İklim değişikliği artık iklim krizi olarak nitelendiriliyor..

Yıllardır mevcut durumu iklim krizi olarak adlandırıyoruz. Son yıllarda bu meseleler öncü bilim insanlarının ve aktivistlerin uyarılarıyla görünür olma noktasını aşıp herkesin günlük hayatında etkilerini fark edebileceği boyuta ulaştı. Özellikle de iklim değişikliği ve iyice hızlanan biyoçeşitlilik kaybı (altıncı büyük yok oluş) bir an önce durdurulmazsa yakın gelecekte insanların ve bütün canlıların yaşayabileceği koşullar ortadan kalkacak.

100 KATTAN FAZLA

İklim krizi dünyayı ve bizi nasıl etkiliyor?


Cumhuriyet'in haberine göre: Ekolojik anlamda bu durumun bugün görünür hale gelen belirtisi canlı türlerinin normalin 100 katından fazla bir hızda yok olması, yaban hayvanlarının ve bitki türlerinin hızla ortadan kalkması, ekosistem işleyişinin en önemli parçası olan böceklerin yeryüzünden silinmesi, ormanların giderek küçülmesi, okyanusların hızla asitleşmesi, mercan yataklarının ağarması, böylece karalardaki ve denizlerdeki canlı hayatın giderek fakirleşmesi... İnsan sağlığı üzerinde şu anda en görünür hale gelen etki ise bir yandan aşırı sıcakların ve sayısı giderek artan ciddi sıcak dalgalarının, diğer yandan kasırgalar, seller, orman yangınları gibi iklim felaketlerinin neden olduğu kitlesel ölümler. Bu arada su kaynaklarının zarar görmesi, kuraklık, gıda kıtlığı gibi nedenlerle yaşanacak göçler ve siyasi çatışmalar giderek artacak. Bu da önümüzdeki yıllarda daha da belirginleşecek sosyal ve siyasi bir krize neden olacak. Açlık, susuzluk, yoksulluk, eşitsizlik, çatışmalar ve kitlesel göçler halk sağlığı sorunlarının en önemli nedenidir.

YOLUN SONU DEĞİL

Uzmanlar ve gençler artık iklim krizine karşı derhal adım atılmasını istiyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bugün 11-12 yaşındaki çocuklar en doğru sözleri söylüyorlar ve en sağlam iklim aktivizmini yapıyorlar. Çünkü her şey böyle giderse bizim yaşımıza geldiklerinde yaşayacakları bir dünyanın kalmayacağının farkındalar. O nedenle fosil yakıtlara, doğayı sınırsız biçimde tüketmeye ve kirletmeye dayalı mevcut endüstriyel düzeni hemen şimdi değiştirmek gerektiğini fark ediyorlar. Yetişkinlerin bu netlikte düşünmeye niyetli olmadıklarını da görüyorlar. Yetişkinlerin kaybedeceği çok şey var, çocukların kazanacakları şey ise bütün bir dünya! Yeni kuşak yapılması gereken şeyin çok basit olduğunu biliyor: Küresel düzeyde en fazla 30 yıl içinde fosil yakıt, yani kömür, petrol ve doğalgaz çıkarmayı ve yakmayı sıfırlamak gerekiyor. Bir an önce yüzde yüz yenilenebilir enerjiye geçmemiz, motorlu ulaşımı, uçmayı, uzun mesafe tatillerini, küresel ticarete dayalı tüketimi, et ağırlıklı beslenmeyi bırakmamız gerekiyor. Mevcut ormanları, sulak alanları ve diğer doğal ekosistemleri tam ve bütün olarak korumamız ve geliştirmemiz lazım. Dünyayı yakarak para kazanan petrol, kömür, otomotiv, havacılık vb. şirketleri, küresel ekonominin karbonsuzlaşmasının önündeki başlıca engeli oluşturuyor. İşte çocuklar bir hayatları ve gelecekleri olsun diye bu güçlerle mücadele etmek zorundalar. Bence başaracaklar da... Yolun sonuna geldiğimizi düşünme hakkımız yok.

İKLİM KRİZİ TÜM HIZIYLA SÜRÜYOR

Önlemler alınmazsa gelecek günlerde bizi ve dünyayı neler bekliyor?

Orman yangınları, hortumlar, seller yaşayıp duruyoruz. Kasırga sezonu da yakında başlar. Bunların hiçbiri normal değil. Bunları normal kabul edip hayatımıza devam etmemiz çok tehlikeli. Çünkü kuzey kutup buzullarının tahmin edilenin çok üzerindeki bir hızla erimesi ve donmuş bölgelerden metan çıkışının başlaması nedeniyle bu felaketler hayal edemeyeceğimiz bir hızda artacak ve boyutu büyüyecek.

