Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Rusya ziyareti sonrası Ankara’ya dönüş yolunda gazetecilere değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 1998’de Türkiye’nin Suriye ile imzaladığı ‘Adana Mutabakatı’nı gündeme getirdiğini söyledi. Erdoğan, “O mutabakatın altında baba Esed’in yetkililerinin imzası var. Bu anlaşma, Türkiye’nin bölgedeki ağırlığını hissettirecek bir mutabakat. O mutabakatı yeniden masaya getirmemiz lazım” dedi.

[old_news_related_template title="Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan flaş Fazıl Say açıklaması" desc="Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Rusya ziyareti dönüşü uçakta gazetecilere değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan davetli olarak gittiği Fazıl Say konserine ilişkin de konuştu. Erdoğan, 'Fazıl Say, kendini, bulunduğu alanda dünyada ispat etmiş bir arkadaşımız, kardeşimiz. Bize düşen nedir? Bununla iftihar etmektir' dedi." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2019/01/iecrop/fazil-say-aa-1_16_9_1548375281.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2019/gundem/son-dakika-cumhurbaskani-erdogandan-flas-fazil-say-aciklamasi-3259288/"]

"MENBİÇ’TE 1000 YPG’Lİ VAR"

Erdoğan’ın uçaktaki açıklamaları şöyle:

Şu anda Münbiç’te, bizdeki rakamlara göre 1000 PYD-YPG’li var. 'Yok' diyenler var ama bizdeki bilgilerde sayı bu. Şehrin nüfusunun yüzde 85-90’ı Sünni Araplardan oluşuyor. Oranın gerçek sahiplerinin kim olduğu belli. Münbiç’in nüfusu 700 bin civarında. Fakat oradaki saldırılar, terör örgütlerinin oraya girişleri gibi hadiseler, maalesef yerli insanları şehirden kopardı. Şimdi yeni bir süreç var. Bugün Rusya da, ABD de, PYD-YPG’nin Münbiç’i boşaltılacağını söylüyor. Temennimiz odur ki boşaltılır ve Fırat’ın doğusuna bunlar gönderilir.

"PUTİN, 'TÜRKİYE BUNU İŞLEMELİ' DEDİ"

Bizim buradaki konumumuz hiçbirine benzemiyor ki. Suriye ile 911 kilometre sınırımız, ortak tarihimiz var. Evlilikler yapmışız. En son baba Esed döneminde 1998’de imzalanmış bir Adana Mutabakatı var. PKK terör örgütünün mensuplarının bize teslim edilişini, terörle mücadeleyi ele alan bir mutabakat. Önemli bir adımdı. Nitekim Sayın Putin de özellikle gündeme getirdi; “Adana Mutabakatı önemli bir konu. Türkiye bunu işlemeli” dedi. Bunun Türkiye’nin bölgedeki ağırlığını hissettirebileceği önemli bir anlaşma olduğu kanaatindeyim. “Türkiye’yi buraya kim davet etti” diyenlere karşı, o mutabakatı masaya getirmemiz lazım. Altında baba Esed’in yetkililerinin imzası var. Türkiye adına da o dönemdeki Dışişleri Müsteşar Yardımcımız Büyükelçi Uğur Ziyal’ın imza koyduğu bir mutabakat; ki Uğur Bey benim Başbakanlık dönemimde de müsteşarlık yaptı.

"TÜM AKTÖRLERLE TEMAS HALİNDEYİZ"

Biz Suriye’nin terör unsurlarından arındırılması için tüm aktörlerle temas halindeyiz. PYD-YPG’nin Münbiç’i boşaltmasını Rusya ile de konuşuyoruz. Münbiç’i temizledikten sonra hedefimiz Münbiç’in yerli halkının oraya yerleşmesini sağlamak. Rakka’da ABD’de büyük yanlış yaptı. O yanlışının bedelini de ağır ödedi. ABD bizim teklifimize evet demiş olsaydı Rakka çoktan alınmış, buradaki göç ve insan kaybı ortadan kalkmış olacaktı.

