Çiçek, Sözcü'ye yaptığı açıklamada, 1991'de yaşanan Çekiç Güç sürecindeki en kilit olayın, o dönemde ANAP iktidarı tarafından TBMM'ye getirilen, Türkiye'nin Irak'a asker göndermesini içeren tezkerenin "değiştirilmesi" olduğunu söyledi.

"MECLİS'İN KAPALI OTURUMUNDA TEZKERE METNİ DEĞİŞTİRİLDİ"


Çiçek, ABD'nin o dönemde Saddam Hüseyin'in kendi halkına karşı uyguladığı katliamların durdurulması için uluslararası toplumun harekete geçtiğini, ABD'nin de Türkiye'ye "kuzeyden de bir cephe açılmasını, buradan Türk askerlerinin Irak'a girmesini önerdiğini" anlattı. Çiçek "ABD o zaman bizden kuzeyden de bir cephe açılmasını istedi. Ancak Türkiye'deki muhalefet, ki o zaman Süleyman Demirel ve Erdal İnönü muhalefet lideriydiler, buna karşı çıktılar. İktidarda olan ANAP içinde de Irak'a asker gönderilmesi konusunda bir ikilik vardı. Asker gönderme yetkisi konusunda hükümette bile bir ikilik vardı. Yetki için bir kısım olumlu bakarken, bir kısım buna karşı çıkıyordu" diye konuştu.

ANAP içindeki görüş ayrılıklarına rağmen o dönemde iktidarda olan Başbakan Yıldırım Akbulut hükümetinin tezkereyi TBMM'ye gönderdiğini, bu tezkerinin Meclis Genel Kurulu'nda kapalı bir oturumda görüşüldüğünü anlatan Çiçek, Meclis'te yaşananları şöyle anlattı;

"Yıldırım Bey Başbakan. O dönemde yurtdışına asker gönderilmesi konusunda hükümette de birlik içinde olamadık. Yine de Meclis'e bir tezkere sevkettik. Kapalı oturumda tezkere görüşülürken, muhalefet değişiklik önergesi verdi. Tezkerede yer alan yurt dışına asker gönderme izni, "tecavüz vukuunda silah kullanmaya" dönüştü. Hükümet, yurtdışına asker gönderme yetkisi alamadı. Hatta bu değişiklik tezkere metnine elle yazıldı. Kapalı oturumun üzerinden 10 yıldan fazla geçtiği için bunu TBMM'de bulmanız mümkün. Dolayısıyla, Irak'ın kuzeyinde yeni bir cephe açmak mümkün olmadı."

Cemil Çiçek, ABD liderliğindeki koalisyonun Irak'a yönelik operasyon için BM'den karar çıkarttığını, Türkiye'nin de bu koalisyona destek vermekle birlikte, tezkere çıkmadığı için kuzeyden Irak'a asker göndermesinin mümkün olmadığını anlattı. Saddam'ın da 1. Körfez Savaşı'nın hemen ardından ülkenin kuzeyindeki Irak vatandaşlarına yönelik, uluslararası koalisyona verdikleri destek nedeniyle katliam başlattığını anlatan Cemil Çiçek, bu süreçte Kuzey Irak'tan yaklaşık 500 bin kişinin Türkiye sınırına dayandığını hatırlattı.

Çiçek, "Saddam, Irak'ın kuzeyine katliam yaptı. Taaruzda bulundu. 500 binin üzerinde Irak'ın Kürt vatandaşları, Türkiye'ye dağdan taştan, kitleler halinde sığınmak mecburiyetinde kaldılar. Ben o dönemde devlet bakanıyım. Parayı yardımlaşma fonundan veriyoruz. Koordinasyonu da vehbi Dinçerler yapıyor. Dışarıdan da bu sığınmacılar için zerre kadar yardım gelmiyor. Herkes konuşuyor, kimse yardımda bulunmuyor. Eğer TBMM'de görüşülen tezkere, hükümetin sevk ettiği gibi kabul edilip, Irak'a asker gönderme izni verilmiş olsaydı, Türkiye zaten bunların göç ettiği bölgeyi kendisi kontrol altına alacaktı. Gelen Irak vatandaşları Irak içinde karşılanacaktı. Ama bu gerçekleşemedi."

