2016 yılında eski Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü tarafından onaylanan Kavacık Köyü'nde yapılması planlanan Karma Organize Sanayi Bölgesi Projesi için bölge sakinleri "Tarım arazimiz yok olacak" itirazında bulunuyor.

“MEZARLIĞI BİLE YIKACAKLAR”

Projenin köye büyük zarar vereceğini, köydeki yaşamı sonlandıracağını söyleyen Kavacık köyü sakinleri; “Mezarlığı bile yıkacaklar. Oralarda bizim atalarımız, dedelerimiz, şehitlerimiz yatıyor. Biz yaşanacak bir köy istiyoruz. Nefes alma alanımızın elimizden alınmamasını istiyoruz. OSB yapacak başka bir alan bulsunlar. Bu projenin iptal edilmesi için ne gerekiyorsa yapacağız” dediler.

19 KÖYÜN İÇME SUYU ZEHİRLENME TEHDİDİ ALTINDA

Kavacık Köyü Dayanışma Grubu, “Bir köyü bitirme projesi” başlıklı yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, projenin köye vereceği zararlar anlatıldı ve iptal edilmesi istendi.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Etrafı verimli tarım alanlarıyla çevrili, halkı tarım ve hayvancılık ile geçinen köyümüze, Uzunköprü Karma Organize Sanayi Bölgesi (OSB) yapılmak istenmektedir.

Köyümüzde kurulmak istenen OSB, yüksek verimli tarım arazilerinin tam ortasında yer almaktadır. Bu OSB kurulması halinde Kavacık’ta tarım ve hayvancılık bitecektir. Bu proje bir tek Kavacık köyünü değil civar köyleri de olumsuz etkileyecektir.

Proje, köyün içme suyu ıslah hattından geçmektedir. OSB için açılacak su kuyuları zamanla su sıkıntıları yaşatacaktır. Ayrıca içme sularına atıklarda karışabilecektir. Köyümüzün ve Uzunköprü’nün 19 köyünün içme suyu bu bölgenin yaklaşık 1 km altındaki su kuyularından verilmektedir. OSB kurulduğu takdirde bu kuyuların çok yakınındaki derelerden geçecek atık suları içme sularını kirleteceği ve DSİ yatırımlarının kısa zamanda çöpe gideceği aşikardır.”


“HAYVANLARIMIZ İÇECEK SU BULAMAYACAKTIR”

“Kanunen su kaynakları üzerine hatta su toplama havzalarına bile OSB kurulamaz” denilen açıklamada ayrıca şunlar kaydedildi:

“Köyümüze kurulmak istenen OSB, göletin tam yanında/üzerinde planlanmıştır. Köyün gölet ile fiziksel bağı kesilecektir. OSB, göletin suyunu kullanacağı için, gölet ve onu besleyen dereler kirlenecektir. Çiftçiler çeltik, pancar ve diğer ürünlerini sulama yapamayacaklardır. Gölet kirleneceğinden hayvanlarımız içecek su bulamayacaktır.

Kanunen yerleşim yerlerinin üstüne veya yerleşim yerlerine yakın yerlere OSB kurulamaz. Köyümüze kurulmak istenen OSB köy evlerine sadece 10 metre mesafede. Neredeyse evlerimizin saçaklarından başlıyor.

İçinde Şehidimizin yattığı mezarlığımıza genişleme alanı bile bırakmayan bu proje belki de ileride mezarlığımızı taşıma zorunluluğu getirecektir.

Atalarımızın mübadele ile gelip yerleştiğinden günümüze, büyük ve küçükbaş hayvanların otladığı, köylünün mera olarak kullandığı alana yapılmak istenen OSB, köyün nefes alma alanını yok edecektir.”


“ÇORLU VE ÇERKEZKÖY’DEKİ OSB’LERİN ERGENE NEHRİNDE YARATTIĞI KİRLİLİĞİ UZUNKÖPRÜ’DE BU KADAR YOĞUN HİSSEDİLİRKEN…”

Açıklama şöyle sonlandırıldı:

“Türkiye’de 309 OSB varken 20 tanesi Trakya’da faaliyet göstermektedir. Çorlu ve Çerkezköy’deki OSB’lerin Ergene nehrinde yarattığı kirliliği Uzunköprü’de bu kadar yoğun hissedilirken, kurulması planlanan OSB’nin köyümüzde de aynı sorunları doğurmasını istemiyoruz.

OSB’de yer alacak fabrikaların yaydığı koku, duman ve gazlar nedeniyle nefes almak mümkün olmayacaktır. Edirne’de yüksek olan kanser vakaları daha da artacaktır. Trakya Üniversitesi tarafından yapılan araştırmalarda, Ergene nehri ve çevresinde yaşayanlarda normalin 3 katı kanser vakası tespit edildi.

Biz havamız, suyumuz, toprağımız kirlenmeden üretmeye devam etmek istiyoruz. Önderimiz Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Köylü milletin efendisidir’ sözünde ifade ettiği gibi biz gücümüzü topraktan alıyor üreterek var oluyoruz, böyle yaşamaya devam etmek istiyoruz.

“BU BİR KALKINMA PROJESİ DEĞİL BİR KÖYÜ BİTİRME PROJESİDİR”

Köyümüze sahip çıkma yolunda hakkımızı hukuk ve adalette arayarak Danıştay’da açılan davamız henüz sonuçlanmadan bir sabah Uzunköprü Yerel Basınından OSB kurulacağı hazineye ait olan alan, OSB Müteşebbis Heyetine satıldığını öğrenmiş bulunmaktayız.

