Gazetecilerin kaderi savcıların dünya görüşüne bırakıldı

Soruşturmanın başından bugüne kadar mahkeme, lehte delil toplanması yönündeki hiçbir talebimizi kabul etmedi. Gazetelerin, gazetecilerin kaderi; savcıların dünya görüşüne bırakılmıştır. Savunma hiçe sayılarak, tek taraflı biçimde oluşturulan delil adı altındaki raporla, hüküm kurma yoluna gidilmektedir. Bu gazetecilerin yargılandığı basın davasıdır. Adına ‘terör örgütüne üye olmaksızın yardım’ dense de gazete manşetlerinin, haberlerinin, köşe yazılarının yargılandığı bir basın davasıdır. Bu nedenle Basın Kanunu’nda düzenlenen süre ve sorumluluk hükümlerinin uygulanmaması, bu yöndeki taleplerimizin de reddedilmesi hukuka ve adil yargılanmaya aykırı bir karar niteliğindedir. Ve mahkemenin adil bir yargılama tutumunun olmadığını göstermektedir.



Mahkemenin bu tutumu bozma gerekçesi olur

Türkiye’de özellikle son yıllarda hukuk dışı uygulamalarla yargılamaların yapıldığına sıklıkla rastlıyoruz. Özellikle Ergenekon davası ile başlayan ve devamında benzer birçok davada kanuni düzenlemelerin dışında, yasa maddeleri uygulanmaksızın ve ne yazık ki keyfi uygulamalarla çok ağır hak mağduriyetlerine neden olunmaktadır.

YARGILAMADAN UZAK

Bir davada, taraflardan önce mahkemenin res’en sanığın lehine delil toplama yükümlülüğü bulunmakta iken, bırakın kendiliğinden delil toplamak, tarafların taleplerinin kanuni gerekçedenyoksun bir şekilde reddedilmesi bu gibi davaların gerçek yargılamadan uzak olarak yürütüldüğünün göstergesidir. Kovuşturmanın genişletilmesi; Ceza Muhakemesi Kanunu çerçevesinde; duruşmada delillerin tartışılması aşamasında, daha önce araştırılmamış, incelenip tartışılmamış veya taraflarca ileri sürülmemiş yeni delillerin mahkeme aracılığıyla duruşmaya getirtilmek suretiyle yargılamaya dahil edilmesini ifade eder. Bu davada, sanık müdafilerinin toplanılmasını istediği onlarca delil olmasına rağmen, tevsii tahkikat taleplerinin mahkeme tarafından değerlendirilmemiş halinde, deliller tartışılmadan eksik incelemeyle karar verilmiş olacağından hukuka aykırı yerel mahkeme kararı, istinaf mahkemesi veya Yargıtay tarafından bozma konusu yapılacaktır. En son aşamada da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gidecek bir hukuksuzluktur.Gelinen noktada, SÖZCÜ Gazetesi ile ilgili davanın ‘Görülmesi gereken, planlanmış bir dava’ olduğunu ve diğer benzerleri gibi gün gelip beraatlarına karar verilerek ‘Pardon’denileceğini düşünüyorum



Kırmızı bülten yargı silahı gibi kullanılmaz

SÖZCÜ Gazetesi Davası’nda Burak Akbay hakkında kırmızı bülten çıkarılması son derece absürt bir karar olmuştur. Kırmızı bülten her olur olmaz olayda başvurulacak bir yöntem değildir.İsnadın ve varsa kararın bir ağırlığının olması gerekir. FETÖ yargısı, Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas davalarında kırmızı bülteni yargı silahı olarak kullanmıştı. Bunun sonucunda Avrupa, Türkiye’nin kırmızı bülten taleplerini görmezden gelmeye başlamış ve hakkında kırmızı bülten çıkarılan kişiler, ifadesinin alınmasından sonra serbest bırakılmıştı. İki yıldır çıkarmadığınız kırmızı bülteni neden şimdi çıkarıyorsunuz? Burak Akbay aleyhine Avrupa ülkelerinin de objektif kanıt sayabileceği hangi somut kanıtlar var elinizde? Siyasi iktidar bütün Türkiye değildir. Başka ve değişik görüşler demokrasi ağacının en değerli meyveleridir. Tek tip gazete, tek tip TV ve tek tip muhalefet yaratma sevdası, bu iktidarın temel hastalığıve yanlışlığıdır. Ülkeyi, demokrasiyi ve karşıt düşünceyi sevmek erdemdir.Bu erdeme verilen önem ya da aksi davranış, Türkiye siyasetine de yön verecektir. Bugün yargı bağımsız değil. Yargıç güvencesi yok. Yargıçlar iktidar gibi düşünmek zorunda hissediyor kendisini. Oysa yargıçlar hukukla ve hukukun çizdiği ölçütlerle bağlıdır. Bu açılardan bakıldığında SÖZCÜ davası için yapılanlar, yargısız infazı çağrıştırıyor. SÖZCÜ Davası’nda hukuk tutulması yaşanıyor. Tarihin yıllardır bizim için biriktirdiği değerler, basit suçlamalarla bir bir küçültülmek isteniyor.



