İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 10 CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı ile yaptığı çalıştayın öğle arasında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

TARIMDA ENTEGRE ÇALIŞMA

İmamoğlu, tarımsal ürünlerde yaşanan fiyat dengesizlikle ilgili önlemlerle ilgili olarak, “Bu aslında Büyükşehir Belediye Başkanları toplantımızın öğleden sonraki gündeminde. Elbette bu dediğiniz sorunlara, böylesi kısa bir toplantıda çözüm oluşturma adına somut adımlar oluşturamayabiliriz. Ama bu değerli bir başlangıç olacak. Tarımda ve gıda erişiminde sadece 2 belediyenin konsantre olması, tek çalışması yeterli olamayabiliyor. Biz bunu yayacağız. Hem belediyelerle hem kooperatiflerle, üreticilerle ve Tarım Bakanlığı ile bu ve bunun gibi toplantılarla oluşturacağımız tarım politikalarımızla ilgili bilgilendirme yapacağız. Umuyorum, Türkiye’nin 40 milyona yakın nüfusunu kapsayan ve de İstanbul gibi diğer 10 belediyemizin önemli bölümünde ciddi bir tarım üretimi olan şehirlerimizle yapacağımız bu entegre çalışma, ülkede bence çok değerli bir ulusal tarım politikaları oluşturma konusunda da adım olacaktır. Çok faydasını göreceğimizi umuyorum” şeklinde konuştu.

“AYRICALIKLI” VAKIFLAR…

Eski İBB yönetimince protokol yapılan vakıflarla ilgili sorulara da cevap veren İmamoğlu şu açıklamayı yaptı; “Altını çizerek ifade edeyim, vakıflar denince muğlak konuşmuyorum. Elbette ki tespit ettiğimiz ve edeceğimiz, İstanbulluların ve İBB’nin bütçesinin bize göre, öncelikle toplum lehine değil de farklı kavramlarla kullanıldığını tespit ettiğimiz vakıflar var. Bu bakımdan tespit ettiğimiz ve adım attığımız şekil bu yönde. Ne yazık ki başlangıçtan daha yüklü tespitlerimiz var. Ama bunları somutlaştıkça, idari olarak geçmişte alınan kararlarla bağlantısı nedeniyle kesin adımlar atmalıyız. Bu konuda araştırmalarımız var”

“AMA BU ÜLKEDE DÜZGÜN VAKIFLAR VAR”

“Keşke geçmişte böyle adılar atılmasaydı, yapılmasaydı” diyen İmamoğlu sözlerini şöyle sürdürdü; “Ama düzeltmekte bize nasip oldu. Biz, hiçbir vakfı suçlayarak bir yol almıyoruz. Örnekleri elimizde var. Toplumun kabulünü, toplumun hassasiyetini hiçbir şekilde devrede tutmadan alınmış kararlar bunlar. Bireysel kararlar. Ben, açıkçası yakın zamanda kurulmuş ve kurucuları belli vakıfların toplum ve kamuyu kapsayıcı faaliyetlerde bulunacağı konusunda tereddütlü bir insanım. Benim gibi bu tereddütü yaşayan milyonlarca insan var İstanbul’da. Böyle bir yöntemle siz, belediyenin parasını sağa sola dağıtamazsınız. Ama bu ülkede düzgün vakıflar var. Makul bütçelerle onlarla iş birliği yapılabilir. Ama düşünün bir vakıf için 165 milyon liraya bir bina yapmak, ona anahtar teslimi teslim etmek, orada bir yurt hizmeti vermek… İBB kendisi yapar bu hizmeti. Daha doğru yöntemlerle. Öğrencilere eşitlikçi hizmet sunarak. Daha kurumsal. Bunun gibi hizmetleri kapsayıcı kamuya ait bütçenin eşitlikçi kullanımına aykırı görüyorum”

“VATANDAŞ BİZİM NE DEDİĞİMİZ ANLADI”

İmamoğlu, “Bazı vakıflar nakdi yardım almadıklarını söylüyor” hatırlatmasını da şu şekilde yanıtladı: “Valla bu da çok enteresan bir şey. Markete gidiyorsunuz, kredi kartı ile ödeme yapıyorsunuz. Nakit alışverişi yapmadınız. Buna benziyor. Yani bir bina yapıp, ona teslim etmek veya 56 milyon liralık yemek hizmeti vermek… Bunla ilgili tespitlerimiz var. Ayrıca vatandaş bizim ne dediğimiz anladı.”

ESENLER’DE ASKERİ ALANIN İMARA AÇILMASI…

İmamoğlu’na, Esenler’de askeri alanın imara açılmasına ilişkin soruya da, “Bununla ilgili hiç açıklama yapmadım. Ama bunun gündemimiz dışında olduğunu düşünmeyin. Arkadaşlarıma haftalar önce talimat vermiştim. Bir araştırma hazırlıyorlar. Dosya önüme gelecek. İBB’nin olduğu yerde, Ankara’dan bir kurumla, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni ‘by-pass’ ederek, bir ilçe belediyesi ile yol alıp, istediğiniz imar uygulamasını yapacaksınız ve bu İstanbul halkına reva görülecek. Bu olmaz. Doğru değil. Dolayısıyla biz, projeyi inceleyeceğiz. Elimizdeki bilgilerle nasıl yol alınmış bunlara bakacağız. Hatta Esenler Belediyesi’nden de bu anlamada bir bilgi isteyeceğiz. Gerekirse ziyaret eder, yerinde görürüm. Burada ne olup bittiği ile ilgili şeffaf bir şekilde İstanbullulara süreci anlatırız. İstanbul’un rezerv alanları, İstanbul’un dönüşümüne kullanılsa, yeşil alan ihtiyacı için kullanılsa, sıkışık haldeki konut sahipleri ile beraber orada bir dönüşüm hikayesi yakalanıp, sıkışık alanlarda yeni yeşil alanlar üretilse, bütün bunlar İstanbulluyu mutlu ederdi. Ama nerde bir rezerv alan varsa, özellikle Ankara’daki kurumlar eliyle, ki buna dönem dönem büyükşehir belediyesi de ne yazık ki eşik etmiştir. Bakırköy sahilleri de bunun başında gelmektedir. Kamu alanları, tümüyle yapı için kullanılmış. Bu o kadar kötü bir şehircilik tasarımıdır ki, yani önce kamu fedakarlığını yapacakken, ne yazık ki kamu eliyle lüks konut üretildi ve bunun rantından İstanbul halkı bence faydalanamadı” yanıtını verdi.