Köyün, köylünün hakkı olan alan, yapılması planlanan Karma OSB’ye karşı çıkmamıza, açık bir davamız bulunmasına rağmen bu alanın (köy merasının) ilan, ihale, duyuru yapılmadan satılmış olması köylüyü hiçe saymıştır.

Bu projenin hayata geçirilmesine olumlu bakanlara söylemek istediğimiz bu bir kalkınma projesi değil bir köyü bitirme projesidir.

Köyümüzde sağlıklı ve huzurlu yaşamak, çocuklarımıza, yarınların Türkiye’sine tarım, üretim yapılabilen bir köy bırakmak istiyoruz.

Kavacık Köyü’ne, Kavacıklılara rağmen yapılmak istenen hiç bir projeye onay vermiyoruz!”


KÖYLÜNÜN DİRENİŞİ BU İTİRAZLA BAŞLADI

Kavacık köyünün direnişi geçen yıl köy sakinlerinden Mehmet Günay, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yaptığı itirazla başladı.

Günay verdiği itiraz dilekçesinde, projenin doğal yaşama vereceği zararı anlattı. Dilekçede “Sanayi gelişiminin sınırlandırılması bir ana ilke olarak dururken planın belirli maddelerine yerleştirilen ve planın vizyon ve ilkeleri ile taban tabana zıt ve aykırı biçimde tarım toprakları aleyhine ve yer altı ve yer üstü su rezervlerine zarar verebilecek şekilde çevre kirliliğine yol açma potansiyeli bulunan sanayi/enerji yatırımlarını destekleyen hükümlerin sözü edilen ilkelerle uyumlu olduğunu söylemek olanaklı değildir” denilmişti.

“VAR OLAN KİRLETİCİ TESİS VE FAALİYETLERE EK OLARAK YENİ KİRLETİCİ YÜKLER GETİREN PLAN DEĞİŞİKLİĞİ ÇEVRE YASASINA DA AÇIKÇA AYKIRIDIR”

Bölgede yapılan plan değişikliklerinin halkın katılımı olmadan, söz ve karar sahibi yapılmadan, yerel yönetimlerin ve halkın örgütlerinin görüşlerine başvurulmadan yapıldığı belirtilen dilekçede, şu ifadelere yer verilmişti:

“2872 sayılı Çevre Yasasının Çevrenin Korunması başlıklı 9.maddesinin b bendinde düzenlendiği üzere ‘... Çevrenin korunması amacıyla; ihtiyaçların karşılanması sonucu oluşabilecek çevre kirliliğini önlemek amacıyla bölge ve havza bazında çevre düzeni plânları Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır.’ hükmüyle plan değişikliklerinin çevreyi koruma amaçlı olması gerektiğini yazmaktadır. Trakya bölgesinde ve planlama alanı civarındaki var olan kirletici tesis ve faaliyetlere ek olarak yeni kirletici yükler getiren plan değişikliği çevre yasasına da açıkça aykırıdır.”

“DANIŞTAY YÜRÜTMEYİ DURDURMA VE İPTAL KARARLARINDAKİ HİÇBİR HÜKÜM BAKANLIKÇA UYGULANMADIĞI GİBİ…”

İtiraz dilekçesinde ayrıca şunlar kaydedilmişti:

“Plan Açıklama Raporundan anlaşıldığı üzere bilimsellik esas alınmamıştır. Esas alınan ancak genel ve soyut kavram ve ifadelerle gizlenen amaç, ne olursa olsun kalkınma anlayışıdır. Plan değişiklikleri amacının yargı kararlarını uygulamak gibi yazılmış olup ancak Danıştay Yürütmeyi Durdurma ve İptal kararlarındaki hiçbir hüküm Bakanlıkça uygulanmadığı gibi esas amacın Trakya’nın doğasının, topraklarının enerji şirketlerinin sermaye hareketlerine, yatırımlarına açılmasının olduğu ortaya çıkmaktadır. Trakya’nın sosyal, kültürel, tarımsal ve demografik yapısı korunmamakta ve plan değişikliğiyle bu yapılara zarar verilmektedir. Plan değişiklikleri var olan çevresel sorunların çözümünü sağlamaktan öte yeni çevresel sorunlara zemin hazırlamaktadır.

Plan Değişikliği diğer kısımlarından bağımsız olarak planlanmış ve planla alınan kararların çevresiyle ilişkisi kurulmamıştır. Ayrıca plan notlarına bakıldığında Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nde tanımlanan amaç maddesine uyulmadığı, plan yapım ilke ve esaslarına, kamu yararına, çevrenin düzenlenmesi ve korunması amacına uygun bir plan değişikliğinin hazırlanmadığı görülmektedir.”

“KENTSEL VE BÖLGESEL KİRLENMENİN ÖNEMLİ BİR NEDENİ OLMA DIŞINDA KAMUYA HİÇBİR YARARI YOKTUR”

Planlama ilkelerine aykırı hareket edildiği belirtilen dilekçede şu hususlara da değinilmişti:

“Gerek evrensel şehircilik ilkeleri gerekse meri imar mevzuatı açısından; teknik gereklilik dışında parsel ölçeğinde yapılan yapılaşma yoğunluğu arttırıcı, fonksiyon değişikliği yapan plan tadillerinin, üst ölçekli plan kararlarını da içererek şirketlere özel bir değişikliğin kentsel ve bölgesel kirlenmenin önemli bir nedeni olma dışında kamuya hiçbir yararı yoktur.

Bu durum ise bölgenin ve kentin planlı gelişmesini hedeflemesi gereken planlama faaliyetlerinin ayrıcalıklı rant yaratma mekanizmalarına dönüşmesi tehdidini taşımakta bu açıdan kamu vicdanının, kamu yararı kavramının ve planlama hukukunun zedelenmesi sonucunu doğurmaktadır.”