Kemal Öztürk ‘yeni medya’ istiyor... Ancak, 8 yıl önce kurduğu cümleyi unutmuş:


Erdoğan ve Arınç’ın danışmanı Öztürk, 2011’de Hürriyet’ten Farul Bildirici’ye röportaj verdi


“Müdahale etmemiz gereken devlet politikasıysa gazetecilerden ricada bulunduk” dedi


“Bu ricayı genel yayın yönetmeni isterse karşılar istemezse karşılamaz” diye noktayı koydu


Kemal Öztürk, 17 Kasım’da ise Çağlar Cilara’nın konuğu oldu Başbakan Tayyip Erdoğan’a danışmanlık yaptığı 2007-2011 arasında yaşadıklarını şöyle anlattı: “… Bugün çok bağımsız ve çok özgür gazetecilik yaptığını söyleyen arkadaşlarımız, o zamanlar gazete yönetiyorlardı. Ve ben istemeden, ertesi günün gazete manşetlerini bana gönderiyorlardı. ‘Uygun mudur?’ diye soruyordu ve öyle yayınlıyordu.”

Bu cümlelerin ardından tartışma başladı: “Kim bu gazeteciler?”

Dün yeni bir açıklama yaptı Öztürk: “…“Muhalefeti ya da iktidarı eleştirdiği için işinden olan gazeteciler, kalemi susturulan yazarlar hep aynı sorunlu sistemin kurbanı. Bu yüzden sistemi değil ismi tartışmaktan yanalar. Ben ise yeni bir fikri, yeni bir medyayı savunuyoru...” O kadar güzel ve altına imza atılacak cümleler değil mi?

[caption id="attachment_5461071" align="alignnone" width="880"] Kemal Öztürk[/caption]

‘MİNUMUM DÜZEYDE RİCALAR’

Ancak... Arşiv unutmaz...

Tarih 25 Eylül 2011... Hürriyet’ten Faruk Bildirici’ye röportaj veren danışman Kemal Öztürk gazetecilerden ricacı olduğunu şöyle anlatıyor:

“... Akif Beki’den sonra uçakta seyahat eden ekibe dahil oldum. Son üç yılı Başbakan ile geçirdik. Gazeteciyi sınırlandırmaktan ziyade kaynağı kontrol etmekten yanayım. Müdahale etmemiz gereken bir devlet politikası ise ricalarda bulunduk. Bu ricayı genel yayın yönetmeni isterse karşılar istemezse karşılamaz. Ama iddia ediyorum minimum düzeydedir. Belki önceki danışman arkadaşlar bu sıkıntıları daha çok yaşamıştır. Benim dönemimde tüm taraflar gerekli tecrübeyi kazanmıştı.”

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın basın danışmanlığını yapan sonrasında da 3 Ağustos 2011’de Anadolu Ajansı’nın başına geçen Kemal Öztürk, gazetelerin genel yayın yönetmenlerinden hangi haberler konusunda ‘ricacı’ oldu? Bunu açıklasa yeter! Ki... Siz o dönem Başbakan Erdoğan’ın basın danışmanı olacaksınız ve ‘ricanıza’ kulak verilmeyecek!

Kod adı: Mir Mahmut Rıza...
Gerçek adı: Kemal Öztürk...
Hayali kahramanları vardı!


Mir Mahmut Rıza ismini duydunuz mu? Duymuşsunuzdur ancak unutmuşsunuzdur... Hafızamız bazen yenik düşebilir hayata! 8 yıl önce gündeme gelmiş bir isim... Mir, ‘Baş, komutan, amir, bey” demek... Bir gazeteci ağabeyim uyardı... “Gazetenizin arşivine bak, Kemal Öztürk’le ilgili ne göreceksin?” dedi. Arşiv önemli...

[caption id="attachment_5461072" align="alignnone" width="880"] SÖZCÜ, 4 Ağustos 2011 tarihinde, Kemal Öztürk’ü sürmanşetine Saygı Öztürk imzalı haberle taşımıştı.[/caption]

“BİR GARİP OĞLAN...”

Dün gazeteye gider gitmez hemen SÖZCÜ’nün 4 Ağustos 2011 tarihli birinci ve 7’nci sayfalarını açtım.

Sürmanşete bakın: “LAİKLERİ ŞİŞE GEÇİREN MÜDÜR.” Okuyalım:

“... Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ajansın genel müdürlüğüne atanan Öztürk, laiklik karşıtı kitabı yüzünden hapis cezası almış. Mir Mahmut Rıza takma adıyla ‘Bir Garip Oğlanın Hikayesi’ kitabını yazan Öztürk, ‘hayali kahramanları’ konuşturuyordu.”

‘HELVADAN YAPILMIŞ PUT’

Saygı Öztürk’üm tam 8 yıl önce yayımlanan haberindeki “Bir Garip Oğlanın Hikayesi”nde öne çıkan ifadeler ise şöyle:

“Devlet kimdir? Helvadan yapılmış puttur! En sonunda beni bir numaralı terörist yapacak bu p...ler. Bütün laikleri bir şişe geçireceğim ondan sonra anlayacaklar laikliğin faziletlerini. Elin o....su bile kalkıp, ‘Ben laikim namusumla çalışıyorum, kimse karışamaz’ demeye başladı. Ulan ben böyle laikliğin...”

Laiklik kelimesinin kökeninin de masaya yatırıldığı kitapta şu ifadeler var: “Marimus öküzünün sol arka bacağının uyluk yeri ile işkembesinin ayrıldığı yerde bir et parçası bulunur. İşte tam buraya ‘laik’ denir. Ve bugün kullandığımız kelimenin de aslı buradan gelmektedir.”

Öztürk o günlerde kendisini şöyle savunmuştu: “Kitabın içindeki hikayelerin hayali kahramanları birbirleriyle kavga ederken sarf ettikleri sözler bana ait sözlermiş gibi gösterildi.”

SORULAR ŞÖYLE:

Kahramanları konuşturan kimdi?

O kitabı kendisi kaleme almadı mı?

Kahramanlar konuşurken neredeydi?

O konuşmaların arkasında duruyor mu?