"TURGUT ÖZAL ÇEKİÇ GÜÇ'Ü HİÇ ONAYLAMADI"


Yaşanan bu katliama karşı uluslararası toplumun bu kez Çekiç Güç formülünü bulduğunu ve Irak'ın kuzeyinde uçuşa yasak bölge oluşturulduğunu hatırlatan Çiçek, "Tezkere olmayınca, kendi imkanımızla sınır bölgelerine göç eden Iraklılara kendi imkanlarımızla Irak içinde yardım edemedik. Dolayısıyla adına Çekiç Güç denilen bu oluşum ortaya çıktı. Turgut Özal'ın Çekiç Güç konusunda onayı yoktur. Sadece yaşanan gelişmeler, Çekiç Güç'ü doğurmuştur" dedi.

Daha sonra Türkiye'de iktidara gelen farklı siyasi partilerin de Çekiç Güç'ü eleştirdiğine dikkat çeken Cemil Çiçek, "ama her seferinde Çekiç Güç'ün görev süresinin uzatılması için meclis'ten karar çıktı. Farklı hükümetler dönemlerinde de uzatma kararları hep onaylandı. Çekiç Güç'e çok karşı olanlar bile, uzatılması için oy kullandılar. Ama Çekiç konusunda hep Turgut Özal'a yüklenildi. Oysa Türkiye, gerek Irak'la, gerekse Suriye'yle ilgili asıl yanlışı 1991'de o tezkereye onay vermeyerek yaptı. Eğer Kuzey Irak'ta kendi kontrolümüzde bir bölge olsaydı, Çekiç Güç'e gerek kalmayacaktı"

"ANAP HÜKÜMETİNDEN NE DIŞİŞLERİ, NE SAVUNMA BAKANLARI TEZKERE İÇİN KONUŞMADI"


1991 yılında tezkerenin TBMM'den geçmemesinin de sadece muhalefetin değil, iktidarda olan ANAP'ın da sorumluluğu olduğunu anlatan Çiçek, "ANAP içinde de, hükümet içinde de ikilik vardı. Meclis'te böyle bir tezkere görüşüleceği zaman hükümet adına kim konuşur? Ya Dışişleri Bakanı, ya da Milli Savunma Bakanı. Ama o dönemde ikisi de konuşmadı. Konuşmayı Devlet Bakanı olan Kamuran İnan yaptı."
O dönemde muhalefet lideri olan Süleyman Demirel'in Çekiç Güç konusunda hep Turgut Özal'ı suçladığına dikkat çeken Çiçek, "ben buna karşı beyanat verdim. Ancak Demirel de bu beyanata yanıt verdi, çıkıp ANAP hükümeti için "ellerini tutan mı vardı, Meclis'ten çıkarsalardı" dedi. O dönemde ANAP'ın Meclis'te çoğunluğu vardı, ama parti içindeki İkilik nedeniyle bu mümkün olamadı."

Çekiç Güç'ün kurulduğu dönemin Turgut Özal'ın siyasi hayatındaki "en zayıf dönemi" olduğuna da dikkat çeken Cemil Çiçek, "Yerel seçimlerde oyumuz 21.75'e düşmüş 35'ten. Özal'ın siyaseten en zayıf olduğu dönem. Bir de üzerine dönemin Genelkurmay Başkanı istifa etti. 27 Nisan'dakine benzer sıkıntılar yaşandı. Ancak herkes Özal'a veryansın etti. Oysa Özal'ın Çekiç Güç konusunda onayı yoktu".

"O DÖNEMİ ANLAMADAN, BUGÜNÜ ANLAYAMAYIZ"


1991'de Irak'ta yaşanan o dönemi iyi anlamadan, bugün Suriye'de yaşanan gelişmeleri anlamanın da mümkün olamayacağına dikkat çeken Cemil Çiçek, "Maalesef Türkiye o dönemde gömleğin ilk düğmesini yanlış ilikledi. Yanlış iliklediği için de düzeltmekte zorlanıyoruz. O gün Irak'ın kuzeyindeki gelişmelerin aktörleri olanlar, bugün Kuzey Suriye'deki aynı aktörler. O dönemde Özal düşmanlığı sebebiyle Özal'a karşı olmak adına herkes Özal'a veryansın etti.Sonradan Özal'ın haklı olduğu ortaya çıktı" dedi.

"ÖZAL'IN BANA SÖYLEDİĞİ CÜMLE..."

Özal'ın gelişmelere yaklaşımını da kendisine o dönemde söylediği bir cümle ile anlatan Çiçek, şöyle konuştu;

"Özal'ın bana söylediği bir cümle var. Dedi ki, "Ya adam okyanus ötesinden geliyor, Kürtlere sahip çıkıyor. Biz niye sahip çıkmıyoruz da kullandırıyoruz". Özal'ın bakışı buydu."