Aynı makama iki ay arayla, üstelik 800 bin oy farkla ikinci kez seçilen Ekrem İmamoğlu artık İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanı... Haftalar boyunca her ekrana çıktığında, her konuşma yaptığında kalplere dokunurken herkes merak ediyordu “bu adam gerçek mi, yoksa bir strateji mi?” Tüm bunları Beylikdüzü İlçe Başkanlığı’ndan bu yana Ekrem Bey’in Siyasi Strateji Danışmanlığı’nı yürüten, son kampanyasının da yöneticisi ÖYKÜ Ajans Kurucu Başkanı Necati Özkan’la konuştum... Aslında bu röportajın ilk hali haftalar önce yapılmıştı, yayına girmeden seçim iptal olunca, biz de aynı röportajı ikinci kez yaptık! İşte iki kere kazandıran bir siyasi kampanyanın öyküsü...

- Aynı kampanyayı iki kere yapmak nasıl bir deneyimdi?

31 Mart’tan önce Ekrem İmamoğlu sadece İstanbul’a, İstanbulluların sorunlarına ve çözümlerine odaklanmıştı. Ama 31 Mart’tan sonra yaşananlar, seçimleri yöneten otorite olan YSK dahil Yüksek Yargı’nın yaptığı hatalar, haksızlıklar, büyük bir mağduriyet yarattı. Bu yeni durum kampanyanın tonunu ve rengini biraz değiştirdi. Aslında bir yerel siyasetçi iken ve o noktada kalacak iken, Ekrem İmamoğlu şu anda bir demokrasi kahramanı ve Türkiye’de adaletin gerçekleşmesinin en önemli sembol isimlerinden biri haline geldi. Ünü ve etkisi Türkiye sınırlarını aşan bir siyasetçi haline geldi. Dolayısı ile biz de bu tarifini yaptığım siyasetçinin kampanyasını yaptık ikinci dönemde.

BÜYÜK BİR AŞKLA SEVİLİYOR
Necati Özkan, seçim çalışmalarını arkadaşımız Özlem Gürses’e değerlendirdi. Ekrem İmamoğlu, ailesi ve 15 kişilik ekibine teşekkür eden Özkan, “Duygunun önemini öğrendik. Ekrem İmamoğlu büyük bir aşkla seviliyor” dedi.


‘SAVAŞAN BİR SİYASETÇİ GÖRDÜK’

- Bu mağduriyet zaten kazandıracak mıydı? Yoksa özellikle titizlendiğiniz, çalıştığınız söylemler var mıydı?

Tek başına mağduriyet seçim kazandırmıyor. Mutlaka bir “gücün” bir “dik duruşun” da gösterilmesi gerekiyordu. Doğrudan herhangi bir siyasi partiyi tarif etmeyen ama “israf düzeni” diye anlattığımız çarpık bir düzene karşı savaşan bir siyasetçi olarak gördük Ekrem İmamoğlu’nu... İkinci döneminde “Başıma gelenler 16 milyonun sorunu” diye anlattı ve insanlar hemen anladı.

- Siz biliyor muydunuz seçimlerin iptal edileceğini?

Biliyorduk ki Türkiye’de her şey olabilir! Nitekim hukukun kalmadığı, YSK üyelerine her türlü baskının yapıldığı bir ortamda bu karar da şaşırtıcı olmadı. YSK’nın uydurduğu gerekçeye yurttaşlarımızın çoğu inanmadı. İşte bu haksızlığın üzerine inşa ettik kampanyayı. Duygulara, kalplere seslendik.

- “Her şey güzel olacak” diye bağıran Berkay’ın bile sizin bir kampanya fikri olduğunu düşünüyorlar... 

Keşke o kadar güçlü olabilsem! Çok teşekkür ederiz böyle düşünenlere, bizi efsaneleştiriyorlar... Hiç kimsenin gerçeği bu kadar eğip bükebilecek gücü yok.

‘KARDEŞLİK GÜÇLÜ BİR BAĞ ARTIK’

- Pontus tartışması nasıl etkiledi?

Tartışmaya Ekrem İmamoğlu doğrudan hiçbir yanıt vermedi. Cevabı Karadenizliler verdi. Bizim kampanyamızda gerçek olmayan hiçbir şeyi kullanmadık, hatta reklam filmlerinde oyuncu bile kullanmadık. Tamamen gerçek insanlarla ve gerçek bilgilerle yaptık tüm kampanyayı. Seçim kampanyaları, çok konuşmak, çok fikir bulmak değildir. Yaşanmamış şeyleri yaşanmış gibi anlatmak, yalan söylemek değildir.

- Bu seçim, kardeşlik iklimi açısından siyasi bir kırılma yaratabilir mi?

