Tüp bebek yapmak isteyen bir kadının anne olma yolunda hangi jinekolojik muayenelerden geçmesi gerekir?

Jinekolojik muayenede; öncelikle vajina girişi, vajinal kanalın cinsel ilişkiye ve rahme ulaşmaya uygun olup olmadığına bakılıyor. Rahim ağzı kontrolünde, rahme giriş müsait mi ya da bir perde var mı, kapalı mı veya dar mı, enfeksiyon belirtisi var mı diye değerlendiriyoruz. Daha sonra ultrasona geçiyoruz. Burada ise rahmin şekli, yumurtalıkların durumu, yumurta sayısı, kist ve miyom gibi gebeliğe engel olacak yapıların varlığını kontrol ediyoruz.

Muayene sonrası hangi sorunlarla karşılaşıyorsunuz?

En sık rahim ağzında poliplerle, vajinal ve rahim ağzına ait enfeksiyonlarla karşılaşıyoruz. Ultrasonda, rahim içerisinde bebeğin yerleşeceği yerde poliplere yani iyi huylu et parçalarına rastlıyoruz. Rahimde iyi huylu düz kas tümörleri olan miyom adlı kitleler bulabiliyoruz. Miyomlar doğurganlık çağındaki kadınların yüzde 50’sinde bulunabilir. Bebeğin yerleşeceği yere yakın olabilirler. Farklı cerrahi yöntemlerle bunları alıyoruz. Kist varsa, boyutuna, türüne, büyüklüğüne ve hastadaki belirtilere bakarak temizlenmelerini sağlıyoruz. Ardından da tedavilere geçiyoruz.

Miyom ya da poliplerin mutlaka alınması gerekiyor mu? Hamilelik sırasında ya da doğum esnasında vücuttan atılabilir mi?

Rahim içerisindeki polipler küçükse ve bebeğin yerleşeceği bölgeye uzaksa dokunmuyoruz. Vücuttan atılmaları gibi bir durum yok ama büyüyebilirler. Takip edilir ve büyürse cerrahi müdahale gerekir. Miyom da kendiliğinden yok olmaz. Büyür, küçülür veya aynı boyutta kalırlar, doğumla kaybolmazlar. Miyomun yerleşim yeri çok önemlidir. Rahmin dışına yerleşip büyük boyutlara kadar ulaşabilirler fakat herhangi bir şikayete sebep olmadıkları için müdahalede bulunmayabiliriz. Ama başka bir tanesi küçük boyutta olmasına rağmen bebeğin rahim içinde yerleşeceği yerde bulunup kanamaya, ara kanamaya, ağrılı adete, çocuğun yerleşememesine ve hatta düşmesine yol açabilir.



Histeroskopi nedir ve neden ihtiyaç duyulur?

Histeroskopi, kaba tabiriyle kamerayla rahim içine bakma işlemidir. Hafif anestezi eşliğinde hastamızın vajinal yolunu genişletip rahim ağzını gördükten sonra özel bir kameralı sistemle rahime giriyoruz. Organı TV ekranından izliyoruz ve bir problem var mı diye bakıyoruz. Polip, septum denilen perde, miyom ya da darlık varsa, histereskop denen aletin üst kısmındaki kanaldan içeri alet ilerleterek kesme, yakma ve düzeltme işlemleri yapıyoruz. En çok poliplerde ve perde durumlarında kullanıyoruz. Ayrıca kürtaj işleminden sonra içeride kalan parça varsa, onun alınması için de tercih ediyoruz. Vakanın durumuna göre 10-30 dakika sürüyor. 2-2,5 saat hasta dinlendiriliyor ve evine gönderiliyor. Normal hayatına geri dönüyor.

Bu tarz sorunlarla karşılaşan kadınların sayısı fazla mı?

Evet. Özellikle kısır hastanın değerlendirilmesinde, hekimlerin ciddi eksiklikleri var. Tüpleri ve rahim filmini çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Mesela 40 yaşında bir hasta var ve yumurta rezervleri az. Ona ‘Siz gidip altı ay denemelerinizi yapın’ denebiliyor. Ancak 40, ciddi bir yaş ve altı ay ciddi bir zaman kaybı. Maalesef hastaları 42-43 yaşına kadar geciktirebiliyorlar. Bazı hekimler çikolata kisti durumda, hemen cerrahiye başvuruyor ve bunu yaparken canlı dokulara da zarar verip yumurta sayısını azaltabiliyorlar. O zaman tüp bebekle bile hastayı hamile bırakma şansı çok azalabiliyor. Bazı meslektaşlarımız, polip ve miyom operasyonlarında koruyucu davranamıyor. Rahmin şeklinde, iç kısmında problemlere yol açabiliyor. Böyle vakalarla çok karşılaşıyoruz. Büyük şehirlerde iyi merkezlerde çalışıyoruz ama maalesef Anadolu’da böyle değil. Maliyet en büyük sorun. Hasta sayısı az olduğundan maliyet düşünülerek malzemeden kısma (Çin ürünü kullanmak) gibi tasarruflarla yumurta kalitesi düşürülebiliyor. 2-3 kere başarısız deneme gerçekleşiyor ve hastaya ‘Bebeğiniz olmuyor’ deniyor. Oysaki başka bir merkezde aile olabiliyorlar.

Preimplantasyon genetik tanı nedir ve neden uygulanır?

