Can ÖZÇELİK, Ümit TÜRK/İSTANBUL

İşte yargı dünyasından karara ilişkin yorumlar;

[caption id="attachment_5466348" align="aligncenter" width="800"] İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel[/caption]

"REFORMUN GÖSTERMELİK OLDUĞUNU ORTAYA KOYDU"

İzmir Barosu Başkanı Avukat Özkan Yücel: Bu karar yargı reformunun ne kadar göstermelik olduğunu ortaya koydu.  Mahkemelerin direnme hakkı tabi ki vardır. Ancak gazeteciler için çıkarıldığı söylenen reforma rağmen böyle bir karar verilmesi aslında mahkemelerin siyasi iktidarla paralel hareket ettiğini gösteriyor. Bu karar bize yargının bağımsız olmadığını ortaya koyuyor.

[caption id="attachment_5466596" align="aligncenter" width="864"] İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu[/caption]

DURAKOĞLU: YARGI, SADECE YARGIDAN İBARET DEĞİLDİR

İstanbul Barosu Başkanı Avukat Mehmet Durakoğlu: Cumhuriyet Davası; merkez medya yok edilmeden, yazarların otokontrol sistemleri çalışmadan, ifade özgürlüğü ve özellikle de basın özgürlüğüne gem vurulmadan önce açılmış ve verdiği mesaj itibariyle bu sonuçları doğurmuştu. Kimse bu davayı, adliyede görülmekte olduğundan hareketle hukuksal temelli yorumlayamaz. Türkiye’de Yargı, sadece yargıdan ibaret değildir. Yargı yılı için yeni paketler hazırlanırken bu türden bir karar, tasarının içtenliğini göstermek için yeterlidir.

[caption id="attachment_5466942" align="aligncenter" width="880"] Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan[/caption]

"HAKİM VE SAVCILAR BAĞIMSIZ KILINMADIKÇA"

Ankara Barosu Başkanı Avukat Erinç Sağkan:

*24 Ekim 2019 tarihli Resmi Gazete’de 7188 kanun no ile yayımlanan Yeni Yargı Reformu Paketi’nin 13. Maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun yedinci maddesinin ikinci fıkrasına, üçüncü cümlesinden sonra gelmek üzere; “Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” cümlesi eklenmiştir.

*Yargı reformu ile getirilen bu düzenleme, reform kapsamında artık daha özgürlükçü yaklaşımların benimsendiğini işaret etmekte iken, Cumhuriyet Gazetesi davasında yerel mahkemenin, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin “bozma” hükmü karşısında ilk kararında direnme kararı vermesi ilk günden beri dile getirdiğimiz uygulamacılar bağımsız olmadıkça, hakim ve savcılar bağımsız kılınmadıkça yapılacak yasal düzenlemelerin hiçbir faydası ve anlamı olmayacağı görüşümüzün maalesef somut bir örneğidir.

[caption id="attachment_5467115" align="aligncenter" width="880"] FOTO:AA - Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu[/caption]

"SÜRECİ YAKINDAN İZLİYORUZ"

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Prof.Dr. metin Feyzioğlu:

*Kadri Gürsel’in beraat etmesinden memnuniyet dulduk. FETÖ davalarını sulandırmamak lazım. Diğer yazarlarla ilgili olarak da gönlüm bu işin artık bir toplumsal tartışma vesilesi olmaktan çıkması için Yargıtay kararına uyulmasından yana idi. Başsavcılığın tebliğnamesi çok ayrıntılı hazırlanmıştı. Karar da dosyanın ayrıntılarını bilmemekle birlikte ikna edici bir gerekçe içeriyordu. Demek ki mahkeme ikna olmamış. Yargıtay’ın bozma kararına karşı kanuni direnme yetkisini kullanmış.

*CMK’ya göre böyle bir yol var ve mümkün. Bundan sonra Yargıtay Ceza Genel kurulu karar verecek. Onun kararına karşı direnme imkanı yok. Bir hukukçu olarak bu aşamada söyleyebileceğim sürecin yakından izlemek gerekliliği. Diliyorum, Yargıtay Ceza Genel Kurulu, düşünce özgürlüğü ve terör örgütü propagandası ya da terör örgütüne yardım etme suçlarını birbirinden en yetkin şekilde ve herkesi tatmin eden bir gerekçeyle ayırır. İzleyip göreceğiz. Bu aşamada kurumlara güvensizlik göstermek yerine doğru yapmaya teşvik edici cümleler kullanmak gerekir.

