Ergenekon gerekçeli kararında, Fenerbahçe Kulübü, Aziz Yıldırım ve arkadaşlarına kurulan kumpasla ilgili şu çarpıcı değerlendirme yapıldı:


✔ Aziz Yıldırım soruşturmanın en başında sonu belli olan bir yargılamaya hedef alındı


✔ Soruşturma ve kovuşturmada görev yapan kolluk ve yargı mensupları kumpas kurdu


✔ Hedef alınan Yıldırım’a ‘örgütten’ ceza verilmese şike ve teşvikten ceza verilemezdi


✔ SÖZCÜ, Ergenekon kararından 10 yıl önce “Operasyonların arkasında Feto var” dedi




1 - Yeniden görülen Ergenekon davasında sanıkların tümünün (235 kişi) örgüt üyeliğinden beraatine karar veren İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi 739 sayfalık gerekçesini açıkladı. Gerekçede, “Ergenekon adı altında bir terör örgütünün varlığına hükmedilemedi” denildi ve Fetullahçı Terör Örgütü’nün kurduğu bütün kumpaslar ayrı ayrı incelendi.

Gerekçeli kararda çarpıcı olan değerlendirmelerden birisi de Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ile yöneticiler Şekip Mosturoğlu, İlhan Ekşioğlu başta olmak üzere 3 Temmuz 2011 operasyonunda yer alan isimlerle ilgili olan bölümdü. Neden mi? Yeniden yargılamayla beraat eden ve dosyası yaklaşık 4 yıldır onanması için Yargıtay’da bekleyen davayla ilgili İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi “Örgüt yok, delil yok, şike de yok” tespiti yaptı!

Yani bugüne kadar davanın sadece ‘hukuka aykırı dinlemelerden’ dolayı beraate dönüştüğünü söyleyenlerin elindeki önemli bir argüman alınmış oldu.

Gerekçeli kararın 446’ncı sayfasında şu ifadeler yer aldı: “... En son değerlendirilen şike ve şike-kumpas soruşturma ve kovuşturmalarında olduğu gibi 17 ve 25 Aralık, Selam-Tevhid, Tahşiye soruşturma ve kovuşturmaların birer kumpas olduğu soruşturma ve kovuşturmalarda görev yapan kolluk ve yargı görevlilerinin FETÖ/PDY üyesi olduklarına dair sonradan soruşturma ve kovuşturmalar yapıldığı özetlenmiştir.” Yani...

Aziz Yıldırım’ın “Ne şikesi memleket elden gidiyor” isyanı mahkeme tarafından kabul edildi.

2 - ‘Suç unsuru yokken dinleme yapılamaz’


Fetullahçı Terör Örgütü’nün Fenerbahçe üzerinden futbolu ele geçirmeye çalıştığı gerekçeli kararda 438’inci sayfadan 446’ncı sayfaya kadar ayrıntılarıyla değerlendirilmiş. 8 sayfada ilk defa şu tespit yapılmış:

‘YASAL DAYANAK YOK’

“... Sanık Aziz Yıldırım’a yönelik şike yapabilmek için örgüt kurma suçlamasından mahkumiyet kararı verilirken 6222 sayılı yasa (Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Yasa) öncesi de şike eylemlerinin dolandırıcılık suçunu oluşturduğu kabulünden hareket edilmiştir. Ortada nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurları yokken, şike de suç olarak düzenlenmemişken, alınan ‘suç örgütü kurmak ve buna bağlı olarak örgütün faaliyetleri’ adı altında dinleme kararlarının hiçbir yasal dayanağı olmadığı açıktır.”

ÖRGÜT NASIL KURULSUN?

İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararında ‘hukuk’ kavramının altını devamlı çizmiş. Okumaya devam edelim: “... Yasal dayanaktan yoksun bu dinleme kararlarıyla kabul edilen örgüt suçunun da oluşmadığı açıktır. Kanunun o tarihte suç olarak düzenlemediği eylemi gerçekleştirmek için örgüt kurulamayacağını izaha gerek yoktur...”


