İşte Özlem Gürses'in, eşinin kelepçelenerek cezaevine gönderilmesine isyan eden Nazire Gürsel ile gerçekleştirdiği o özel röportaj...

-Tekrar çok geçmiş olsun.. siz bu süreci ne zamandan beri biliyorsunuz ?

Aslında çok net olarak bildiğimiz bir şey de yoktu. Biz tutukluk süresinin hüküm verilen cezayı karşıladığını düşünüyorduk, ama başka gazetecilere mesela Murat Aksoy’a farklı uygulamak yapılınca “bizim de başımıza gelebilir” diye aklımıza geldi tabii. Yine de net bir durum değildi bu.

Normalde tek bir gün bile içeride olmaması mı gerek ?

Aynen öyle. 11 ay tutuklu olarak içeride tutuldu Kadri. Bu zaten cezayı kapsıyor. Fakat “denetimli serbestliğin başlaması” için bir dizi kural getirdiler. Sizi bir turnikeden geçirip, sonra salıveriyorlar. Doğrusu biz de bunu bekliyorduk.

-Başka benzer uygulamalar oldu mu bildiğiniz ?

Oldu tabii. Sinan Çetin’in trafik kazasında bir polisin ölümüne yol açan oğlu mesela... Tek bir gün bile içeride tutulmadan denetimli serbestliği başladı. Ama gazetecilerin hiç birine bu uygulanmadı maalesef.

-Neye göre değişiyor acaba bu uygulama ?

Tamamen keyfi olarak uygulanıyor bu Özlem Hanım. Yasa denetimli serbestlik öncesi “1 ila 30 gün” diyor ama Rüzgar Çetin tek bir gün bile yatmıyor, gazeteciler 30 güne yakın içeride tutuluyor. Üstelik Kadri ile ilgili bir de AİHM kararı var.

-Size ne zaman ulaştı bunun bilgisi ?

Bize 10 gün önce Savcı’dan bir davetiye geldi. Suç duyurusu da değil, davetiye. Çünkü dediğim gibi ortada yatacak bir suç isnadı yok. Davetiyenin süresi yarın bitiyordu, Kadri bugünden gitti. İmza atıp eve dönmesi gerekirdi.

-Ne hissettiniz dönmeyince ?

Bunlar daha önce örnekleri olmayan işlemler. Keyfiyete bağlı.. Ne hissedebilirim?! Hazırlıklıyız tabii ama ortada büyük bir haksızlık var. Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan bizzat kendi söyledi “kanundan daha önemlidir hukuk” diye... Bizim bu yaşadığımız hem kanunsuz, hem hukuksuz!

-Peki giderken Kadri bey içeri alınacağını düşünüyor muydu ?

Ne olur olmaz diye küçük bir çantayla gitti, ama hiç ummuyordu. Ben şu anda hiç bir biçimde kendisine ulaşamıyorum. Sadece Metris’e teslim edildiğini biliyorum. Herkesi bu şekilde evlerden alıp, insanları belirsiz sürelerle içeride mi tutacaklar? Nereye gidiyor Türkiye?

-Beklentiniz nedir?

Bir iki gün içinde hızla işlemlerin bitirilip eve dönmesini bekliyorum elbette. Böyle olmazsa sadece ben değil Kadri Gürsel’i takip eden tüm ülke ve dünya bu işte bir kötü niyet olduğunu düşünecek.

-Kelepçeli fotoğrafı gördünüz tabi... ?

Gördüm ve şok oldum! Biz Kadri’yle evden çıkarken sarmaş dolaş ayrıldık. İki avukatla gitti imzaya Kadri. Sonra onlar da oradan ayrılmışlar, avukatlar da çok şaşırdı. Anlaşılan bu kelepçeli fotoğraf avukatlardan sonra çekilmiş ve özellikle de medyaya servis edilmiş. Kim çekmiş, kim servis etmiş meçhul, bulamadık. Tamamen bir algı operasyonu olduğunu düşünüyorum.

-Ne anlamda ?

Son dönemde toplumda olumlu bir rüzgar esmeye başlamıştı. İnsanlar daha çok konuşur, birbiriyle yakınlaşır olmuştu. Fakat şimdi bu kare korkuyu artıracak. Bence amaçlanan da bu. Ben kullanılmasından yana değilim. Bu tip kareler toplumda çok kötü etki yapıyor.

Siz Kadri bey hangi kareyle hatırlansın istersiniz ?

Tabii ki bizim öpüşme fotoğrafımızla. Zaten sosyal medyaya da onu koydum.

Gördüm... “birlikte o kadar güçlüyüz ki...” yazmışsınız...

Evet, çünkü öyleyiz. İnanın bir saniye susmuyor telefonum. Sevgi şiddeti bastırmalı. Korkuyu değil, umudu büyütmeliyiz.

-Oğlunuz Erdem nasıl?

Erdem tam olarak bilmiyor daha durumu. Babasının imza atıp hızla eve döneceğini düşünüyor. İnşallah da öyle olacak.