TMSF, 22 BANKA VE FİNANS KURUMUNA EL KOYUP MUDİLERE ÖDEME YAPMIŞTI. ŞİMDİ DE ABD VATANDAŞI MÜCAHİT ÖREN İÇİN AYNI UYGULAMAYI YAPABİLİR…

Devlet 68 bin mağdurun hakkını İhlas’tan almalı


İhlas Holding bünyesinde barındırdığı iki ‘FETÖ artığı’ üzerinden SÖZCÜ’ye yalanlarla saldırmaya devam ediyor. Bir de diyorlar ki “Siz başlattınız”… Gerçeği bu kadar karartmak zannedersem FETÖ’den sonra Işıkçılar da var. Neden mi? 18 Aralık’ta “Mayası bozuk SÖZCÜ” dediniz ve artık bu çarpıtmalarınıza yanıt verme ihtiyacı hissettik. Verdik de… Devam edelim.

Dönemin AKP’li Sanayi Bakanı Nihat Ergün 2009’da şöyle demişti: “İhlas Finans’ın tasfiye başlangıcı 2001’de. 222 bin 298 hak sahibine yaklaşık 676 milyon dolar ve 245 milyon Euro borcu vardı. Bu yıl 154 bin hesap sahibine 279 milyon dolar, 76 milyon Euro ödeme yapıldı. İhlas’tan alacaklı 68 bin hesap sahibi kaldı. Bu hak sahiplerine 398 milyon dolar ve 168 milyon Euro alacaklarının ödenmesi bekleniyor.”

Yani… Işıkçılar Cemaati’nin 68 bin Türk vatandaşına hala borcu var. Zaman zaman gruptan yapılan açıklamalarda “Ödeme yapılacak” deniyor. Ancak İhlaszedelerin mağduriyeti devam ediyor. O zaman Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) neden bekliyor? Devlet bu konuya neden el atmıyor? O zaman gelin İhlas’ın hikayesine geçelim:

SPK RAPOR HAZIRLADI

Tarih 8 Ocak 2001… Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) İhlas Grubu’yla ilgili ön tespit raporu hazırlamaya başlar. 5 Şubat’ta da rapor ortaya çıkar. SPK raporuna göre, 31 Aralık 2000 tarihi itibariyle 753 trilyon lira mevduatı bulunan kurumun, aynı tarihte İhlas Grubu bayilerine kullandırdığı kredi miktarı 724 trilyon lira. SPK’nın raporuna göre İhlas Grubu, İhlas Finans ve bayiler arasında kurulan üçgen şöyle işler:

DAR ALANDA KISA PASLAŞMA

- İhlas Finans aldığı malı kendisi ile çalışan bayilere kar karşılığında satmış görünüyor. Ancak bayiler bu malları tekrar İhlas Grubu’na bağlı şirketlere satarak, paravan konuma geliyorlar. Böylece aslında bayi değil, grup şirketi kredilendirilmiş oluyor. Ortada ise kar olmadığı gibi bazı tabela şirketlerinden paraların dönmemesi nedeniyle ciddi zararlar söz konusu oluyor.

- Bayilerle kurduğu kredi ilişkilerinden karlılık sağlayamayan ve hatta birçok kredisini geri döndüremeyen İhlas Finans, 2000 yılı sonuna gelindiğinde ise kar yaratamadığı için yeni tasarruf sahiplerinin parasını eski mevduat sahiplerine kar payı olarak dağıtır hale geliyor.

- İhlas Finans’ta 8 Ocak’ta başlayıp bir ay süren incelemeler sonrasında hazırlanan raporda İhlas Grubu’nun 224 bayinin borcuna karşılık, iştirakleri arasında yer alan İhlas Matbaacılık’ın hisselerini rehin gösterdiği ifade ediliyor.

‘YANDAŞ AVANTAJI OLMAMALI’

Bugün gelinen noktayı  AKP’de bakanlık da yapmış olan İstanbul Milletvekili Nurettin Canikli 25 Mayıs 2001’de Yeni Şafak’taki köşesinde aslında çok net özetlemiş: “Biz kimsenin şahsıyla uğraşmıyoruz. İhlas Grubu ile de alıp veremediğimiz herhangi bir şey bulunmamaktadır. Tutarlı ve inanılır olabilmemiz için batan bankalarla ilgili olarak ortaya koyduğumuz tavrı İhlas Finans için de ortaya koyabilmeliyiz. Benzer olaylarda benzer tepkilere sahip olmalıyız. Türkiye, yandaşlara tanınan subjektif ve önyargılı avantajlardan az mı çekti?”