Dünyada her yıl yüzlerce kent sıcak dalgaları yaşıyor. Ilıman kuşaktaki ülkelerde 35-40 derecelerin üzerindeki sıcaklar günlerce sürüyor. Türkiye’de de durum bu. Bu sıcak dalgaları sağlık sistemi tarafından fark edilemeyen kitlesel ölümlere neden oluyor. İstanbul Politikalar Merkezi’nde geçen haftalarda “sıcak dalgaları” konusunda bir politika notu yayımladık. Amacımız sıcak dalgalarının tanınmasını ve sıcak-sağlık eylem planlarının hazırlanmasını sağlamak. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı, Valilikler ve Yerel Yönetimler her sıcak dalgasında onlarca, belki yüzlerce insanın ölebileceğini fark edip harekete geçmeli. Halk uyarılmalı, eğitilmeli, izleme sistemleri kurulmalı. Uzun dönemli sonuçlara, kuraklığın etkilerine, susuzluğa ve gıda krizine karşı da ekosistem bütünlüğüne uygun önlemler almak lazım. Meseleyi sadece 30-40 yıl sonrayla ilgili bir şey gibi görürsek başarısız oluruz. Çünkü iklim krizi bütün hızıyla sürüyor.

DÜNYAYI DEĞİŞTİRİN

Bireysel olarak iklim krizine karşı ne yapabiliriz?

Bireysel olarak önce iklim krizini ,anlamamız, ciddiye almamız ve ben neyi nasıl değiştirebilirim, diye sormamız gerekiyor. Tıpkı Greta’nın yaptığı gibi. Greta Thunberg geçen sene sadece ailesine ve okuluna değil, şirketlere ve hükümetlere de meydan okuyup tek başına eyleme geçtiğinde 15 yaşındaydı. Şimdi bütün dünyada milyonlarca kişi Greta’yı izliyor. Bireysel olarak asıl yapabileceğimiz şey bu: harekete geçmek ve dünyayı değiştirmek için mücadele etmek. Bir kere bunu yaptığınızda “ben sorunun daha büyük bir parçası olmamak için başka neler yapmalıyım” diye düşünüp, yapmanız gerekenleri de 5 dakikada buluyorsunuz zaten. Ama harekete geçmeden, aktivist olmadan, mücadele etmeden günlük yaşamımda ufak değişikliklerle çözüme katkıda bulunamaz mıyım diye soranlar varsa, hayır bulunamazsınız.

Dünyada ve Türkiye’de hükümetler iklim krizine karşı ne yapmalı?

Elimizde Paris Anlaşması diye müthiş bir araç var. Mevcut salım azaltımı taahhütleri yetersiz de olsa ve anlaşmanın yapısı yeterince bağlayıcı olmasa da bu Paris Anlaşması’nın değil zayıf taahhütlerde bulunan ülkelerin ve uluslararası sistemin suçu. Uluslararası politikalarda bağlayıcılık güç ilişkileriyle alakalı. Ülkelerin bütün bir ekonomik sistemini ve bu anlamda egemenlik hakkını sorgulamayı gerektiren iklim krizi gibi devasa bir sorundan bahsediyoruz. Üstlendiği yükümlülüğe uymayanı ne yapacaksınız? O kadar kolay değil. O nedenle artık bahane bulmadan Paris Anlaşması’nın bize sunduğu araçları kullanmamız gerekiyor. Bunun için tabii Türkiye’nin de en kısa zamanda anlaşmaya taraf olması lazım. Türkiye’nin Paris’e taraf olduktan sonra hemen yapması gereken iki şey daha var:
1- Kömürü bir enerji kaynağı olarak kullanmaktan kaç yılına kadar ve nasıl bir planla vazgeçeceğini hemen belirleyip açıklamalı. Süre belirlemek hesap yaparak olur ama 2050’ye kadar ekonomimizi tamamen karbonsuzlaştırmamız gerekeceğine göre kömürlü santralların çok daha önce kapatılması ve yenilerinin yapılmaması gerekiyor.
2- Paris Anlaşması öncesi sunduğu niyet beyanını (INDC) yenileyip bilimsel ve şeffaf bir değerlendirmeye dayalı olarak sera gazı salımlarını hangi yıl tepe noktasına çıkarıp düşürmeye başlayacağını ve 2030’a kadar ne oranda düşüreceğini açıklamalı. Aslında tepe noktasının en geç 2020 olması gerekirdi, ancak geç kalındı. Yine de Türkiye çok uzak olmayan bir tarihi tepe noktası olarak belirleme zse 2030’da Avrupa’nın en yüksek kişi başı karbon salımına sahip ülkesi haline gelecek. Bu da iklim yangınının üzerine körükle gitmek anlamına gelir. Buna hakkımız yok. Türkiye iklim politikalarında bugünkü pasif ve sürekli bahane üreten tutumunu koruyarak konunun ne kadar önemli olduğuna dair resmi söylemiyle de çelişiyor.

Mesajınız var mı?

Herkesi Greta’yı, Türkiye’de Atlas’ı, Ege’yi, Samra’yı, yani çocukların giderek büyüyen mücadelesini, Gelecek İçin Cumalar (Fridays for Future) hareketini ve Yokoluş İsyanı’nı (Extinction Rebellion) izlemeye ve desteklemeye çağırıyorum. Eylül ayında okul grevleri yetişkinlerin de katılımıyla büyüyecek. Gelecek İçin Aileler’e (Parents for Future) ve bulabildiğiniz her yerdeki iklim hareketlerine de katılabilirsiniz.