Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Hayalim” dedi… Ekrem İmamoğlu ‘Cinayet’ yanıtı verdi
Kanal İstanbul, haftalardır siyasetin ana gündem maddesi ve ‘oy’a tahvil edildi
Oysa… Bilim insanları düzenli toplantılar yapıyor ve projenin risklerini anlatıyor
Marmara Denizi ölür mü? Tarım arazileri ne olacak? Karadeniz’in iklimi değişir mi?


Bilim...Evrenin, evrendeki olguların ve olayların bir bölümünü ele alıp birtakım yöntem ve deney yolları kullanarak ve gerçeğe, gerçekliğe dayanarak birtakım yasalara ulaşan bilgi yolu... Tutarlı bilgi.

Siyaset...Devletin etkinliklerini amaç, yöntem ve içerik olarak düzenleme ve gerçekleştirme esasının bütünü.

Duymuyoruz, okumuyoruz, bilmiyoruz!…

Kimse bilim insanlarının uyarılarını konuşmuyor!

Ya da...

[caption id="attachment_5508961" align="alignnone" width="880"] KANAL İSTANBUL SİYASETİN GÜNDEMİ OLDU
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul için ‘cinayet’ dedi.[/caption]

Siyasetin inatlaşması üzerin herkes ‘tuttuğu’ partinin açıklaması doğrultusunda konuşuyor!

2011’de iktidarın ‘çılgın proje’ diye duyurduğu Kanal İstanbul ‘siyasi rant’ kavgasına dönüştü!

Karadeniz’i Marmara’ya bağlayacak kanal, 45 km uzunluğunda, 150 m genişliğinde ve 25 m derinliğinde olacak, maliyeti ise 75 milyar TL yani 10 milyar doların üzerinde. Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor ki... “Kanal İstanbul, Boğazı çok ciddi bir felaketten koruma projesidir. Şimdi burası yapıldığında bu işin sadece çevrecilik yönünden kurtuluşu değil, bunun yanında çok daha bir siyasi boyutu olacak ki bunu şimdi kullanmıyorum. Vakti saati geldiğinde onu da kullanırız. O siyasi boyutuyla da ‘Kanal İstanbul’ dünyada çok ciddi bir sükse yapacak.”

Peki bilim ne diyor?

‘OKSİJEN HIZLA AZALACAK’

Örneğin... Üç gün önce… İstanbul Büyükşehir Belediyesi, “Deniz Çalıştayı” düzenledi...Oturumda “Kanal İstanbul Neden Olmaz?” başlığı altında, Prof. Dr. Cemal Saydam, Marmara Denizi için “astımlı çocuk” benzetmesinde bulundu ve şöyle konuştu: “... Karadeniz’e ikinci bir musluk açtığınızda suyu daha hızlı Marmara Denizi’ne akacak. Bol besinli üst tabaka alt tabakaya baskı yapacak ve dolayısıyla oksijen hızla azalacak. Bu kez, sadece Haliç ya da Boğaz değil tüm Marmara ölecek. Bu ölüm beraberinde hidrojen sülfürü getirecek. İnsan, tüm kokulara karşı üstün bir duyarlılığa sahip değil. Milyonda bir de olsa bu maddenin kokusunu hepimiz alabiliriz.”

Tarım arazileri etkilenecek, deprem riski var, Marmara Denizi bitebilir


Tarih 28 Kasım 2019...

Kanal İstanbul Projesi’nin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu, 28 Kasım Perşembe günü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda TEMA Vakfı temsilcisinin de katılımıyla gerçekleştirilen İnceleme, Değerlendirme Komisyonu Toplantısı’nda değerlendirildi. TEMA, iki gün sonra da açıklama yaptı ve projeyle ilgili şu uyarılarda bulundu:

Kanal İstanbul’un gerçekleşmesi halinde, büyük bölümü Avrupa Yakası’nda yer alan tarım arazilerinin hızla yapılaşmaya açılması riski bulunuyor.

ÇED raporunda, proje alanının yüzde 52.16’sının tarım arazisi olduğu belirtiliyor.

[caption id="attachment_5508960" align="alignnone" width="880"] 45 kilometrelik Küçükçekmece-Sazlıdere - Durusu koridoru Kanal İstanbul projesinin yolu olarak tespit edildi.[/caption]

Ancak tarım arazisi kaybı sadece kanalın geçtiği güzergahtaki tarım arazileri ile sınırlı kalmayarak kanal çevresinde oluşacak yapılaşmalar nedeniyle çok daha vahim boyutlara ulaşabilir.

ÇED RAPORU’NDA OLMAYAN

Kanal İstanbul Projesi ile 8 milyon nüfuslu, 97.600 hektarlık bir ada oluşturuluyor ve bu alanda nüfusun daha da artması söz konusudur.

Böylesine yoğun nüfuslu ve deprem bölgesinde olan bir alanda yapılması planlanan kanalın olası bir depremde yanal ve düşey hareketlere karşı nasıl bir tepki vereceği ÇED raporunda öngörülmüyor.

Projenin ÇED raporuna göre İstanbul’un temel su kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı kullanım dışı kalmaktadır. Bu, İstanbul halkı için önemli bir su kaynağının kaybedilmesi anlamına geliyor.

Karadeniz ve Marmara’yı herhangi iki deniz gibi birleştirmek Marmara Denizi’ndeki ve hatta İstanbul’daki yaşamı önemli bir riskle karşı karşıya bırakıyor.

İstanbul Boğazı, Karadeniz’e nehirlerle gelen sular ile Akdeniz’den gelen sular arasında bir denge oluşturuyor.

Karadeniz’in iklimsel dengesi tümüyle bu sisteme bağımlı. Sistemdeki bir değişim, Karadeniz’in iklimsel dinamiklerine olumsuz yansıyabilir.