O (Adana Mutabakatı) mutabakatın geçersiz olduğunu söyleyebilen kimse yok. Aksine Sayın Putin, o mutabakatın orada bizim terörle mücadelemiz açısından önemli olabileceğine işaret ediyor.

"BİZİ ORAYA SURİYE HALKI DAVET ETTİ"

O mutabakat 2011’e kadar işledi. Bizim, 1 milyona yakın insanın ölümüne sebep olmuş, milyonları göçe zorlamış biriyle üst düzey temasımız olmaz. Suriye’de çözüm için Rusya ve İran ile yoğun temas halindeyiz. Bu sayede Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşturulmasını engelledik. Biz orada nasıl bulunuyoruz? Biz sınırdaşız ve buradan bize sürekli terör tehdidi var. Bize atılan roketler, can kayıplarımız nedeni ile milli güvenliğimizi müdafaa sadedinden müdahalede bulunmak durumunda kaldık. Cerablus’a, El Bab’a, Afrin’e girdik. Zaman zaman “Siz davetli misiniz” diye soruyorlar ya. Davetli olmamıza gerek yok. Bize fiili saldırılar var. 100’ün üzerinde insanımızı kaybetmişiz. Bizi oraya Suriye halkı davet etti. Afrin, Cerablus, El Bab halkı hatta Rakka bile dahil buna. Rakka’daki aşiretler bile “Türk Ordusu ne zaman gelecek?” diye bizi davet ediyor.

"POZİSYONUMUZ AÇIK VE NETTİR"

“Görüşmemizde İdlib Mutabakatı’nın uygulanması konusunu da ele aldık. Biz İdlib’de hiçbir terör örgütünün faaliyet göstermesine izin vermeyiz. Hem İdlib’de, hem de Münbiç’te ve Fırat’ın doğusunda güvenlik ve istikrarı sağlayacak imkân ve kabiliyete sahibiz. PYD-YPG konusundaki pozisyonumuz da açık ve nettir. Suriye’deki Kürt kardeşlerimizin güvenliğini herkesten daha fazla önemsiyoruz. Terör örgütü PYD-YPG ile Kürt kardeşlerimizi aynı kefeye koymanın izah edilir hiçbir yanı yoktur. Sayın Putin’le Astana sürecini ve Anayasa Komisyonu’nun kurulmasını da ele aldık. Türkiye, Rusya ve İran arasındaki üçlü zirveyi Rusya’da şubat ayı içinde yapacağız. Siyasi geçiş sürecini de bu zirvede ele alacağız. Nisan ayında orada yapılacak bir etkinlikte, aynı gün yüksek düzeyli stratejik konsey toplantısını da yapmayı kararlaştırdık.”

"BU RAHATSIZLIKLARI BİR AN ÖNCE AŞMALIYIZ"

İdlib’i Rusya ile beraber şu anda hamdolsun belirli bir yere oturttuk; hatta biraz daha ileri gidiyorum, kurtardık. Eğer İdlib’de bizim o birlikteliğimiz olmamış olsaydı, oradan 100 binlerce insan, Allah göstermesin göçe zorlanabilirdi, hatta orada büyük katliamlar yaşanabilirdi. Ama güzel bir dayanışma neticesinde bu tür tehlikeler bertaraf edildi. Soçi’de başlattığımız o İdlib sürecini halen devam ettiriyoruz. Ama şu anda bu süreci gölgelemeye çalışan radikal unsurlar var. Bundan dolayı orada tabii Rusya’nın bir rahatsızlığı var. Rusya’nın bu rahatsızlığı bize de yansıyor. Bu rahatsızlıkları bir an önce aşmamız gerekiyor. Biz Rusya ile beraber, İdlib’in refahını, huzurunu sağlayabileceğimize inanıyoruz. ABD ve Rusya’ya diyoruz ki “Lojistik desteği verirseniz biz, başta DEAŞ olmak üzere bu bölgeyi tüm terör örgütlerinden arındırıp sulh-u sükuna kavuştururuz."