3 - Sonu başından belli olan yargılama yapıldı


İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararında özetle şu tespitler yapıldı:

6222 sayılı yasa öncesi şike/teşvik suçu diye bir suç yoktu. Ancak polis ve savcılık ‘Aziz Yıldırım ve arkadaşlarını dinleyelim, nasıl olsa bir suç işlerler’ anlayışıyla dinleme yaptı.

FETÖ’CÜ HAKİM-SAVCI

Aziz Yıldırım daha soruşturmanın en başında sonu belli olan bir yargılamaya hedef kılınmıştı.

Yargılamayı yapan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkan ve üyeleri FETÖ sebebi ile meslekten men edildiler. Şike kararını onayan heyetin üç üyesi de FETÖ’den tutuklu.

Soruşturma aşamasında görev yapan polisler şu anda farklı dosyalarda FETÖ’den yargılanıyor.

Bu şekilde soruşturma ve kovuşturmada görev yapan kolluk ve yargı mensupları Selam-Tevhid, Tahşiye’de olduğu gibi kumpas kurdular.

“YILDIRIM’I VER KURTUL”

Örgütten ceza verilmesi mutlaka gerektiği için Yargıtay, örgütün hukuki unsurlarını bile evirdi. Örgütten ceza verilmese şike ve teşvikten ceza verilemezdi.

Sanıklara “Aziz Yıldırım’ı ver kurtul” denilerek kulübü ele geçirmeyi hedeflediler.

Sanıklar, dolandırıcılık suçlamasından delil yetersizliği sebebi ile beraat etmiştir. Deliller yetersiz ise kuvvetli suç şüphesi ile dinleme kararı nasıl verilebildi?

4 - SÖZCÜ, Ergenekon gerekçeli kararını ve Fetullah örgütünü 10 yıl önce yazmıştı




Şimdi gelelim dün görülen SÖZCÜ Gazetesi’ne yönelik “FETÖ’ye bilerek ve isteyerek yardım etme” suçlamasıyla açılan davaya... Çünkü... Bugün “FETÖ’den suçlanan” SÖZCÜ, 12 Haziran 2007’de başlayan Ergenekon kumpasıyla birlikte, TSK’ya indirilen Balyoz’u ve diğer kumpasları anlattı, devleti hep uyardı.

ÖRGÜTÜN RADARINA GİRDİ

Ergenekon gerekçeli kararında anlatılan kumpasları “Soruşturmanın ardında Fetullah var” diyerek SÖZCÜ öncü oldu ve örgütün radarına girdi.

Hatırlatalım...

Tarih 20 Ekim 2008... O dönemdeki adıyla ‘cemaat’ basınına ve onlara destek olan iktidara yakın gazetelere göre ‘Asrın Davası’ başladı.

ZEKERİYA ÖZ’Ü YAZINCA...

12 Haziran 2007’de Ümraniye’de bulunan el bombaları üzerine firari Savcı Zekeriya Öz harekete geçti ve dalga dalga Türkiye esir alındı. Davadan iki hafta önce Aydınlık Dergisi’nin kapak dosyası ‘Ergenekon Savcısının Gizlenen 4 Yılı’ydı ve Zekeriya Öz’ün aslı faslı bu kapak dosyasında yer almıştı. Dergi çıktıktan bir gün sonra 6 Ekim 2008’de, SÖZCÜ yazarı ve Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, “Ergenekon Savcısını tanıyor muyuz?” başlıklı yazı kaleme aldı. İşte ip tam da burada koptu.

ZAMAN: KARANLIK TERTİP

FETÖ’nün amiral gemisi Zaman, 13 Ekim 2008’de Aydınlık, SÖZCÜ ve Cumhuriyet’i hedef gösterdi. Gazete, “Karanlık tertip” dedi ve şunları yazdı: “...Savcı Zekeriya Öz hakkında karalama kampanyası başlatıldı. Aydınlık, Cumhuriyet ve SÖZCÜ gazetelerinin gündeme getirdiği haber kampanyanın dikkat çekici örneğini oluşturuyor.”

Yani... Ergenekon gerekçeli kararı SÖZCÜ’nün 10 yıllık yayınlarının toplamı.