Mazda, 1980’lerin başında hafif yapılı spor otomobil kavramına tamamen yeni bir anlam yüklemek için kolları sıvadı. Japon üretici için hafif yapılı spor otomobillerin sahip olması gereken özellikler belliydi: Üstü açılabilmeliydi, kompakt bir kokpite sahip olmalıydı, mükemmel ağırlık dağılımı sunmalıydı ve MX-5 projesi doğdu. Mazda’nın roadster öncesi dönemde Japonya’daki temel modelleri Familia (323), Capella (626), Luce (929), RX-7 ve Bongo adında bir minivan modelden oluşuyordu.



Doğal olarak kendine özgü bir karaktere sahiptaze ve çekici ürünler zorunluluktu. OGG projesi ise yeni f ikirleri prototip aşamasına geçirmek için kullanılacaktı. OGG, ‘Of f-Line Go-Go’ yakl aşımını temsil ediyordu. Off-line deneysel anlamına geliyordu,devamındaki Go-Go ise 55 rakamını temsil ediyordu. Bu yeni program kapsamında başlatılan bir projenin en az yüzde 55 seri üretim şansı olması anlamına geliyordu.



1983 yılının Kasım ayı başlarında küçük bir 600 cc model, bir ticari araç ve RX-7 modelinin altında konumlandırılacak bir spor otomobil ihtiyacını vurgulayan bir liste hazırlandı. Tam ölçekli modeller 1984 yılında iki aşamalı elemeden geçti. BobHall, TomMatano ve Shigenori Fukuda'nın (o dönem Mazda’nın Amerika planlama ve araştırma bölümünün başındaydı) görüşlerinin yer aldığı bir video ile yapılan sunum sonucunda kabul edilen MANA tasarımı oldu.



KenichiYamamoto’nun “bu otomobilin kültürel ruhu var” açıklaması ile birlik te Toshihiko Hirai, Şubat 1986’da Proje Program Yöneticisi olarak atandı. İşe gönüllü olarak soyunmasının ötesinde Hirai, aynı zamanda zorlukların üstesinden gelebilecek tutkulu bir mühendisti. 1970’lerin sonlarından gelen satış deneyimiyle, eskizden bitmiş nihai ürüne kadarki süreci yönetti.



Üretime en yakın prototiplerden biri 1987 ilkbaharında Los Angeles’e gönderili ve yapılan keşifle genel tüketici tepkileri ölçüldü. Ayrıca olası fiyat/donanım beklentileride bu şekilde kurgulandı.

Mazda MX-5’in dünya tanıtımı 1989 Şikago Otomobil Fuarı’nda gerçekleşti. Aslında stantta, sarı renkli bir de Club RacerConcept versiyonu vardı, ancak basının ilgi odağında seri üretim versiyon vardı. Mazda MX-5 Mazda’nın standında ciddi bir hareketlilik oluşturdu. Şikago Fuarı sonrasında otomobilin en kısa sürede yerel olarak tanıtılması ve test araçlarının hazır edilmesi yönünde yoğun bir talep vardı. İç pazar için 1989 Temmuz ayı sonlarında ön siparişler alınırken, rezervasyonların başladığı diğer 46 noktada da ciddi bir talep vardı.

[old_news_related_template title="Otomotiv endüstrisine damgasını vuran Japonlar!" desc="Dünya otomotiv endüstrisinde, Japonların gücünü bilmeyen otomobil sever yoktur. Japonlar kendilerini tüm dünyaya bu alanda da kanıtlamak için birbirinden özel otomobiller ürettiler ve üretmeye de devam ediyorlar. Biz de bunlardan en önemli sekiz örneğini sizler için bir araya getirdik." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2018/11/iecrop/shutterstock_1059567620_16_9_1543571579.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2018/otomotiv/otomotiv-endustrisine-damgasini-vuran-japonlar-2769216/"]

İLK MAZDA MX-5 (1989-1998)

İlk jenerasyon MX-5 kompakt bir yapıda tasarlandı. Otomobilin sade ve iki kişilik tasarımı, dışarıdan pürüzsüz ve yere yakın bir biçimde somutlaştırıldı. Ayrıca ilk jenerasyon MX-5, 2265 mm’lik aks mesafesinin de katkısıyla 3970 mm’lik toplam uzunluğa, 1675 mm’lik genişliğe ve sadece 1235 mm’lik yüksekliğe sahipti. Bu ölçüler bir yandan düşük gövde ağırlığı hedefinin tutturulmasına katkıda bulunurken aynı zamanda otomobilin genel performans karakterinde de belirleyici oldu. Buna göre 50:50 ağırlık dağılımı ve düşük ağırlık merkezi olmazsa olmazdı.