[caption id="attachment_5466597" align="aligncenter" width="900"] Avukat Rezan Epözdemir[/caption]

 

Dr. Avukat Rezan Epözdemir:

*Cumhuriyet davası kamuoyunda çok tartışılan bir dava oldu. Özellikle yargılama süreci ve bu süreçte görev alan aktörler çok tartışıldı. Soruşturmayı başlatan ve daha sonra bu dosyadan alınan soruşturmanın ilk savcısının FETÖ üyeliğinden sanık olarak yargılanmaya devam ediyor olması da ne yazık ki bu davanın saygınlığını ve güvenilirliğini tartışır hale getirdi. Bazen adil olmak kadar adlil görünmekte önemlidir. Sırf bu detay dahi bu yargılamanın adil görüntüsüne açıkça zarar verdi.

"MAHKEME BOZMA KARARINI DEĞERLENDİRMEDEN KARARINI VERDİ"

*İlk derece mahkemesinin yaptığı yargılama neticesinde Yargıtay esastan bozma kararı vermişti. Yargıtay 16. Ceza Dairesi sanıkların beraat etmesi gerekirken mahkumiyet kararı verilmesinin uygun olmadığını söylemiş dosyayı ilk derece mahkemesine göndermişti. Ya esastan bozma kararı verecekti ya da bu karara direnecekti. Burada usül tartışması gündeme geldi. Ceza Muhakemesi kanunu tartışmaya mahal vermeyecek derecede çok açık; mahkemenin önce bozma kararına direnip direnmediği, uyup uymadığını açıklaması gerekirdi. Bozma kararına uyulup uyulmaması ile ilgili sanıkların ve avukatlarının beyanlarını alması gerekirdi. Daha sonra esasa ilişkin kararını açıklaması gerekirdi. Ancak mahkeme sanık müdafilerinin buna ilişkin itirazlarını reddetmiş, bozmaya uymayla esasa ilişkin hükmün bir arada açıklanacağı söylenmiştir. Kanaatimce burda da ceza muhakemesi bakımından olağandışı bir uygulama olmuştur.

"BAŞSAVCILIK KADRİ GÜRSEL'İN BERAATİNE İTİRAZ EDEBİLİR"

Mahkemenin neticede teknik açıdan direnme kararı verdiğini hatırlatan Epözdemir, "Bu kararın anlamı şudur; 'Benim kararım doğru, Yargıtayın bozma ilamına uymuyorum, katılmıyorum" dedi. Sadece Kadri Gürsel'e beraat verdi. Esas hakkında mütalaasını açıklayan iddia makamı tüm sanıklar bakımından direnme kararı istediği için kuvvetle muhtemel Kadri Gürsel bakımından da temyiz başvurusunda bulunacaktır. Çünkü başsavcılığın direnme istediği bir sanık hakkında mahkeme beraat kararı veriyorsa bunun doğal sonucu olarak temyiz kanun yoluna gidecektir" diye konuştu.

Epözdemir son sözü ise Yargıtay Genel Kurulunun söyleyeceğini belirtti.

YENİ YARGI PAKETİ BAZ ALINACAKSA BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMELİDİR

Yeni yargı paketiyle bazı suçlar yönünden düzenlemelere gidildiğini hatırlatan Epözdemir, "Terörle mücadele kanunu 7. maddesi bakımından bir düzenleme yapıldı. Buna göre haber verme sınırlarını aşmayan eleştiri mahiyetindeki düşünce açıklamaları suç olarak kabul edilmeyecek. Yargıtay Genel Kurulu bu noktada şuna bakacaktır; sanıkların hangi eylemleri FETÖ terör örgütüne bilerek, isteyerek yardım etme kapsamındadır. Hangi eylemleri bu kapsam dışında kalmalıdır. Bunun çerçevesi iyi çizilmelidir. Şayet kanun koyucusunun iradesi baz alınır ise, son yargı paketindeki düzenleme ile paralel olarak haber verme sınırlarını aşmayan düşünce açıklamaları, basın ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmelidir. " diye konuştu.

[caption id="attachment_5466727" align="aligncenter" width="1000"] Avukat Ramazan Bulut[/caption]

Avukat Ramazan Bulut: Burada bir garabet var

*Yargıtayın bozma kararlarına ille de uyulacak diye bir kaide yoktur. Tarafların direnme talebinde bulunması kadar mahkemenin de kendi kararında direnmesi yasanın verdiği bir hak ve yetkidir. Ancak burada bir garabet var. Bu da duruşma savcısının direnme talebiyle başlıyor. Halbuki görevi sanığın aleyhine olduğu kadar lehine olan delilleri de toplamak olan iddia makamı Yargıtay 16.Ceza Dairesi’nin kararının hangi gerekçelerle hukuka aykırı olduğunu ortaya koyması gerekirdi. “Diren!” demekle bu iş olmaz. Bunun bir de hukuki dayanağının olması gerekir. Oysa savcı direnme kararına gerekçe olarak sadece iddianameyi tekrarlamakla yetinmiştir.

