Günümüzde kolesterol yüksekliği yaygın bir sorun… Ancak statinleri (kolesterol düşürücü ilaçları) kullanmak istemeyenler kadar kendi kendine doktora danışmadan bırakanların sayısı da hayli fazla… Bunun en önemli sebebi ise olası yan etkilerinden korkulması. Dolayısıyla Onkolog Dr. Yavuz Dizdar’a bu konuda da merak edilenleri sordum. İşte verdiği yanıtlar…



- Kolesterol ilaçlarıyla ilgili hemen herkesin kafasında soru işaretleri var. Bu haplar gerçekten gerekli mi? Ciddi yan etkileri olduğu doğru mu?

Tıp endüstrisi bir kere bir kavramı oluşturduğunda bu öncelikle doktorları etkisi altına alır. Kolesterol de bunlardan biri. Zamanında kalp hastalıklarının arttığı anlaşılınca önce bunun nedenini açıklamakta zorlandılar, hala da açıklanabilmiş değil. Sonra bir araştırma yapıldı, Framingam çalışması denen bu araştırmada, bir kasabayı yıllarca izliyorlar, kolesterol konusu da buradan çıkıyor. Bunun bu şekilde sunulması elbette nedensiz değil, zira kolesterol seviyelerini düşüren ilaçlar çoktan pazarlanmaya hazır haldedir. Soner Yalçın ‘Kara Kutu’da bunu çok detaylı anlatmış, bir yığın kasıtlı veri saptırmasıyla kolesterol günah keçisi ilan ediliyor. Oysa vücut kolesterolü zaten kendisi de sentezliyor, pek çok hormon ve hücre için gerekli, zaten bundan sentezleniyor.

TEREYAĞININ ETKİSİ...

Doktorların kolay kolay etkilenmeyeceğini sakın zannetmeyin, bu hem pazarlama gücü hem de bilimsel toplantılarla sarsılmaz dogma olarak yerleştiriliyor. Pek çok yan etkileri olduğu ise zamanla ortaya konuyor ama o kadar güçlü bir lobi var ki karşı koymak neredeyse imkansız. Canan Karatay Hoca’nın karşı duruşu kesinlikle doğru, nitekim ilacı bırakıp gerçek tereyağı tüketimini artıranlar ki içlerinde doktorlar da var, kolesterollerinin düştüğünü bizatihi gözlemlediler.



NELERE YOL AÇIYORLAR?

- Nedir bu ilaçların yan etkileri?

Bu statin denen ilaçlar, vücudun kolesterol yapımını azaltıyor. Diyelim ki kolesterol ilacı alıyorsunuz, ilk aldığınızda bir şey olmasa bile, uzun süre kullanımda hormon yapımıyla etkileşerek cinsel işlevi, bu ve benzeri nedenlerle zihinsel işlevi de azaltabiliyor. Hastaların bir kısmında ise fark edilen bir yan etki ortaya çıkıyor, kas erimesine neden oluyorlar. Sadece bu yüzden hayatını kaybetmiş çok insan var, yani attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değmediği gibi ortalığı duman ediyor. Ama iş bununla kısıtlı değil, lobi gücü yıllık toplantılarla kolesterol için normal kabul edilen değerleri sürekli aşağı çekiyor, yeni kullanım potansiyeli yaratılıyor. Oysa doğada kesinlik yok, düşünün ormanda her ağaç türü aynı boyda mı, değil. Herkes aynı ağırlıkta mı, değil. O halde nedir normal denen kavram ki? Karşılığı yok.

HASTALARA TAVSİYELER

- Kolesterol ilaçlarını kimler kullanmalı?

Kolesterol ilaçlarının kullanılması gereken grup sadece kolesterolü gerçekten çok yüksek olanlar, yoksa 10-20 birim yükseklik bir şey ifade etmiyor ama satıyorlar.

- Peki hastalar ne yapmalı?

Bir kere kolesterole takılmasınlar, özetle ilaçlar beyin işlevini de hormon işlevini de bozar. Hastaların gıdalarını düzenlemeleri, Akdeniz diyetine geçmeleri bile yeterli. Buna ılımlı egzersizi eklerlerse çok faydasını görürler. Şikayetleri de yoksa, birkaç birim yüksek olması bu ilaçlara bağlı olmalarını gerektirmez. Kaldı ki mesele doymamış yağ asitleriyle de ilişkisiz görünüyor, zira sütte bile belli miktarda doymamış yağ asidi mevcut, yani kolesterol savı ta başından hatalı kurulmuş.

İLAÇ ENDÜSTRİSİ HANGİ HASTALIĞIN ÇIKMASI GEREKTİĞİNİ ÇOK İYİ BİLİYOR


- Özetle Soner Yalçın’ın iddia ettiği gibi gıdayla hastalanıp ilaçla ölüyor muyuz? Yani büyük karteller ne isterse o mu oluyor?

Maalesef haklı görünüyor… Bugün gıda olarak önünüze gelenlerin hemen hepsinde ilaç endüstrisinin payı var. Tohumlar ve tarım ilaçları onların kontrolünde, geleceğe yönelik beklentiye girmeleri nedensiz değil. Soner Yalçın’ın Kara Kutu’da adını sık geçirdiği bir ilaç firması; bugün sadece kanser alanında faaliyet gösterse de, yumurtanın yapay sarısını da üretmekte. Nitekim 2007’de Türkiye’de lenfoma, yani bir cins lenf kanseri taraması yaptırdılar, “neden yaptırdınız, bilimsel değil” dedim, “Şirket merkezi, Yunanistan’da çok lenfoma var, Türkiye’de neden yok diye bu kampanyayı istedi” dediler. Yani hangi hastalığın çıkması gerektiğini çok iyi biliyorlar. İşin ilginç yanı davalardan hiçbir şey çıkmadı, bakanlığın en büyük sponsoru da onlar. Biz o nedenle doğrudan vatandaşı uyarıyoruz, tıp endüstrisi bu konuları konuşturmadığı gibi, firmalardan en çok nemalananlar da onlar.


HER İLAÇ YENİ SORUNUN BAŞLANGICI OLUYOR


- Peki ilaçlardaki tehlikelerden nasıl korunabiliriz?

Öncelikle doktor ya da profesör dedi diye her şeye inanmayacaklar, kendi akıllarının süzgecinden geçirecekler. Kronik hastalığı olanlar, bu gerçekten hastalık haliyse tedavilerini alırlar. Ama “siz olası bilmem ne hastasısınız” diye ilaç verilirse mutlaka şüphelenmeleri lazım. Bir yakınımın annesi kronik öksürük şikayetiyle başvurdu, KOAH başlangıcı dediler, filmde en küçük bir belirtisi olmadan üç çeşit ilacı başladılar. Biraz soruşturunca nedeninin eve aldıkları yeni yatak odası takımı olduğu anlaşıldı. Bu kişi okumuş biriydi, uyanık davrandı ama vatandaşın ortalaması böyle değil, “verdilerse kullanalım” diyor ve her ilaç yeni bir sorunun başlangıcı oluyor. Bence gerçekten hasta olmadan doktora gitmenin anlamı yok, herkes kendi şartlarına göre beslenmesini ve koşullarını düzenleyecek. Düzelme olmuyorsa o zaman doktora başvurup; mümkünse en az iki görüş alacaklar. Ama esas mesele bilgili ve deneyimli doktorlar yetiştirmekte. Çünkü ancak bilgili olanlar ilaç endüstrisinin elinde oyuncak olmaz.

YARIN: Hangi aşıları yaptırmak riskli?