Dış tasarım felsefesinin başlıca ve en önemli özelliği genel bir beğeniye hitap edecek şekilde olması. Ancak tasarımcılar, Japon zarafetini ortaya koyan sonsuz kıvrımlara ek olarak gövde panellerinde ışık oyunları yaparak hareketlilik sağlandı. Bu pırıltılı yansımalar daha sonra ‘Eko ve Pırıltı’ olarak anılmaya başlandı ve günümüz Mazda otomobillerinde de hala kullanılıyor. Zaten günümüzde de şirket içerisinde Hareketin Ruhu (Soul of Motion) ifadesi kullanılıyor.



Açılır tavan konfigürasyonu nedeniyle aracın kokpitinde rahatsız edici türbülansların meydana gelmemesi için özellikle ön cam açısı, ayna hatları ve büyüklükleri konusunda uzun süren araştırmalar yapıldı. İlk nesil MX-5’in en karakteristik özelliklerinden olan kapaklı farlar bir anlamda markanın imzası niteliğini taşıyor.

Japon kültürü iç mekânda da kendini göstermekten geri kalmadı ve ilham için geleneksel çay evinden yararlanıldı; yani dar alanda basit, minimalist mobilyalar ve genel huzur. Tipik hafif yapılı spor otomobil tasarımlarında T şeklinde tasarlanmış konsol, büyük çaplı kolay okunan göstergelerle tamamlanırken onlara eşlik eden yüksek yan destekli koltuklar sportif bir ambiyans sunuyor.



Hafif dövme alüminyum alaşımından yapılan ve dayanımı yükseltmek için stratejik olarak uygulanmış kesiklere sahip şasi, ağırlığı azaltmayı amaçlayan etkin bir çözüm sunuyor. PowerPlantFrame yapısı ve tasarımı itibariyle daha direkt bir sürüş sunuyor ve sürücünün yolu daha net hissetmesini sağlıyor. Normalde, önde uzunlamasına motor ve arkadan itişli yapıda diferansiyel gövdesi hızlanma ve fren anında az da olsa yukarı ve aşağı yönde bir salınıma girerken PowerPlantFrame örneğinde söz konusu hareket gözle görünür oranda azalıyor.Ayrıca gövdeye ek bir ağırlık getiren montaj ve güçlendirme parçalarının sayısının azaltılmasını sağlayarak ağırlık avantajı sunuyor.



Başlangıçta ikinci nesil 323/Familia’dan alınan önde enlemesine konumlu ve önden çekişli motordu ama arkadan itişe uygun olarak uzunlamasına konumlandırıldı. Yeni yerleşimiyle birlikte, döküm bloklu ve alüminyum alaşım silindir kapaklı, supap sistemi geliştirilmiş, 16 supaplı, 4 silindirli, 1,6 litrelik DOHC motor B6-ZE (RS) adını aldı. Bu motor 6500 d/d’da 120 HP güç ve 5500 d/d’da 137 Nm tork üretiyordu.

Kısa oranlı 5 vitesli şanzımanda mühendisler ilgilerini, vites geçiş kalitesinin yüksekliğiyle rahat kullanıma yoğunlaştırdı. Bunu başarmak için şanzımanda vites kolu için kısa yollar, düşük ataletli debriyaj diski ve daha büyük senkromeç konileri kullanıldı. MX- 5, limitli kaydırmalı arka diferansiyel kilidiyle donatılabiliyordu.

