Metin Yılmaz Sözcü Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni:

“Acımız çok çok büyük. Beklenmedik bu ölüm hepimizi şoka soktu. Ertuğrul Bey’in yaşantısı ve heyecanı hepimize geçmişti. O her şeyden önce bir gazeteciydi. Hem de iyi bir gazeteciydi. Ve asla çalışanlara patronun babası gibi davranmazdı. Haber için mücadele ederdi. Ertuğrul abiyi 40 seneye yakındır tanıyorum. Ve aynı yerde çalıştık. Biz mesleğe başladığımız zaman Türkiye'nin en ünlü muhabiri, gazetecisiydi o. Biz ona hep gıptayla bakardık. Çünkü o yaşlarda, o genç yaşında o heyecan, o hırs o zamanlarda da vardı. O zaman neyse, 80 yaşında da aynıydı. Ertuğrul abiye haber dediğin zaman o haberi yaparsın dediğinde dibine kadar yapar, yollardı. Her şeye gazetecilik gözüyle bakardı. Yeter ki, haber olsun. Doğru, güzel ve iyi haber olsun, fotoğraf güzel olsun. Türk medyasının unutulmaz gazetecilerindendi. O Türkiye'ye röportajları, hakikaten ulaşılmaz denilen, yapılamaz denilen haberleri yapardı. Kapıdan kovsanız bacadan girer ama yine de o haberi yapardı. Hiçbir şeyi yoktu. İşi gücü haberdi. O, çalışması sonunda güçlü bir medya sahibi oldu. Ama hiçbir zaman medya patronluğu yapmadı. Patronken bile gazetecilik yaptı. Burak Akbay Sözcü gazetesini kuracağı zamanlar beni onunla Ertuğrul Akbay tanıştırdı beni. Ve gazetemizi çıkardık. Burak Akbay da tıpkı babası gibi aynı hamurla yoğurulmuş, aynı onun yolunda ilerleyen son derece donanımlı bir kardeşimiz. Ve 12 yıldır birlikte çalışıyoruz. Burak Akbay gazetemizi çok iyi bir yere getirdi. Ve biz sadece gazetecilik yaptık. İşimiz gazetecilik. Maalesef bizlere öyle bir çamur atıldı ki, hiçbirimizin hak etmediği bir şeydi. Biz ne yazık ki şu anda haberlerle yargılanıyoruz. Yani gazete manşetleriyle yargılanıyoruz. Burada Ertuğrul abiyle konuştuğumuzda çok üzülüyordu. Oğlunun yurt dışında olmasından, gelememesinden... Dertleşiyorduk. İftira dolu yayınlar çok üzmüştü onu. Ben de üzülmemesini söylüyordum. Ertuğrul Akbay, hiçbir zaman hastalığını söylemezdi. İyiyim derdi, sporunu yapardı, hayata bağlıydı, heyecanlıydı.

Çok değerli bir gazeteciyi, insanı kaybettik. Çok üzüntülüyüm. Acımız çok büyük. Allah rahmet eylesin. Tabi oğlu bu acılı günde yanında olamadı. Çok isterdi, çok istiyordu. Telefon görüşmelerimizde çok üzüldüğünü, buraya gelmek istese bile birtakım şeylerden dolayı güvenemediğini söyledi. Çünkü biz bir kumpasla yargılanıyoruz. İnşallah her şey bir gün düzene girer ve Burak Bey de memleketine döner. Bugün orada bir evlat olarak, gelememek çok zor bir durum. Şu anda babasının cenazesinde bulunamıyor. Ama olsun biz ona buradan gereken şeyleri, desteğimizi yapmaya çalışıyoruz. O yüzden kendisi okumam için bana bir metin yolladı. Burak Akbay sevgili babacığına mektubunda şöyle veda ediyor. Kendisi yok, sözleriyle veda ediyor. Bunu okumak bile benim için çok zor. Ama maalesef okumak zorundayım.
İşte o mektup:
“Sevgili çalışma arkadaşlarım,
Öncelikle bugün ağabeyinizi, babacığımı ve beni yalnız bırakmadığınız için hepinize çok çok teşekkür ederim.
Bugün ben bir babayı kaybetmenin üzüntüsü içerisindeyim, siz de bir gazeteci ağabeyinizi kaybetmenin.
Ne büyük acıdır ki; bu satırları yurt dışından yazmak zorunda kalıp bugün babamı son yolculuğuna uğurlamak için aranızda sizlerle olamıyorum.
Bugün gazetemizi elime aldığımda babamla bir kez daha gurur duydum. Tüm Sözcü ailesine ve yazarlarımıza içtenlikle teşekkür ederim.
Türkiye’de maalesef adalet diye bir şey kalmadı.
İftiralarla yalanlarla dolanlarla bize kurdukları bu kumpas masum bir insanın canını aldı ve ailemize büyük bir acı yaşattı. Delil yok, tanık yok, suç yok ama dava devam ediyor. Niye? Çünkü Sözcü başarılı, Sözcü güçlü ve dimdik ayakta!
Bugün Türkiye'nin en iyi gazetecileri Sözcü’de çalışıyorlarsa ben bunu babama borçluyum. Babamın 54 yıllık gazetecilik hayatı, tecrübesi ve gazeteci arkadaşları sayesinde biz bu gazeteyi kurup, başarılarıyla bu günlere getirdik. Ve Allah'ın izniyle yıkılmadan, yolumuza devam edeceğiz.
Onu bir daha göremeyeceğiz, Sesini duyamayacağız ama onun bitmek tükenmek bilmeyen gazetecilik aşkı bize ışık tutacak ve Onu her zaman içimizde hissedeceğiz. Ondan aldığımız güçle haksızlıklarla mücadele etmeye devam edeceğiz.
O maalesef dayanamadı… Biz dayanacağız…
Babacığım beni bugünlere getirdiğin için sana ne kadar teşekkür etsem azdır.
Ne mutlu bana ki, senin gibi bir babam oldu.
Sana doyamadım. Seni çok özleyeceğim.
Mekânın cennet olsun.
Tüm hakkım sana helal olsun, helal olsun, helal olsun.”
Ertuğrul Akbay.