Nurettin Canikli Nurettin Canikli


Yani… 2001 krizinden sonra Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ‘batık olduğu’ gerekçesiyle halktan mevduat toplayan 23 banka ve finans kurumuna el koydu. Bunlardan 22’si TMSF’ye devredilip mudilerine paraları ödendi. Mevduat toplayan kuruluşlardan TMSF’ye devredilmeyen tek şirket İhlas Finans oldu ve İhlaszedeler paralarını alamadı. İhlas Holding’in şirketleri TMSF kıskacından kurtulurken, Dinç Bilgin, Mehmet Emin Karamehmet, Yaşar Grubu ve Halit Cıngıllı gibi bütün banka sahibi işadamlarının şirketlerine TMSF tarafından, devletin alacaklarına karşılık el konuldu. TMSF, batık banka adına mudilere ödediği parayı, el koyduğu şirketleri satarak tahsil etti.

Soru şu: Faize bulaşmak istemeyen ve samimi bir şekilde parasını İhlas’a veren Türk insanın 400 milyon dolara yakın parası ne zaman ödenecek?

10 yıl öncesinden bir haber ve unutturulan İhlaszedeler


Şimdi size bir TV ve gazete haberini hatırlatmak istiyorum. 17 Mart 2009’da Kanal D Haber ve Milliyet’te yayımlanmış haberin başlığı şöyle: “İhlas ödemiyor, devlet seyrediyor.”

Haberi okuyalım: “… İhlas Finans Kurumu battığında ardında 1 milyar doların üzerinde alacağı olan 200 bin İhlaszede bırakmıştı. Tasfiyeyi TMSF değil, Sanayi Bakanlığı yürütünce ödemeler ağır aksak ilerledi. Tasfiyenin 5 yılda bitirilmesi gerekirken, sadece bakiyesi küçük olanlara ödeme yapıldı. Büyük miktarda alacağı olanlara ise ‘Size sıra daha gelmedi’ dendi. 700 milyon dolara yakın alacağı olan 69 bin 872 kişiye ’kur çok arttı, kriz var’ bahanesi ile eylül ayından bu yana da tam 6 aydır ödeme yapılmıyor. 2002’de Tasfiye Masası kuruldu ve borçların ödeneceği söylendi.

Tasfiyenin 5 yılda bitirilmesi gerekiyordu ancak 8’inci yıla girildiği halde ödemelerin ağır aksak gitmesi İhlaszedeler’in tepkisine neden oldu. İhlaszedeler, İhlas Finans tasfiyesinin neden diğer finans kuruluşları gibi TMSF nezdinde yürütülmediğine de anlam veremediler.

Her ne kadar İhlas Grubu, alacağı olanların yarısına yakınının borcunun temizlendiğini söylese de borcu temizlenenlerin alacak miktarlarının çok düşük olduğu dikkat çekti. Bankacılık Yasası’nın TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmeleri sırasında TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, İhlas Finans’taki durumu “Bu tam bir hortumlamadır” sözleri ile açıklamıştı. İhlas Finans’ta ödeme problemi olduğunu, zarar problemi bulunmadığını belirten Ertürk “Hortumlama tabirinin çok geçerli olduğu bir durumdur oradaki” demişti.”

ABD VATANDAŞI MÜCAHİT ÖREN İhlas Finans kapatılmadan 2001 yılında ABD’ye giden Mücahit Ören, ABD’nin çıkarlarını koruyacağına dair yemin etti. ABD VATANDAŞI MÜCAHİT ÖREN
İhlas Finans kapatılmadan 2001 yılında ABD’ye giden Mücahit Ören, ABD’nin çıkarlarını koruyacağına dair yemin etti.

Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2008’de kararı onamıştı: MÜCAHİT ÖREN nitelikli dolandırıcı


Tarih 17 Kasım 2005… Faaliyeti 2001’de durdurulan İhlas Finans Kurumu’nda ‘faizsiz bankacılık’ adı altında, vatandaşı yaklaşık 1 milyar dolar dolandırmakla suçlanan İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Enver Ören ve 6 şirket yöneticisi beraat etti. Bakırköy 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Enver Ören’in oğlu Mücahit Ören ile aralarında Tasfiye Kurulu üyesi Ayhan Apak’ın da bulunduğu 2 yönetici ise 1 yıl 4’er ay hapse mahkum edildi. Mahkeme, Mücahit Ören, Ali Tubay Gölbaşı ve Ayhan Apak’ın “Nitelikli dolandırıcılık” suçu işlediğine hükmetti.