*Mahkemeye gelince Ahmet Kadri Gürsel dışında diğer yönetici ve yazarlara aynı cezaların verilmesi şekli açıdan mümkünse de, esas girildiğinde burada da bir çok hukuka aykırılığın olduğu görülecektir. Bir kere “sanıkların eylem ve fikir birliği içerisinde hareket ederek FETÖ,PKK,DHKP-C terör örgütlerine yardım” şeklindeki yerel mahkemenin ceza verme gerekçesi işi başından sakatlamaktadır. Zira birbirleriyle ideolojik bir yakınlığı olmayan bu üç örgüte bir kişinin aynı dönemde yardım etmesi nasıl mümkün olacaktır?

*Mahkemenin bir önceki kararına baktığımızda bunun örgüt mensuplarına ait bir takım sosyal medya paylaşımlarına gazetede yer verilmesi, yapılan bir takım röportajlar ve MİT tırlarına ait görüntülerin yayınlanması gibi bir takım olaylar gerekçe gösterilmiştir. Yani aslında bunların her biri gazetecilik mesleği faaliyeti içerisinde değerlendirebilecek olaylardır. Ki Yargıtay'ın bozma ilamının nedeni de budur. Mahkemenin bozma ilamına karşı yeni bir gerekçe ortaya koymadan bu şekilde eski kararında direnmesi doğal olarak sanıkların muhalif oldukları için cezalandırıldıkları şeklindeki kanıyı kuvvetlendirmiştir.

[caption id="attachment_5466774" align="aligncenter" width="880"] Cumhuriyet çalışanlarının avukatı Tora Pekin[/caption]

Avukat Tora Pekin: Birkaç iyileştirmeye reform demek mümkün değil

*Birkaç iyileştirmeye, olumlu değişikliğe ise reform demek mümkün değil. Zaten o olumlu değişikliklere uyacak yargıç bulmak da çok zor olacak. Siyasi davalarda hukuksuzluk hüküm sürmeye devam edecek.

*Doğal yargıç ilkesi tümüyle yürürlükten kalktı. Dava dosyalarına özel yargıç ataması yapılıyor. Yargıçların aynı mahkemedeki ömürleri kimi zaman birkaç haftayı bile bulmuyor. Sonuçta da henüz mesleki hiçbir başarı göstermemiş birkaç yıllık yargıçları, insanları müebbetle yargılayan ağır ceza mahkemelerinde görevlendiriyorlar.

*Cumhuriyet Gazetesi Davasında bunun tipik bir örneğini yaşadık. Meslek kıdemi 40 yıl, 50 yıl olan gazeteciler, avukatlar, kahvehanedeymiş gibi 'eyvallahlı7 konuşan, hiçbir usul kuralını uygulamayan bir mahkeme tarafından yargılandılar. İsterseniz dünyanın en iyi yasasını yapın, bu düzenden adalet, adil yargılama, doğru karar çıkmaz ve çıkmayacak. Zira o yasaları uygulayacak ya da keyiflerine göre uygulamayacak olanlar da bu yargıçlar.

*Yargı reformuna gelince, bir kere öncelikle ortada yargıdaki çöküşü düzeltmeye niyetli bir siyasi irade olmadığı açık. Tam aksine o çöküşü iktidarlarını pekiştirmek için kullanıyorlar. Bunun için Yüksek Seçim Kurulu’nun İstanbul seçimleriyle ilgili kararına bakmak yeterli.

*Dahası niyet etseler bile 18 yılın sonunda şunu söyleyebiliriz; AKP yasa yapma konusundaki başarısızlığı tescilli bir partidir. Bunun için de 'devrim' diye övündükleri yasaların birkaç yıl içinde kaç kez değiştirildiğine bakabiliriz. Kendi yaptıkları 345 maddeli ceza yasasının, 100’ü aşkın maddesinde, 150’ye yakın değişiklik yaptılar. Bu rezaletin sahibinin bunu düzeltmesi eşyanın doğasına aykırıdır. Birkaç iyileştirmeye, olumlu değişikliğe ise reform demek mümkün değil. Zaten o olumlu değişikliklere uyacak yargıç bulmak da çok zor olacak. Siyasi davalarda hukuksuzluk hüküm sürmeye devam edecek.

[old_news_related_template title="Cumhuriyet davasında mahkeme bozma kararına direndi" desc="Cumhuriyet Gazetesi'nin eski yazar ve çalışanlarının mahkumiyet kararlarının Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından bozulmasının ardından yeniden görülen davada mahkeme, Kadri Gürsel için beraat, diğer sanıklar hakkında ise önceki cezalarda direnilmesine karar verdi. " image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2019/11/21/iecrop/cumhuriyet-1_16_9_1574349855.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2019/gundem/son-dakika-cumhuriyet-davasinda-karar-cikti-5465245/"]