FETÖ ile savaşanlara ceza verilmek isteniyor

SÖZCÜ Gazetesi yönetici, yazar ve çalışanları hakkında açılmış olan dava hukuksal temellerden yoksundur. Bu davanın açılması sırasında yapılan soruşturma hukuka aykırı, taraflı ve adil olmayan şekilde yürütülmüştür. Henüz deliller toplanmadan yeterli ve sağlıklı bir yargılama yapılmadan dosyanın mütalaa için savcıya verilmesi son derece yanlıştır. Çünkü yargılamanın adil ve hukuka uygun yapılabilmesinin temel koşulu sanık lehine olan delillerin de toplanması’ ilkesidir. Yarım dosya ve eksik yargılama ile mütalaa verilmiş olması, adil bir neticeye ulaşmayı engelleyecektir. Bu mütalaa hukuki temellerden yoksundur. Suçlamalarla ilgili somut ve açıklayıcı deliller yoktur.

SÖZCÜ mensuplarıhakkında istenen cezalar adil değildir. Öncelikle tüm delillerimizin toplanması, bilirkişi incelemesiyapılması ve şahitlerimizin dinlenilmesinden sonra mütalaaverilmesi gerekirdi. Bunlar yapılmadan SÖZCÜ mensuplarına ceza verilmek istenmesi yanlıştır. Müvekkillerim sadece gazetecilik görevini yapmış kişilerdir. FETÖ’ye karşı olan, bununla en çok savaşan, hatta onlardan nefret edenlere FETÖ’ye yardım suçlaması ile ceza verilmek istenmesi trajikomik bir durumdur, kara mizah örneğidir. Bağımsız Türk yargısının adil bir karar vereceğine olan inancımızı sürdürmek istiyoruz. FETÖ karşıtı olanlara FETÖ’cü yaftası ile hüküm vermeye kalkmak, olsa olsa FETÖ’nün işine yarayacaktır.



Ceza Hukukçusu Avukat Deniz Yiğitceoğlu da SÖZCÜ davasında delillerin toplanmaksızın dosyanın alelacele karara çıkarılmasının, kamu vicdanını yaralayacağını vurguladı.

Avukat Yiğitceoğlu, şunları söyledi: "Sözcü Gazetesi Türkiye’nin en çok takip edilen gazetelerinden biridir. Bu dosya kapsamında yargılanan kişiler de Türkiye’nin tanınan gazetecileridir. Sözcü Gazetesi, Türkiye’de bir görüşü ve toplumun belli bir kesimi yansıtmaktadır. Tarafların tüm iddia ve savunmalarının değerlendirilmeden ve delilleri toplanmadan adil bir yargılama yapılmasının mümkün olmadığı kanaatindeyiz. Bu davada adil bir yargılama yapılmadığının ve basın özgürlüğüne zarar verildiğinin kamuoyuna düşündürülmesi ise, Sözcü Gazetesi’nin temsil ettiği görüşün cezalandırıldığı intibasını yaratacak ve 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra gerçekleşen milli birlik ve beraberlik ruhunu zedeleyecektir. Yine, hukuka ve adalete olan güvenin tazelenmesi, adil yargılanma hakkının ihlalinin önüne geçilmesi için sanık müdafilerinin bildirmiş olduğu delillerin toplanması ve tevsi tahkikat taleplerinin kabul edilmesinin zorunlu olduğu kanaatindeyim."