10oren1

YARGITAY ONAYLADI

Tarih 6 Ağustos 2008. Bütün bunlar yaşanırken İhlas Finans yöneticileri Mücahit Ören, Ali Gölbaşı ve Ayhan Apak hakkında Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin vermiş olduğu dolandırıcılık hükmü Yargıtay 11. Ceza Dairesi tarafından 6 Ağustos 2008’de onandı. Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin vermiş olduğu 2008/3884 numaralı kararda yer alan bilgilere göre aralarında Mücahit Ören’in de bulunduğu İhlas Finans yöneticilerinin kar payı vaadiyle topladıkları paraları İhlas Finans kurumunu bünyesinde bulunduran İhlas Holding’e aktardığı tespit edildi.

Toplanan paraların ayrıca İhlas Holding’e bağlı firma ve organik bağ içinde bulundukları acentelere temel plasman ilkelerine aykırı kullandırıp katılımcıların zararına haksız yarar elde ettikleri belirtildi. Ayrıca grubun organik bağ içinde olduğu firma ve bayilerden ticari teamüllere ve bankacılık pratiğine uygun banka teminat mektubu, ipotek, alacağın temliki, devlet tahvili ve benzeri gibi teminatlar yerine bono, çek, şahsi kefalet gibi alacakları güvence altına almakla zayıf ve formalite icabı teminat aldıkları ifade edildi. Holdinge bağlı şirket ve acenteler dışındaki fon kullanmak isteyen müteşebbislerden ağır koşullarda teminat istenirken, aynı uygulamanın İhlas Holding ile organik bağı olan şirketlere uygulanmadığının altı çizildi.

EMEKÇİ OLDUĞUNU UNUTMA


Gelelim 15 Temmuz darbe girişiminin perde arkasındaki isimlerden FETÖ’cü CIA ajanı Graham Fuller’in editörü Cem Küçük’ün dün yazdıklarına... Cem Küçük diyor ki:

“(…) Ertuğrul Akbay-Soner Yalçın ortak yapımı isimsiz cisimsiz bir tetikçinin yazılarını Soner Yalçın yazıyor ve SÖZCÜ de bu yazıları yayınlanıyor. (...) Yargımız ulusalcılık maskesine sığınan Maocuları ve komünistleri çok iyi tanıyor. Kemalist görünümlü Gülenistler nasıl ki bu ülkenin düşmanıysa, aynı şekilde Kemalist görünümlü komünistler de bu milletin düşmanıdır. Bu böyle biline...”

Cem Küçük Cem Küçük


İMZALI HABERİN VAR MI? 

Yazılarımı ne Ertuğrul Akbay’ın ne de Soner Yalçın’ın bana yazdıramayacağını nasıl bilmiyorsun? Devlet için görev yaptığını ilan etmiştin ya… İstihbarat gelmedi mi? Sen 2009’da Yasemin Çongar, Mehmet Altan gibi isimlerle ‘Hrant Dink Cinayeti’ kitabını yazarken, sen Graham Fuller’in editörlüğünü yaparken, sen gazeteciliğin ne olduğunu bilmezken, ben 1997’den bu yana sokakta haber peşindeyim. Hani yıllarca övdüğün FETÖ’cüler ve kumpasları var ya… İşte o teröristleri deşifre ediyordum. İmzalı bir haberin var mı ‘gazeteci’...

SÖZCÜ’ye kayyum atanmasını istiyorsun. Yazılarında savcıların isimlerini veriyorsun, sohbetlerinde bakanların arkanda olduğunu yayıyorsun! Yapma… Mehmet Baransu gibi olma, Ekrem Dumanlı gibi hiç olma. Hani SÖZCÜ davasında demiştin ya: “Namusumla söylüyorum, bir madenci oğlu ve Allah’a inanan biri olarak söylüyorum, SÖZCÜ FETÖ’cülerle işbirliği yaptı denemez, komik olur.”

Emekçi olduğunu unutma! Bu milletin düşmanının, ‘vatansever’ görünümlü kripto FETÖ’cüler ve ABD işbirlikçileri olduğunu da hatırla.