Kurtuluş Tayanç Çalışır, kongrede sunduğu “Arabuluculuğun Zorunlu Hale Getirilmesinin Türkiye İzdüşümleri” başlıklı bildirisinde arabuluculuğa, hukuki bakış açısının ötesinde felsefi, sosyolojik ve psikolojik açıdan yaklaşarak, çeşitli eleştiriler getirdi. Özellikle iş hukukundan doğan uyuşmazlıklarda arabuluculuğun zorunlu hale getirilerek bir dava şartı olarak düzenlenmesini eleştiren Çalışır, holding ya da fabrikalar karşısında arabuluculuk masasına oturan işçinin haklarını yeterince savunamadığına, haklarının büyük kısmında vazgeçerek, adeta “ver kurtul” yaklaşımı ile masadan kalktığına değindi. Çalışır, bunun yanında, arabuluculuğa ilişkin yasal düzenlemeler hazırlanırken, adalete barış ve uzlaşı kültürü çerçevesinde değil de mahkemelerin iş yükünün azaltılması çerçevesinde yaklaşılmasını eleştirdi.
Filozof savcının eşi hâkim Ayfer Akdemir Çalışır ise, sunduğu bildiride kırsal alanda ve kentlerde yaşayan aileleri büyüklük, ekonomik yapı, otorite ilişkileri ve çocuğun konumu bakımlarından karşılaştırdı.
Çalışır'ın Boğaziçi Üniversitesi 3. sınıf öğrencisi olan oğlu, Ateş İsmail Çalışır'da aynı kongrede sunduğu bildiri ile son zamanlarda sosyal medyada yansımasını sıkça gördüğümüz narsistik davranış bozukluklarına değinerek, sosyal medyanın aslında bireylerin içinde saklı duran narsistik kişilik özelliklerini ortaya çıkardığı tespitinde bulundu.
Filozof savcının eşi ve oğlu ile kürsüye çıktı
Beş ayrı fakültede eğitim alan, 3 ayrı dalda yüksek lisans yapan, yayınlanmış 28 kitabı, çok sayıda makalesi bulunması dolayısıyla sosyal medyada “Filozof Cumhuriyet Savcısı” olarak tanınan Cumhuriyet Savcısı Kurtuluş Tayanç Çalışır, bu kez de eşi Hâkim Ayfer Akdemir Çalışır ve Boğaziçi Üniversitesi 3. sınıf öğrencisi olan oğlu Ateş İsmail Çalışır ile 1. Uluslararası Adalet Kongresi’nde ayrı ayrı bildiri sundu.