Carlo Ginzburg’un Engizisyon Arşivi’nden elde ettiği evraka dayanarak kaleme aldığı Peynir ve Kurtlar: Bir 16. Yüzyıl Değirmencisinin Evreni kitabında tanışırız Domenico Scandella ya da namı diğer Menokyo (Menocchio) ile; kendisi Kuzeydoğu İtalya’da Friuli bölgesinden bir değirmencidir. Tipik bir köylünün aksine okuma-yazma bilen Menokyo, eline geçirdiği kitapları kendi aklınca ve bilgi birikiminin (özellikle sözlü kültür) süzgecinden geçirerek okumuş, nihayetinde kilise ve ruhban karşıtı bir dini öğretiyi yakınları ve arkadaşları arasında tartışmaya açmıştır. Bunun sonucunda Engizisyon tarafından on beş yıl ara ile iki kez yargılanır ve 1601 yılında kazıkta yanarak can verir.

ÜÇ YÜZÜK

Menokyo’nun okuduğu kitaplar arasında (ki kayıtlara göre içlerinde Kur’an’ın da olması kuvvetle muhtemeldir) etkilendiği bir hikâye, dini hoşgörünün inşası için özellikle önemlidir. Hikâyenin adı Üç Yüzük’tür ve yargılanması sırasında Menokyo, okuduklarından hatırladığı ve dili döndüğü kadarıyla hikâyeyi şöyle aktarır:

“Menocchio şunları ekledi: ‘Yalvarırım efendim, dinleyin beni. Bir zamanlar büyük bir kral vardı, bir gün değerli yüzüğü kimde bulunursa, onu veliahtı olarak kabul edeceğini ilan etti. Ölümü yaklaşınca da aslına benzer iki yüzük daha yaptırdı. Üç oğlu vardı, her birine bir yüzük verdi; her biri kendisinin veliaht olduğunu ve elindekinin gerçek yüzük olduğunu zannediyordu, ama yüzükler o kadar birbirine benziyordu ki bundan kimse emin olamıyordu. İşte tıpkı bunun gibi, Tanrı Baba’nın da sevdiği birçok çocuğu vardır; Hıristiyanlar, Türkler (burada ‘Türkler’den kasıt Müslümanlardır) ve Yahudiler. Her birine kendi düsturuna göre yaşama isteği vermiştir, hangisinin en doğrusu olduğunu da biz bilemeyiz. Hıristiyan olarak doğduğuma göre Hıristiyan olarak yaşamak istediğimi, ama Türk olarak doğsaydım Türk kalmak isteyeceğimi işte bu yüzden söyledim.’

Engizisyoncu;

- ‘Yani bizim hangisinin doğru düstur olduğunu bilmediğimize mi inanıyorsun?’ diye sertçe sordu.

Menocchio:

- ‘Evet efendim, herkesin kendi inancını doğru kabul ettiğine ve hangisinin doğrusu olduğunu bilemeyeceğimize inanıyorum: Ama büyükbabam, babam ve halkım Hıristiyan olageldiği için bir Hıristiyan olarak kalmak istiyorum ve doğrusunun bu olduğuna inanıyorum.”

HİKÂYENİN KAYNAĞI VE VERDİĞİ İLHAM

Aslen İranlı alim ve tarihçi Ebu Mansur es-Sealibi’nin (ö. 1039) İran Kralları ve Tarihleri adlı eserinden köken bulan bu kıssa, Boccaccio’nun ünlü Decameron’una kadar ulaşmış ve Menokyo’ya özgürlükçü bir din için ilham kaynağı olmuştur. Hakikaten de Menokyo, bugün modern demokrasilerin temeli olan inanç özgürlüğü ve devletin tüm inanç gruplarına aynı mesafede durması gerektiği ilkesini günümüzden dört asır önce çözmüş; hem de kendi başına yaptığı okumalarla. Henüz laiklik ilkesi için erkense de insanların inançları yüzünden menfi bir şekilde yargılanmaları ve inançlarının bedelini hayatları ile ödememeleri için dört asır öncesinden bireysel, yani örgütsüz bir çabadır Menokyo’nun gayreti, hem de canı pahasına.

KUR’AN’DAKİ BENZER İLKELER

İsrâ Suresi, 84. âyet şöyle der: “De ki: Herkes kendi yapısına uygun işler görür. Rabbiniz, en doğru yolda olanı daha iyi bilir.” Mâide/50 ise; “Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah’ınkinden daha güzeldir?” Demem o ki ortada bu kadar sarih ayet varken, din hakkında insanları inançlı ya da inançsız diye kategorilere ayırmak, hatta toplum dışı sayarak tekfire kadar gitmek bugün kimsenin üzerine vazife olmamalıdır.

Daha geçtiğimiz gün Suudi Arabistanlı bir genç kız, artık inancını yitirdiği için ülkesinden kaçarak Avustralya’nın yolunu tuttu; kaçmazsa ailesi tarafından öldürüleceğini düşünüyordu. Endonezya’da aktarma yaparken Suudi bir görevli pasaportuna el koydu; fakat sosyal medya aracılığı ile yardım isteyen genç kız pasaportuna kavuştu ve şimdi hayatını özgürce yaşamak için gitmek istediği ülkenin yolunda.

İnanç, özgürlük içinde elde edilen bir olgu; peki, Allah’ın bile kişinin iradesine bıraktığı bu alana hükmetmeye çalışan zorbalar kime hizmet ediyor?