Antalya'nın Kepez ilçesinde oturan R.A. (28), 2014'te tanıştığı B.A. (24) ile 2 yıl sonra evlendi. Evlenmeden önce arkadaş ortamında uyuşturucu madde kullanmaya başlayan çift, bağımlılıktan kurtulmak için birkaç kez girişimde bulunsa da başarılı olamadı. Hamile kalan B.A., uyuşturucu kullanmaya devam etti. Çiftin 3 Ocak 2017 tarihinde doğan Rüzgar E.A. adını verdikleri erkek bebeklerinin de bağımlı olduğu anlaşıldı.

Anneanne Gülnur T., doktorların tavsiyesi ile kızından aldığı torununa hem baktı hem de tedavisini üstlendi. Haftalarca ağlama krizine giren minik bebek, anne sütünden de mahrum kaldı. Çiftin dramının haber olmasının ardından Sağlık Bakanlığı'nın talimatıyla R.A. ve B.A., tedavileri yapılmak üzere, Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne bağlı Alkol ve Madde Bağımlılığı Araştırma, Tedavi ve Eğitim Merkezi'ne davet edildi. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde ön tetkikleri yapılan çift, 26 Mayıs 2017'de Aşır Aksu Yerleşkesi'ndeki Alkol ve Madde Bağımlılığı Araştırma, Tedavi ve Eğitim Merkezi'ne götürüldü. R.A. ve B.A. çifti, hastaneye yatırıldıktan bir gün sonra kaçtı.

ANNEANNE VELAYET DAVASI AÇTI


Rüzgar E.A.'nın velayetini almak isteyen anneanne Gülnur T., 1,5 yıl önce mahkemeye başvurdu. Gülnur T., dava dilekçesinde kızı B.A. ve damadı R.A'nın uyuşturucu bağımlısı olduklarını, kızının tüm uyarılarına rağmen hamileliği döneminde de uyuşturucu kullanmaya devam ettiğini anlattı. Antalya 5. Aile Mahkemesi'nde görülen davada anneanne, torununun uyuşturucu bağımlısı olan bir aileyle yaşaması halinde bağımlı olacağını belirterek, velayetin davalılardan alınarak, kendisine verilmesini talep etti. Velayet talebini reddeden aile mahkemesi, davacının vasi olarak atanması talebinin değerlendirilmesi amacıyla dosyayı Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne gönderdi. Sulh Hukuk Mahkemesi geçen ay verdiği kararda, vasi tayin edilmesi talebini reddetti. Mahkemenin gerekçeli kararında, küçüğün anne babasının reşit olduğu, velayet hakkını kullanamayacakları yönünde herhangi bir hak ve ehliyetten yoksun olma durumunda bulunmadıkları belirtilerek, "Velayet altındaki küçüğe vasi tayin edilemeyeceğinden talebin reddine karar verilmiştir" denildi.

BARO BAŞKANI: HEPİMİZİ DERİNDEN ETKİLEYEN BİR KARAR


Mahkeme kararını değerlendiren Antalya Barosu Başkanı Polat Balkan, "Ne yazık ki hepimizi derinden etkileyen, vicdanlarımızı yaralayan yeni bir yargı kararı ile karşı karşıyayız" dedi. Bu kez yargı kararından etkilenen kişinin bir çocuk olduğunu, bu nedenle herkeste duyarlılık ve farkındalığın yükseldiğine dikkati çeken Polat Balkan, şunları kaydetti: "Ne yazık ki uygulamalarda böyle kararlarla karşılaşıyoruz. Üzüntümüz, bu kararların giderek yaygınlaşması. En son somut örneklerden birini Antalya'da yaşadık. Konu daha önce medyaya yansıdığı için, dönemin yetkilileri de bu konuya duyarlılık gösterdi. Yakından ilgilenileceği sözü verilmişti.

Oysa zaman geçtikçe bu sözlerin havada kaldığını bu kararda görmüş olduk. Bu davanın görüldüğü aile mahkemesi, bana kalırsa Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne, Anayasaya ve Türk Medeni Kanunu'nun hükümlerine aykırı olarak, hukuk tarihine olumsuz geçecek bir karar verdi. Dosyada uzman bilirkişi, anne babadan doğan yükümlülüklerini yerine getiremediklerini, velayet hakkını gereği gibi kullanamadıklarını, sorumluluklarını yerine getiremediklerini görmesine karşın, anneannenin velayetin kaldırılması istemini hukuka aykırı bir şekilde reddetti ve vasi atanmak üzere dosyayı sulh hukuk mahkemesine gönderdi.

Sulh hukuk mahkemesi de velayet kararı ortadan kaldırılmadığı için vasi atanamayacağı gerekçesi ile başvuruyu reddetti. Her iki karar da hatalıdır. Hukuken yapılması gereken bunlar değil. Çünkü, söz konusu olan bir çocuk ve üstün yararı olan bir çocuk. Bizim geleceğimiz. Aile mahkemesinin verdiği karar hukuken kabul edilemeyeceği gibi, sulh hukuk mahkemesi de çocuğun üstün yararını Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ni, Anayasa'yı, Türk Medeni Kanunu gerekçe göstererek görevsizlik kararı verip, yasal ve idari yolların yeniden işletilmesini sağlayabilirdi."

BM ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ, YARGI DAHİL HERKESİ BAĞLAYICI NİTELİKTE


Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 'Suistimal ve İhmalden Korunma Hakkı' olarak özetlenebilecek 19'uncu maddesinin yargı makamları dahil herkesi bağlayıcı nitelikte olduğunu kaydeden Balkan, şunları söyledi: "19'uncu madde tam da böyle bir olayda işletilmesi gereken madde idi. Madde şunu söyler: 'Bu sözleşmeye taraf devletler, çocuğun ana-babasının ya da onlardan yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suistimale, ihmal ya da ihmalkar muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alır.' Bizim asıl bağlı olduğumuz, tam da bu tür vakalarda, somut olaylarda uygulayacağımız uluslararası bir sözleşmedir.

Buradan yola çıkarak gerek aile mahkemesi, gerek sulh hukuk mahkemesi işler bu noktaya gelmeden çözüm üretebilirdi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu sürecin takipçisi olup, hukuki yollarda hem çocuğun üstün yararı gereği, hem de anneannenin isteklerini dinleyerek bir çözüm üretebilirdi. Sonuç olarak, güvenli, korunaklı, sağlıklı bir ortam yaratılabilirdi." Balkan, "Hala hiçbir şey geç değil. Hala bir çözüm üretilebilir. Çünkü mevzuatımız buna uygun. Önemli olan çocuğun üstün yararı gözetilerek sağlıklı, ruhsal, zihinsel ve bedensel gelişimini sağlayabileceğimiz bir alan ve koşul yaratmak" diye konuştu.

ANTALYA, (DHA)