Bu uygulama, oluşturduğumuz embriyoların rahme yerleştirilmeden önce genetik yapısına, kromozom dizilimine baktığımız bir yöntemdir. Standart bir prosedür değildir ama olmasını çok isteriz. Zorlandığımız iki ana başlık var: Birincisi maddi külfet, ikincisi her embriyoya biyopsi yapmalı mıyız? Bunlar, her hastaya önermemizi engelliyor. En çok ileri yaş grubuna öneriyoruz. Eskiden 40 yaş ve sonrası için öneriliyordu. Şimdilerde 35’ten bahsediliyor çünkü bu yaştan sonra yumurta sayısı ve kalitesi azalıyor. Bu da kalitesiz embriyo anlamına geliyor, düşükler, boş gebelik ve bebeğin tutunamaması gibi istenmeyen durumların sıklığı artıyor. Tekrarlayan tüp bebek başarısızlıkları ve düşüklerde de tavsiye ediyoruz. Yumurta ve spermi alıp birleştiriyoruz. Beş veya altı gün laboratuvar ortamında bekliyoruz ve döllenen yumurta zigot aşamasından blastokist dediğimiz aşamaya ulaşıyor. Klasik tüp bebek tedavisinde blastokist aşamasına ulaşan embriyonun sadece şekline bakarak transfer işlemini gerçekleştiriyoruz, genetiğini bilmiyoruz. Bilmek için birkaç hücre alıp kromozom incelemesine göndermek gerekiyor. Ailede bilinen genetik hastalıklar varsa bu alanlarda da inceleme yapmakta fayda var.



Bu işlem sonrasında en çok hangi anomaliler ortaya çıkıyor?

En sık 16’ıncı kromozom bozukluğu ortaya çıkar. Yaşayan en popüler kromozomal bozukluk ise Down Sendromudur. Turner Sendromu ise X kromozomundaki bir bozukluktan kaynaklanır. Normalde 46 XX olması gerekirken, bir X eksiktir. Bu kişiler kısa boylu, adet görmeyen ve zekâsı normalden daha az bireyler oluyorlar. Kalp, böbrek gibi çeşitli organlarında doğuştan problemlere sahip olabiliyorlar. Ömürleri genelde kısadır.

Klinefelter Sendromu’nda da 46 XY olması gerekirken 46 XXY olabiliyor. Onlarsa genelde uzun boyludur, testosteron seviyeleri düşük olduğundan kassız ve ince yapıya sahiptirler. Penis boyutları çok küçüktür. Tüyleri ve spermleri ya yoktur ya da çok azdır.

Genetik alanında yeni teknikler var mı?

Bu alanda ilk değerlendirme FISH tekniğiyle yapılıyordu. Şimdilerdeyse Yeni Nesil Sequence var (NEXT GENERATION SEQUENCING= YENİ NESİL SEKANSLAMA). Sonuçları inceleyen metot ve teknoloji değişiyor. Aynı şeylere bakıyoruz ama saptama olasılığımız arttı. Bir önceki teknoloji olan Array CGH tekniği ile bulamadığımız şeyi NGS ile bulabiliyoruz. Bundan sonraki teknoloji daha da küçük ayrıntıları yakalayabilecek kanısındayım.

Ameliyat mı, değil mi?

Çikolata kisti belalı bir konu çünkü hala ameliyat edelim mi etmeyelim mi tartışması devam ediyor. Ameliyat etmediğinizde, bulunduğu bölgeyi baskı altında tutarak yumurtalık rezervinin gün be gün azalmasına sebep oluyor. Ameliyat ettiğinizdeyse, canlı dokulara zarar verdiğiniz için yine yumurtalık rezervini azaltan bir durum ortaya çıkıyor. Zor bir karar… Bir kısırlık hekimi olarak şunu söyleyebilirim; hasta çocuk istiyorsa, yumurta rezervi sınırdaysa (8-10), günlük yaşamı etkileyen bir durum yoksa öncelikle operasyon önermiyoruz. Eğer eşinin spermin durumu normalse, hastanın tüpleri normalse, 2-3 yıldır bebek deniyorsa o zaman öncelikle tüp bebek yapıyoruz. Yumurtalarını topluyor, spermlerle birleştiriyor ve embriyoları donduruyoruz. Ardından ameliyatı yapılıyor ve embriyo transferi gerçekleştiriyoruz. Kişiye özel bir yaklaşım gerektirir.

Ameliyat çözüm değildir çünkü beş yıl içinde tekrarlama olasılığı yüksektir. Bağırsak, mide ya da idrar yollarına yayılabiliyor. Kalınbağırsağın duvarında yer alan sinirlere ulaşıp, ciddi ağrılara yol açabilir. İdrar yollarına gittiğinde böbreklerde şişmeye neden olabilir.

Hastalık nedeniyle cinsiyet seçilebiliyor!

Cinsiyet seçme ülkemizde yasak ancak çok özel hastalıklar var. Mesela X kromozomuyla taşınanlar mevcut, hemofili gibi. Bu tip hastalıklarda Yasal olarak cinsiyet seçimi yapabiliyoruz. Cinsiyet seçimi, genetik tanı için yapılan biyopsi işlemi ile elde edilen hücrelerin DNA’larının ortaya konması ile gerçekleşiyor. Cinsiyet kromozomlarına bakıp XX mi, yoksa XY mi diye değerlendiriyoruz.