Erdoğan'ın konuşmasından satış başları:

Şehirler, içinde yaşanların kendi şeklini verdiği bir kaba benzemiştir. Kapalı spor salonuna arena adı veriyorlar. Bunların çoğunu değiştirdik. Ne demek arena. Roma'yı arenalarıyla tanıyoruz. ama bizim ecdadımızda bu yok. İstanbul, Edirne, Bursa, Konya başta olmak üzere tarihte yerini alan şehirlerimiz insanı yansıtan şehirlerimizdir. Buhara, Semerkant, Tebriz, Kudüs, Bağdat, Şam medeniyetimizin tüm şehirleri dünyanın her tarafından alimleri kendisine çekmiştir. Daha Amerika keşfedilmemişken İstanbul her alanda dünyanın merkeziydi. Avrupa'da insanlar içlerinde şeytan var diye yakılırken İstanbul'da kediler köpekler bile şefkatle bağırlara basılıyordu. Bugün işte şehirlerin dilini konuşuyoruz. Ecdadımız bunları mimarisinde tasavvur etmiş ve mimarinin içerisine onu da yerleştirmiş.

'Şehir de insanın yetiştiği toprağa benzer'

İbn-i Haldun coğrafya kaderdir diyor. İnsan ve şehir arasındaki etkileşim her zaman çift yönlü olmuştur. Şehir de içindeki insanı inşa etmiştir. Bizler de kaderimize uygun bir şekilde bir şehrin içinde doğarız, yaşarız ve orada hayatımız nihayete erer. Şehrin bizi yukarı çıkarması veya aşağı çekmesi bizim tercihlerimize bağlıdır. Şehirlerimizi birer mektebe, sakinlerini de talebelerine benzetebiliriz. İstanbul başta olmak üzere kadim şehirlerimizin her biri ders almasını bilenler için birer mekteptir. Şehir de insanın yetiştiği toprağa benzer. Önce kendimizi tanımamız gerekir. Kendini tanıyan Rabbini de tanır.

Bir insan kendini nasıl tanıyabilir? Kent kelimesi şehir kelimesi kadar içimizi ısıtmasa da şöyle söyleyebiliriz. Kendini tanımak isteyen kentini tanımalı. Şahsiyetlerin her biri kendi üslubunu geliştirir. Ulu zatların gölgesi şehirlerin en güvenli limanlarıdır. Anadolu şehirlerinin tamamında bunu görebilirsiniz

Moğol saldırılarından bu yana medeniyetimizin kadim şehirlerinin sürekli saldırı altında kaldığı bir hakikattir. Son bir asırdır yaşadığımız saldırılar şehirlerimizin rengini soldurmuştur. Medeniyet mirasının gücü sayesinde kısa sürece bu kayıpları telafi edeceğimize inanıyorum. Az önce Ekrem Bey'in ifade ettiği millet bahçelerine bu kadar iddialı girişimizin sebebi buradan kaynaklanıyor. Hep söylüyoruz ya betonlaşmaya karşı bir çıkış. İşte millet bahçeli bir çıkış olduğu gibi çocukların yatıp yuvarlanabilecekleri yerlerdir

Şehirlerimize kendimize nasıl bakıyorsak öyle davranmalıyız. Bir süredir marka şehirler diyoruz, yaşanabilir şehirler diyoruz, sebebi bu. Yaşanabilir şehirler mutlaka kuracağız. Yatay mimarinin oluşuyla bunu inşa etmemiz mümkün. Hem modern dönemin şartlarına uyum sağlayacak hem küreselleşen dünyada ben de varım diyen şehirler kuracağız. Şehirlerini yenilerken ruhunu korumuş devletlerin arasında yer alacağız. Kendi hazinemizi sahiplenecek, hazmedeceğiz öncelikle.