Bizim de helal olsun. Nurlar içinde yat"

 

Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk:

“Burada gerçekten bir gazeteci abimizi kaybettik. Meslek heyecanını hiçbir zaman kaybetmeyen ve her zaman gazetecilere, gençlere, bizlere örnek olan. Hatta her gün gazetede çıkan haberlerimizle ilgili bazen tebrik eden bazen, yazılarımızda, haberlerimizde bizi eleştiren ve bu nedenle her zaman yol gösteren bir abimiz oldu. Allah rahmet eylesin. Keşke Burak Bey de aramızda olabilseydi. Babasını, abimizi son yolculuğuna uğurlayabilseydi. Ama o günler de inşallah gelecek ve gazetemiz aydınlık yolunda, Ulu önder Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yoluna, yolumuza hep birlikte devam edeceğiz. İzleyicilerimizin, okuyucularımızın hiçbir zaman kuşkusu olmasın. Yolumuz tektir, Atatürk yoludur. Ve abimize rahmet diliyorum”

[old_news_related_template title="İşte Sözcü böyle bir gazete, işte Sözcü okuru da böyle bir okur" desc="Sözcü Gazetesi önünde düzenlenen törene katılanlar arasında 85 yaşındaki Bekir Yenigün de vardı. Ertuğrul Akbay’ı bir okur olarak tanıyan Yenigün, Beylikdüzü'nden çıkıp bastonuna dayanarak Halkalı'ya kadar babasını yitiren Burak Akbay'a destek olmak için geldi. " image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2019/03/iecrop/whatsapp-image-2019-03-08-at-11.04.32-1_16_9_1552033262.jpeg" link="https://www.sozcu.com.tr/2019/gundem/iste-sozcu-boyle-bir-gazete-iste-sozcu-okuru-da-boyle-bir-okur-3832576/"]

Enis Berberoğlu şöyle konuştu:

“Bazı fanilerin ölümüne inanmak zordur. Dün sabah Sözcü'nün web sitesinde Ertuğrul abinin ölüm haberini alınca, bulunduğum yerde yine yaşıtım olan ve tesadüfen bulunduğum yer itibariyle meslektaşlarıma bu haberi vermek gibi ağır bir görevim oldu. Sonuç; kimse inanmadı. Yani Ertuğrul beyin yarattığı üzerimizdeki algı, onun daha uzun yaşayacağı, çok yaşayacağı, bu eserini Sözcü'yü daha da ileri götüreceği yönündeydi. Daha önceki konuşmacılar da işaret etti, kendisi bir kumpasın şehidi oldu. Doğal bir ölüm değil Ertuğrul Bey’i aramızdan alan. Ama eseri ayakta. Bu gazeteyi yapanlar bu gazetenin gücünü iyi bilirler. Bu gazetenin haklı eleştirilerine maruz kalanlar da bu gazetenin gücünü iyi bilirler. Ama kısmet bana düştü. Özlem Hanım’ın söylediği gibi, zor zamanlarımda Sözcü’nün gücünü yanında hisseden ender kardeşlerinizden biriyim. Derin bir minnettarlık duygusu içindeyim. Hem Ertuğrul beye hem Burak beye. O zamanlarda koğuşumda Sözcü gazetesini aldığım zaman kazandığım moral bana çok şey ifade etti. Bunu kelimelerle ifade etmek zordur. O sebeple Burak Bey’e buradan çok kısa şahsi bir mesajım olacak: Senin baban bizim abimizdi, bize emanettir”

