Suriye’de doğup büyüyen Korkusuz Gazetesi Yazarı Hüsnü Mahalli Orta Doğu’yu en iyi tanıyan gazetecilerin başında geliyor. 45 yıldır Türkiye’de yaşayan Mahalli, bugüne kadar Orta Doğu’da yaşanan gelişmelerle ilgili çarpıcı tespitler içeren birçok kitap yazdı. Son kitabı “Arap İşi Demokrasi”de ise Türkiye’deki demokrasinin giderek Arap ülkelerine benzemeye başladığını savunan Mahalli, “Önlem alınmazsa gelecek zifiri karanlıktır” dedi. İşte Korkusuz Gazetesi yazarı Mahalli’nin anlattıkları:

Hüsnü Mahalli, Hande Zeyrek’in sorularını yanıtladı.


ZAMANLAMA VURGUSU

- “Arap İşi Demokrasi” kitabı bir uyarı mı?

Özellikle zamanlaması açısından düşündürücü. 31 Mart seçimlerinden bu yana hâlâ İstanbul seçimini tartışıyoruz. Yalnızca Türkiye mi konuşuyor? Batı, İstanbul seçimleri konusunda demokrasiyi toptan tartışır oldu. Türkiye bunu hak etmiyor. Türkiye Arap işi bir demokrasi yoluna girmemeli. Zamanlama dediğim de bu... Çünkü; bu kitapta 22 Arap ülkesinin yanı sıra Afganistan, Pakistan, İran ve Türkiye’deki anayasal yapıları ve bu yapılar çerçevesinde uygulanan demokrasileri özetlemeye çalıştım. Ülkelerin tarihini de anlattım. Son anayasa değişikliğiyle Türkiye Arap ve diğer Müslüman ülkelere benzer olma yolunda.

‘İPTAL EDİLİRSE...’

- Peki ne yapılmalı?

Umarım Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 16 Nisan’da olduğu gibi tartışmalı bir karar almaz. AKP’nin başvurusu üzerine seçimleri iptal ederse işte o zaman gelecek karanlık olur. Çünkü çok ciddi tartışmalar yaşanacak, gerginlikler artacak ve insanlar daha da kutuplaştırılacak. Hiçbir Batılı ülke ve kurum Türkiye’ye olumu yaklaşmaz. Türkler Atatürk’ün dediği gibi muasır medeniyetler seviyesine yükselme mücadelesinde önemli mesafeler kat etti ve bu yolda geri adım atma niyetinde değil. İşte bu nedenle YSK’nın kararı yalnızca İstanbul düğümünü çözmeyecek. Türk demokrasisinin geleceğini de netleştirecek. Yani ya bu demokrasi tartışılmaya devam edecek ve giderek karanlığa sürüklenecek ya da son anda her şey yeniden düzelecek. 143 yıllık Türk demokrasi mücadelesi rayında ilerleyecek. Ama sonuçta her şey Türk halkının iradesine bağlı olacak. İnsanlar ülkelerine, demokrasiye, özgürlüklerine ve kendi geleceklerine sahip çıktığı ölçüde karanlıklar dağılacak ve aydınlık bir Türkiye ortaya çıkacak.

‘TÜRKİYE KAZANIR...’

- Yerel seçim Türkiye’de yeni bir başlangıç olarak yorumlanabilir mi?

İstanbul sorunu çözülürse kesinlikle evet... Çünkü bu sorun çözülürse her şey kısa süre içinde normalleşir. İç barış ve yumuşama sağlanarak içeride ve dışarıda herkese olumlu mesaj verilir. Böylece demokrasi ve Türkiye kazanır. Böyle bir durum, iktidar olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış ilişkilerinde elini güçlendirir. Yatırımlar gelir, ekonomik sorunların çözümü yolunda önemli adımlar atılır ve içeride toplumsal barış sağlanır. Bu toplumsal barışı fırsata çevirmek ise iktidar ve muhalefetin ortak görevidir. Son seçimde önemli başarıya imza atan CHP yönetimi yani Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi olup biten her şeyi doğru değerlendirip doğru kararlar alabilirse yeniden herkesi heyecanlandırabilirler. Unutmayın, Nisan 2017 referandumu ve 24 Haziran seçimleri sonrasında toplumda müthiş bir karamsarlık, bıkkınlık, umutsuzluk ve sonrasında korku egemen olmuştu. CHP’nin yüzde 31 gibi önemli bir oy alması ve Türkiye’nin her yönüyle en önemli 22 kentini alması insanları heyecanlandırdı. Seçimler her yönüyle bir başlangıç olabilir. Muhalifler umudun bittiği yerde kazanabileceklerini gördüler ve bu önemli bir başlangıç. Burada belediye başkanlarına büyük görev düşüyor. Yalnızca oy verenlerin değil herkesin gönlünü ve rızasını kazanmalılar. Bu başarılırsa 2023 seçimlerine doğru çok farklı bir Türkiye görebiliriz.





TÜRKİYE’YE ZARAR VERİYOR

- Cumhurbaşkanına hakaretten ceza aldınız. Yazdığınız bu son kitap da sakıncalı bulunabilir mi?

Erdoğan ve Kurul Halinde Kamu Görevlilerine hakaretten yargılandım ve dört yıl iki ay hapis cezası aldım. Suçum Türkiye’nin Suriye müdahalesini eleştirmek. Son sekiz yılda söylediğim her şeyin doğruluğu yüzde 100 kanıtlandı. Ben uluslararası bir gazeteciyim ve dünyanın birçok medya kurumunda çalıştım. Bana ve benimle birlikte gazetecilere, aydınlara, sanatçılara ve elbette politikacılara yönelik bu tür uygulamalar Türkiye’ye büyük zarar veriyor. Buna da gerek yok. Son kitabım “Arap İşi Demokrasi”de sakıncalı bulunabilecek hiçbir şey yok. Mahkeme süreçlerinde yazıldığı için buna çok dikkat ettim. Yani kendi kendimi sansürledim. Bir yazar ya da gazeteci kendini sansürlüyorsa özgür değildir. Bu da yaşadığı ülkedeki demokrasinin ayıbıdır.