[old_news_related_template title="Türkiye'nin en erişilebilir spor otomobili" desc="Mazda markasının en köklü geçmişe sahip olan modellerinden biri olan MX-5 ile güzel bir hafta geçirdim. Hava her ne kadar soğuk olsa da otomobilin duruşu, hissi ve karakteri içimi ısıtmaya yetti de arttı bile..." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2019/04/17/iecrop/img_8109-kopya_16_9_1555480758.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2019/otomotiv/turkiyenin-en-erisilebilir-spor-otomobili-4455170/"]

2. JENERASYON MAZDA MX-5 (1998-2005)

İlk nesil MX-5 geliştirilirken en önemli faktör Jinba-ittai felsefesinin korunmasıydı. Bu, son derece kompakt bir gövde, konforlu, ancak vücudu dar bir elbise gibi sarmalayan bir kokpit, önde uzunlamasına konumlandırılan motor ve arkadan itişli yapı ve çift salıncaklı yürüyen aksam ile Power Plant Frame gibi unsurlardan oluşan bütünün üstün sürüş keyfiyle konforu aynı potada erimesi anlamına geliyordu. İkinci nesil ilk nesil ile aynı ölçülere sahipti. 3995 mm uzunluğa ve 2265mm, aks mesafesine sahip araç 1680mm genişliğe ve sadece 1235mm yüksekliğe sahipti. İlk nesilde olduğu gibi ağırlık dağılımının 50:50 olması sağlanmıştı.



Aerodinamik açıdan daha da gelişen yeni nesil daha verimli farlar ve gerçek arka cam sayesinde daha rahat bir görüş ve akü ile stepnenin araç zeminine kaydırılmasıyla daha büyük bir bagaj kullanıma sunuyordu. Stepne ve akünün yerinin değişmesi sadece bagaj hacmini 124 litreden 144 litreye çıkartmakla k almamış, aynı zamanda otomobilin ağırlık merkezini de önemli oranda düşürmüştü.



Tasarımcılar ilk nesildeki kıvrımlı hatları kullandılar, ancak bunlar keskin çizgi ve hatlarla güçlendirdiler. Böylece temel görünüm korunurken daha dinamik yeni bir görünüm elde edildi. Önden bakıldığında sabit ön farlar ve yeni hava girişi dikkat çekiyordu. Aslında bilindik bir yüzdü, ama bir şekilde farklıydı.



Dış tasarımda olduğu gibi iç tasarımda da özüne sadıktı ancak yeni bir tasarım hedeflendi. T formlu konsol mimarisi ve temel tasarım teması korundu, ancak çağa uygun modernlik esintileri ve fonksiyonellik entegre edildi. Yeni üç kollu direksiyon modernlik hissinin yanı sıra sportiflik hissini de güçlendirirken göstergeler de yenilendi.



İkinci nesil MX-5; 1,8 litre BP-ZE (RS) ve 1,6 litre B6-ZE (RS) olmak üzere her biri sıralı dört silindirli iki farklı motorla donatıldı. 1,8 litrelik motor değişken emme supap yönetimi ile donatılmıştı. Yeni 4-2-1 dizilimli egzoz manifoldu gaz akışını rahatlatacak şekilde tasarlanırken geri basıncı azaltıyordu. Bu motor 6500 d/d’da 145 HP güç ve 5.000 d/d’de 162 Nm at tork üretiyor. Değişken emme supap yönetimi ve yeni 4-2-1 manifold dizilimi ile donatılan 1,6 litre motor da gaz emirlerine daha hassas cevap veriyor ve daha yüksek tork üretimi ile daha canlı bir sürüş sunuyordu. 6.500 d/d’da125 HP güç üreten motor 5.000 d/d’da142 Nmtork kullanıma sunuyordu.



1,8 litrelik motor yeni geliştirilen altı vitesli manuel şanzımanla donatılırken 1,6 litrelik motor beş vitesli manuel şanzımanla yoluna devam ediyordu.



Hem süspansiyon sisteminden maksimum verimi almak için hem de konforu üst seviyede tutmak için gövde burulmazlığı da geliştirildi. Böylece yeni motorların performansına ayak uydurabilen bir gövde elde edildi. Bu sırada bilgisayar yazılımları tam ters yönde çalışarak ağırlığın azaltılması için yapılabilecekleri de gösterdi, kimi parçalarda daha ince paneller kullanıldı hatta kimi parçalar tamamen çıkartıldı. Ön ve arka burulma bölgeleri tasarımla uyumluydu ve bu sayede de en sıkı çarpışma normlarına dahi uyum sağlandı. Hafif kazalar sonucunda oluşabilecek hasarların onarım maliyetleri, daha kol ay sökülebilen parçalar yardımıyla düşürüldü. Alüminyum kaput gibi çözümler hedeflenen hafifliğe erişmek için kullanımda kaldı.