Altan Öymen şunları söyledi:

“Ertuğrul Akbay bir gazeteciydi kelimenin tam anlamıyla. Sabahleyin kalkarken bir gazeteci olarak kalkardı, akşam uyurken bir gazeteci olarak uyurdu. Bunun yakından şahidiyim. Çünkü bazı olayları onunla birlikte takip ettik. Değişik basın programları adına. Gazeteciliğin rekabet kurallarını da çok iyi bilirdi, onun gereğini yapardı. Fakat bunu belirli ölçüler içinde, gerektiği sınırlar içinde yapardı. Son sıralarda gazeteciliğe devam ederken de çok ilginç bir röportaj yapmıştı. Uzun yaşamanın yolları diye. Azerbaycan'da dağ köyü bulmuş. Oradaki insanların hemen hemen hepsi 100 yaşını aştıktan sonra ölüyorlar. Nasıl besleniyorlar. Havanın şartları nasıl diye. Onları almıştı. O röportaj Günaydın gazetesinde zannediyorum 15-20 dizi yayınlandı. Kendisi de o şartlara riayet ederdi. Bir de kitap yazmıştı. Eğer fırsat olsaydı, kendisine fırsat bırakılsaydı mutlaka o da 100 yaşını aşardı. O şekilde yaşıyordu. Fakat ülkemizde bunun çok zor olduğu anlaşılıyor. Arkadaşları onun nedenlerine de değindiler. O nedenlerin de ortadan kalkacağı günlere kavuşmamızı diliyorum. Ertuğrul'a da Allah'tan rahmet diliyorum. Bütün yakınlarına başsağlığı diliyorum. Özellikle burada bulunamayan oğluna.

 

Sözcü Gazetesi Genel Müdürü Asım Akgül şunları söyledi:

Böyle bir günde konuşmak çok zor. 83 yılından beri her yılımız beraber geçti. Onun için ne söylesek az. İyi bir işletmeci iyi bir sporcu, iyi bir yaşam koçuydu. Ne öğrendiysek Ertuğrul Bey'den öğrendik. Bir yerlere geldiysek onun sayesinde geldik. Nurlar içinde uyusun.

 

Mustafa Sarıgül şunları söyledi:

Ertuğrul Ağabey ile son 20 yılımız beraber geçti. Galatasaray maçlarına giderdik. O maçta bile bir haber değeri olduğu zaman arkadaşlarını arayarak heyecanını yaşardı. Onun her şeyi evladıydı. Hayatını bütün dünyasını evladı Burak'a vermişti. Evladı bugün burada bulunamıyor. Burak Akbay neden şu anda burada yok. Bunu düşünmemiz lazım.

 

CHP Eski Milletvekili Umut Oran şöyle konuştu:

“Hepimizin başı sağ olsun. Gerçekten duayen bir gazeteciye bugün son yolculuğuna eşlik ediyoruz. Gerçekten büyük bir gazeteciydi, iyi bir insandı. Hak etmedi. Çok büyük başarılara imza attı. Bugün en son ve en büyük başarılarından olan Sözcü'nün bahçesindeyiz. O yayın kuruluşunun önündeyiz. Türkiye'nin en çok okunan, en büyük gazetesinin kurucusu Ertuğrul Akbay. Her ölüm erken ölümdür. Ama gerçekten haberleri gibi röportajları gibi ölümü de bizleri sarstı, şok etti. Çok sağlıklıydı, her zaman spor yapıyordu. Her zaman heyecanını sürekli olarak diri tutuyordu. Ama iftira, kumpas, karalama gerçekten sağlam bir demiri bile bozabiliyor, bükebiliyor. Bu sonucu hak etmedi. Ama tabi ki bu sonucun sorumluları var. Bizlere düşen en önemli görev, bu ülkede adalete, demokrasiye özgürlüklere basın özgürlüğüne sahip çıkmak. Bundan sonra Ertuğrul Akbay'ın gözünün arkada kalmaması için hepimizin el birliği ile Türkiye Cumhuriyetini tekrardan laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti, çağdaş muasır medeniyet seviyesine getirmek. Bunun için hepimiz çok çalışacağız. Allah kuru iftiradan saklasın derler. Ama hepimiz şunu çok iyi biliyoruz ki; bu dünyada eninde sonunda ilahi adalet yerini bulacaktır. Ailesine, siz Sözcü değerli çalışanlarına, Sözcü ailesine ve şu anda aramızda olmayan, bizi izlediğini, kalbinin bizimle beraber olduğunu bildiğim sevgili Burak Akbay'a bir kez daha en samimi duygularımla, en içten duygularımla, en dayanışmacı duygularımla sabır diliyorum.