Türkiye’de büyük bir umut krizi vardı. Seçmenlerin önemli bir bölümü “bu ülkede bize yer yok” diye düşünmeye başlamışlardı. Ekrem Beyin dili ve kalbi bu umudu yeşertti. O yüzden kardeşlik her zamankinden güçlü bir bağ artık, Bundan sonra Türkiye’de çok çok güzel şeyler olacak...

Çok uğraştılar, hakkımı neden helal edeyim


- Tüm kampanya boyunca çok çirkin saldırılara maruz kaldınız. Sayın Binali Yıldırım “kusurumuz varsa hakkınızı helal edin” dedi... Helal ediyor musun?

Hakkımı neden helal edeyim. Bütün amaçları dikkatimizi dağıtmak, bizi etkisiz hale getirmekti. Son 4-5 aydır beni PKK yandaşı, FETÖ’cü yaptılar... Ki hayatım boyunca onlara karşı mücadele etmiş biriyim. Her türlü belanın adresi yaptılar beni... Oysaki bu ülkede yurt dışında siyasi kampanyalar anlamında en çok uluslararası ödül almış kişi ben ve şirketim, ÖYKÜ Ajans... Avrupa’nın ve dünyanın siyasi iletişim alanındaki birliklerinin başkanlıklarını yaptım. Bu uluslararası ilişkilerimle bir komplo teorisi üretmek ancak zavallıların işidir. Her birisi ile tek tek yargıda hesaplaşacağım.


Üçgeni kalbe çevirdik


- Bu kalp hareketini ilk siz mi yaptınız, yoksa seçmen mi?

Bunun ilk hali Beylikdüzü seçimleri için çalışılmıştı ve “İmamoğlu varsa, çare var” idi, görsel tasarımı da üçgendir. “Çare” yerine “Umut” koyduk, üçgeni de kalbe çevirdik. Kampanyada yeni şeyler bulmaya, sürekli farklı bir şey söylemeye çalışmıyoruz. Başta planladığımız strateji neyse, sakin ve güçlü bir biçimde onu yapmaya devam ediyoruz. Karşı tarafın en büyük hatası da bu oldu zaten, sürekli yeni bir kampanya fikri, yeni çıkışlar... Bu gerçek bir intihardı.


Kazanan Türkiye demokrasisi oldu


- Enteresan kırılmalardan biri iki rakibin yayında buluşması idi...

Herkes bunun bir tuzak olduğunu düşünüyordu; Ekrem Bey’i kızdıracaklar, troller ve pelikan ekibi kara propaganda yapacaklar... Ekrem İmamoğlu’nun böyle bir yayına ihtiyacı yoktu ama Türkiye’de unutulan bir demokrasi uygulamasını hayata geri getirmek istiyorduk. Kızım 24 yaşında, Ekrem Bey’in oğlu Selim 21 yaşında. İlk kez siyasi münazara izlediler.

- Benim oğlum da öyle... Seçmenin yüzde 28’i ilk defa siyasi münazara izledi o gece.

İşte bunun için biz ne pahasına olursa olsun o yayına gitmek istedik. Bir korku imparatorluğu yaratmış olsalar da, bunun sürdürülemez olduğunu ve tek panzehirinin demokrasi olduğunu göstermek istedik. Bence kazanan Türkiye demokrasisi oldu.

Seçim kampanyaları, çok konuşmak, çok fikir bulmak değildir


- AKP’nin kampanya aklı Erol Olçok’u özlüyor musun? Onun trajik kaybı ile tüm kampanya gücü yitirilmiş sanki...

Erol, evladı ile birlikte vurulduktan sonra o gece, ben gerçekten çok üzüldüm. Türkiye için de büyük bir kayıptır yokluğu. Onunla ilgili bir de yazı yazdım, o yazıyı hem Erol’un ailesi, akrabaları, hem de AKP’de ona yakın isimler çok paylaştılar. Bugün anlıyoruz ki Erol, AKP için, zannedilenden çok daha değerli ve çok daha önemli imiş. İletişimciler pek çok işi yapabilirler ama, doğru bir strateji bulmak ve bir seçim kampanyası sırasında ortaya çıkan binlerce sesi susturup, o doğru strateji çizgisinde kampanyayı sürdürebilmek büyük bir başarıdır.

Seçim kampanyaları, çok konuşmak, çok fikir bulmak değildir. En önemlisi; seçim kampanyaları asla gerçeği eğip bükmek, olmamış, yaşanmamış şeyleri yaşanmış gibi anlatmak, yalan söylemek değildir. Elbette sonuçta ekonomini kötü gidişatının etkisi vardır ama bu kampanyada gördük ki rakibimizin tek bir tane bile doğru mesajının bulunmamasının nedeni, orada yeni bir Erol’un olmayışıdır.