ÜZERİ 12 SANİYEDE AÇILAN 3.JENERASYON MX-5 (2006-2014)

Üçüncü nesil, ilk iki nesille gelen gelenekselleşmiş anlayışın bir devamı niteliğindeydi. Bunun yanında teknoloji kullanımı ve per formans açılarından bir sıçramayı da bünyesinde barındırıyordu. Ağustos 2005’te satışa sunulmasının üzerinden bir yıl geçtikten sonra, elektrikli katlanır metal tavana sahip bir versiyon iki koltuklu MX-5’in daha geniş hayran kitleleri tarafından da kabul görebilmesinin önünü açtı.



Tasarımcılar için başlangıç noktası, ilk iki neslin popülerliğinin arkasında yatan etkenleri analiz etmekti . Or tak karar, bu etkenlerin düşük araç yüksekliği ve onu takip eden omuz çizgisiyle mükemmel oranlar olduğu yönündeydi. Yüzey yansımaları roadster'in farklı açılardan farklı hisler verebilmesini sağlıyordu. Bütün bunlara aracın atletik tarzı ve güçlü sportifliğini vurgulayan dinamik formlar eşlik ediyordu.



İç mekân için rahat ve havadar arasında hassas bir denge kurulması düşüncesi benimsendi.Daha keskin çizgiler T şekilli kokpiti vurgulamak için kullanıldı ve dayanıklılık ve kalite algısı güçlendirildi.



Yeni nesil için belirlenen yeni normlar: Ağırlık merkezi daha da düşürülecekti. Ayrıca motor ve yakıt deposunun olabildiğince aks aralığına yaklaşması gerekiyordu. Bunun için aks mesafesi 65 mm kadar arttırılarak 2330mm’ye çıkartıldı. Toplam uzunluk ise sadece 40 mm ar tarak 3995 mm’ye ulaştı. Otomobilin genişliği de aynı oranda arttı. Bu artış yan hava yastıkları için gerekliydi. Doğal olarak yeni MX-5’in de kompakt boyutlara sahip olması gerekiyordu. Ancak hafif yapı da vazgeçilmezdi. En güncel teknolojiler kullanılarak üçüncü nesil MX-5’in olabildiğince hafif olması sağlandı.



Yüksek dayanımlı ve hatta ultra yüksek dayanımlı çelik kullanımı sayesinde gövde rijitliğini ve torsiyon rijitliğini arttırma hedefiyle olabilecek en hafif yapı elde edildi. İkinci nesil MX-5 ile karşılaştırıldığında gövde rijitliği yüzde 22 artarken torsiyon rijitliği yüzde 47 ar t tırıldı. Buna rağmen gövde 1,6 kg daha hafifti.



En iyi yol tutuş özellikleri için düşük ağırlık merkezi kadar 50:50 ön ve arka aks ağırlık dağılımı da gerekiyor. Bu, birinci ve ikinci nesil MX-5’te olduğu gibi bileşenlerin büyük bir özenle konumlandırılmasıyla elde edildi. Daha küçük klima kontrol ünitesi sayesinde motor 135 mm geriye kaydırıldı ve bagajda yer alan akü araç merkezine 265 mm daha yakın bir nokta olan ön tarafa motorun önüne taşındı. Bunun dışında araç zemininde yer alan yakıt deposu biraz daha öne kaydırılarak daha aşağıda konumlandırıldı. İkinci ve üçüncü nesil ile karşılaştırıldığında otomobilin ağırlık merkezi 18 mm alçaldı.



Motor, daha direkt ve daha çizgi sel tepki vermesi için geliştirildi. 2,0 litrelik hacme ve sıralı 4 silindire sahip LF-VE kodlu motor, önden motorlu ve önden çekişli MZR’den alındı ve MX-5’in önde uzunlamasına konum ve arkadan itiş formatına dönüştürüldü. Sıralı supap zamanlama sistemi (S-VT), değişken ateşleme (VIS) ve yüksek sıkıştırma oranıyla birlikte 6700 d/ d’da 170 HP güç (otomatik şanzımanla 166 HP) ve 189 Nm tork gibi verilere ulaşıldı.



