Lucas'ı canlandıran Caleb da Michael Jackson'ı ve özellikle Thriller'ı sevdiğini söylerken dizide kullanılan müziklerin de müzik zevkine katkısını vurguladı. Caleb, "Thriller 2. sezonun büyük bir bölümüydü, kıyafetler, saçlar o dönemin ruhu çok güzel" dedi.