Hücreler tarafından ortama salınan nanokesecikler olan eksozomlar, 1980'li yıllarda ilk keşfedildikleri zaman istenmeyen molekülleri hücre dışına atmaktan sorumlu hücre artıkları olarak biliniyordu. Ancak son 20 yılda yapılan çalışmalar bu keseciklerin önemli fizyolojik görevleri olduğunu ortaya çıkardı. Hemen hemen tüm vücut sıvılarından elde edilebilen bu keseciklerin `hücrelerarası iletişim, sinyal iletimi, genetik materyal transferi ve immünolojik yanıtın düzenlenmesi´ gibi aktivitelerde önemli rol aldığını keşfeden bilim insanları son yıllarda taşıyıcı özellikleri nedeniyle bu nanokesecikleri hem tanıda hem de tedavide kullanmak amacıyla çeşitli çalışmalara başladı. Bu konuda çalışmalar yapan bilim insanlarından Texas Üniversitesi MD Anderson Kanser Merkezi Başkanı ve Kanser Biyolojisi Uzmanı Prof. Dr. Raghu Kalluri, Yeditepe Üniversitesi´nde Biyoteknoloji Topluluğu tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Genetik ve Biyomühendislik Öğrenci Kongresi´nde `Eksozom Biyolojisi´nin Kanser Tedavisindeki Yeri´ konulu bir konuşma yaptı.



"KANSER HÜCRELERİNİ HEDEFLEMEYİ BAŞARDIK"

Konuşmasının ardından soruları da yanıtlayan Prof. Dr. Raghu Kalluri, eksozomların üretilmesi ve hedeflenmiş yani direkt kanser hücresine etki edecek tedaviler üzerinde çalışmaların sürdüğünü belirtti. Kendi yaptıkları çalışmalarda, içine farklı maddeler ekledikleri eksozomlarla kanser hücrelerini etkili bir şekilde hedeflemeyi başardıklarını kaydeden Prof. Dr. Kalluri, kanser tedavisi için yapılan çalışmalardan bir tanesinin klinik çalışmalarına geçtiklerini, önümüzdeki yıllarda bu klinik deneylerin daha da artarak yapılmaya devam edeceğini ifade etti.

"BİREYSEL TEDAVİLERDE ETKİN OLACAK"

Eksozom biyolojisi alanındaki kanser tedavisi çalışmalarının sürdüğünü kaydeden Kalluri, yapılmakta olan klinik çalışmalarda sonuçlar çıktıkça hızlı ilerleme kaydedileceğini söyledi. Kalluri, şöyle konuştu:

"Eksozomların uygulanması ve klinik ortamlarda kullanılması ile ilgili kurallarını çok iyi belirlememiz, çalışmaların sonuçlarını değerlendirirken çok dikkatli olmamız gerekiyor. Bu kuralları belirledikten sonra, bu alandaki çalışmaların sayısı hızla artacaktır. Bu alanda, daha önce immünoterapi çalışmalarıyla birlikte bazı kanser tedavilerinde ilerlemeler kaydedildi. Bizim çalıştığımız ve denemekte olduğumuz eksozomlar da aynı sonucu verebilecek çok yüksek bir potansiyele sahip. En büyük avantajı hastanın kendi sisteminin kullanılarak kanserle savaşmasının sağlanması. Yakın gelecekte inanıyorum ki bu da kansere karşı kullanılabilecek çok iyi bir silah haline gelebilecek; bireysel tedavilerde yan etkilerden bağımsız bir şekilde kullanılabilecek silahlardan bir tanesi."

"TÜRKİYE´DE DE BU ÇALIŞMALAR YAPILABİLİR"

Bu çalışmaların içeriğinin bilim insanları için çok karmaşık olmadığını Türkiye´de de kolaylıkla yapılabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Kalluri, "Türkiye sahip olduğu gelişmiş sağlık sistemini kullanarak belki de önümüzdeki birkaç sene içerisinde bu uygulamayı klinik ortamlara getirebilir. Yapılması basit bir işlem ama çalışma alanının genç olmasından dolayı öğrenmemiz gereken bazı şeyler var. Belki de önümüzdeki 5 yıl içerisinde elli tane klinik deney yapılabilecek" dedi.

Ortak çalışmaları arttırmak, bilgi ve tecrübeleri paylaşmak amacıyla Yeditepe Üniversitesi´nin düzenlediği kongre gibi organizasyonlara katıldıklarını ifade eden Prof. Dr. Kalluri, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu konuda Türkiye´yle henüz bir ortak çalışmamız yok ama seve seve bu çalışmaları yapmayı isteriz. Türkiye´nin 80 milyon kadar nüfusu var, kanser vaka sayısında da çok güçlü bir bölge, aynı zamanda sağlık sistemleri çok gelişmiş durumda bunların hepsi birer avantaj. Bunların hepsinin kullanılması sonucunda, bu alanda ileride çok iyi işler yapılabileceğini düşünüyorum."

"BİYOLOJİDE YENİ BİR KONU"

"Benim için en heyecan verici taraflarından bir tanesi biyolojide tamamen yeni bir konunun ortaya çıkmış olması" diyen Prof. Dr. Kalluri, eksozomların yalnızca kanserde değil, sinir sistemi hastalıkları ve diyabet gibi birçok hastalıkta da kullanılabileceğini kaydetti.

Kongrede ayrıca Paris Descartes Üniversitesi öğretim görevlisi ve CNRS Laboratuvarları Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Claire Legay, `Nöromüsküler Eklenti Oluşumunun Moleküler Mekanizması ve Genetik Hastalıklara Etkisi´, Çek Cumhuriyeti Bilimler Akademisi Moleküler Genetik Enstitüsü Moleküler ve Hücresel İmmünoloji Laboratuvarı Başkanı Doç. Dr. Marie Lipoldova, 'İmmünoloji, Gen Haritalandırması, Fonksiyonel Çeşitlilik ve Türe Özgü Kontrol' ve Almanya Ulm Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Catherine Ruth Archer de 'Evrimsel Biyoloji; Kadın ve Erkeklerdeki Yaşlanma Sürecini Etkileyen Faktörlerin Üreme Mekanizmalarıyla İlişkisi' konulu konuşma yaptı.

DHA

[old_news_related_template title="ODTÜ'den kanser şifrelerinin peşindeki bilim insanına ödül" desc="Kanser tedavilerinin bazı hastalarda olumlu sonuç vermemesinin nedenlerini araştıran ve kişiye özgü tedavi stratejisinin geliştirilmesine katkı veren çalışmasıyla L'Oreal-UNESCO Uluslararası Yükselen Yetenek Ödülü'ne layık görülen Doç. Dr. Nurcan Tunçbağ'ın başarısı ODTÜ'de kutlandı." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2019/04/05/iecrop/nurcan-tuncbag-aa_16_9_1554464261.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2019/saglik/odtuden-kanser-sifrelerinin-pesindeki-bilim-insanina-odul-4310375/"]