Avrupa pazarları 1,8 litrelik bir motora sahipti. Alaşım motor, 6500 d/d’da 126 HP güç v e 450 0 d/d’da 167 Nm tork üretebiliyordu. Bu motor genel anlamda 2,0 litrelik motorun bir alternatifi olarak AB ülkelerinde sunuldu. Otomobil yeni geliştirilen 6 vitesli bir manuel şanzımanla sunuluyordu. Bunun yanında 5 vitesli manuel şanzıman da elden geçirildi.



Otomatik şanzımansa tamamen yeniydi. 6 vitesli şanzıman hem ilk hızlanmalar için çok daha atak bir karakter sunuyordu hem de otoyol hızlarında daha sakin bir karakter sağlıyordu.

MX-5’in tente tavanını gelişen sürüş keyfini desteklemek adına geliştirilmeye devam etti. Z biçiminde katlanan tavan, merkezde konumlu tek bir kumandanın kilidinin açılmasıyla koltukların arkasındaki yerinde gizlenebiliyordu. Bu sırada bir dizi yay sürücünün harcadığı eforu azaltmak için yardımcı oluyordu. Bu sayede sürücü konforlu bir şekilde koltuğunda otururken tavan açma işlemini tamamlayabiliyordu.



İç mekândaki açık hava keyfini yükseltmek için köşe camları küçültüldü ve koltukların arasındaki rüzgâr paneli örgü dokulu olanla değiştirildi. Bu değişiklik iç mekândaki türbülansları çok daha kontrollü hale getirdi.

Ek olarak havalandırma sisteminde de değişikliğe gidildi. Hava çıkışlarında yapılan yenilemeyle özellikle bel bölgesinde daha sıcak bir iklimlendirme sağlandı. Açık hava keyfini daha geniş kitlelere yaymak için BOSE imzalı ses sistemiyle ses kalitesi en üst seviyede tutuldu.



2006 yılının Ağustos ayı elektrikli katlanır metal tavanlı modelin tanıtımına sahne oldu. Tavan 3 parçadan oluşuyordu: Ön kısım, arka camı çevreleyen orta kısım ve arka camın kendisi. Bu parçaların tamamı koltukların arkasındaki bir panelin içine gizlenebiliyordu.

Tavan, iç mekânda saklanacak şekilde tasarlandı. Bu sayede de hem bagaj alanından fedakârlık etmek gerekmiyordu hem de ağırlık dağılımı bozulmuyordu. Modelin tüm gelişimindeki ‘Gram Felsefesi’ tavan için de geçerliydi ve tüm mekanizma 37 kg ek ağırlık ve 1 cm yükseklik artışıyla sınırlı tutulabildi. Tavanın stili tente tavanlı versiyonun şıklığını devam ettiriyordu. Dahası 12 saniyelik açılma süresi de kendi zamanında bu tarz bir mekanizma için en hızlısıydı.

4. JENERASYON MAZDA MX-5 (2015-günümüz)

En güncel MX-5 Kodo yani "Hareketin Ruhu" felsefesiyle pazara giriş yaptı. Eski versiyonlara göre daha keskin ve akıcı olan tasarım otomobili tamamıyla diğer versiyonlardan ayırırken ilk nesildeki hislerini Skyactiv teknolojisiyle kullanıcısına sunmayı başardı.



Diğer jenerasyonlar gibi alçak, 50:50 ağırlık dağılımına sahip ve tam bir roadster olarak tasarlanan 4. nesil otomobil en teknolojik versiyon oldu diyebiliriz. Led farlar, gündüz ledleri ve motorun daha alçak konumu sayesinde keskinliği bir üst seviyeye daha çıktı.



Mazda için bir otomobil her zaman bir araçtan çok daha fazlası olmuştur. Otomobil bir hayat arkadaşı olmuştur, sahibinin karakterinin bir uzantısı ve etkileşim kurulabilecek bir yapı olmalıdır. Bu felsefeyi genişleten tasarımcılar iç ve dış mekânı daha iyi bütünleştirmeye karar verdiler. Kapıların iç kısmındaki panellerin karoser boyasıyla boyanması, ön çamurluklardan başlayıp aracı boydan boya geçen bir hat oluşturdu. Bu hattın oluşturduğu yansımalar sayesinde sürücünün kendisini bu makinenin bir parçasıymış gibi hissetmesi sağlandı. Küçük direksiyon simidi ve sadece gerekene odaklanan minimalist kokpit de bu duyguyu besliyor.



Jinba-ittai yaklaşımı, sürücüye tam kontrol sağlamak üzere çevik ve canlı bir sürüş gerektiriyor. Önceki nesillerde olduğu gibi dördüncü nesil roadsterde de bunu başarmanın kilit faktörlerden biri, ağırlığın minimuma indirilmesi ve kompakt boyutların kullanılması.



Aslında dördüncü nesil MX-5, temel yerleşim açısından üçüncü neslin evrimi niteliğinde. Yeni nesilde daha büyük bir omurga kullanılmasına ve gövde rijitliğini arttırmak için ek önlemlerin alınmasına karşın yüksek dayanımlı malzeme kullanımı veya mimarideki yenilikçi yapısal uygulamalar ve alüminyum destek kirişleri gibi uygulanan çözümler sayesinde ham gövde önceki nesilden 20 kg daha hafif.



Süspansiyon ve fren sisteminde alınan önlemlerle ilave 18 kg tasarruf sağlandı. Ayrıca yeniden tasarlanan koltuklarla bir 15 kg daha tasarruf elde edildi.

Dördüncü nesil MX-5’in motor kaputunun altında yeni 1496cc hacimli Skyactiv-G enjeksiyonlu benzinli motor görev yapıyor. Bu motor 7000 d/d’da 131HP güç ve 4800 d/d’da 150 Nm tork üretiyor.Atmosferik 1,6 litre hacimli dört silindirli motorun yanı sıra yine aynı motor ailesine mensup atmosferik sıralı dört silindirli 2,0 litre hacimli bir motor sunuluyor. 1998 cc hacimli motor 6000 d/d’da 158 HP güç ve 4600 d/d’da 200 Nm tork üretiyor. Her iki motor da 13:1 ile oldukça yüksek sıkıştırma oranıyla çalışıyor. Önceki nesillerde olduğu gibi egzoz sistemi daha sportif hissettirecek şekilde ayarlandı. Yine her iki benzinli motor yeni altı vitesli manuel şanzımanla sunulurken 2,0 litrelik motor altı vitesli otomatik şanzımanla da kombine ediliyor.



3915 mm’lik gövde en kısa MX-5 olmasını sağlıyor. Motor 13mm daha aşağıda ve 15 mm daha geride konumlandırılmış. Dahası sürücü de 20mm daha alçakta oturuyor ve otomobilin merkezine daha yakın konumu sayesinde geri bildirimlerden çok daha yoğun bir şekilde fayda sağlayabiliyor.



MX-5’in en yeni versiyonu olan RF, çekici bir fastback tasarımı sunmasıysa MX-5 dünyasında ayrıcalıklı bir yere sahip. Yine de 13 saniyelik bir bekleme ile bu otomobil de klasik MX-5 açık hava keyfine sahip olabiliyor. 2016’da tanıtıldığında RF (RetractableFastback- Katlanabilir Tavanlı Fastback) yeni nesil bir katlanır metal tavana sahip olmasıyla büyük ilgi gördü. RF’te arka cam, tavanla birlikte karoserin içinde kaybolmak yerine, kapak işlevi görerek tavanın gireceği boşluk açılırken geriye kayıyor. Daha sonra yerine geri geldiğinde kokpite hem açık havanın keyfinin hem de daha korunaklı bir alanda bulunmanın keyfini bir arada sunuyor. Tıpkı üçüncü neslin açılır metal tavanlı versiyonu olan RHT’de olduğu gibi RF’te de ne aracın yüksekliğinden ne de bagaj hacminden fedakârlık etmek gerekmiyor.

[old_news_related_template title="Mazda MX-5 30. yaşında!" desc="Mazda'nın efsane roadster modeli olan MX-5 bu yıl 30. yaşını kutluyor. Marka otomobilin bu özel yılı için özel bir donanım oluşturdu. Ben de bu özel yılı kutlamak ve bu özel otomobille tanışmak için Almanya'nın Münih kentine gittim." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2019/07/23/iecrop/img_9890-kopya_16_9_1563862228.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2019/otomotiv/mazda-mx-5-30-yasinda-5244239/"]