İslam düşünürü sosyolog, filozof, tarihçi, kadı İbn Haldun 14.yüzyıldan bugünün yargı dünyasına ve siyasetçilerine böyle seslenmiş:


Gazeteci-yazar Sadık Usta, “Dünyayı Değiştiren Düşünürler 5”te İslam filozoflarını yazdı


14. yüzyılda sosyolojinin kurucularından İbn Haldun’un tespitleri günümüze ışık tutuyor


İbn Haldun, “Hak konusunda hiçbir kınama beni durduramaz, zayıfın yanındayım” diyor


Siyasete de şu uyarıyı yapıyor: Yöneticilere aşırı otorite verilerek halka zulüm edilmemeli


İbn Haldun, günümüze ışık tutuyor.


Son günlerde elimden düşürmediğim bir kitap var: “Dünyayı Değiştiren Düşünürler-V”… Gazeteci-yazar Sadık Usta’nın Kafka Yayınevi’nden çıkan kitabı... Kitapta, iki önemli felsefi akım “Mutelize” ve “İhvan-ı Safa”yla birlikte Hz. Muhammed’e özel bir yer verilmiş. İncelenen 10 düşünür de şunlar: el-Kindi, er-Ravendi, er-Razi, el-Maarri, Farabi, İbn Sina, Gazzali, Ömer Hayyam, İbn Rüsd ve İbn Haldun. Peki bu kitabın yazarı Sadık Usta, kitapla ilgili ne dedi: “Bu kitabı yazarken iki kesimi göz ününde tuttum. Birinci kesim, laik-sol çevredir ki... Bunların önemli bir kısmı, İslam uygarlığının tarihsel gerçekliğini ve insanlık kültürüne yaptığı büyük katkıyı bilimsel olmayan ve önyargılarla bezeli itirazlarla yok saymaya çalışmaktadır. Söz ettiğimiz çevre, ‘İslam’, ‘Müslüman’ ifadelerini gördüğü her yerde olumsuz bir not düşmeyi marifet sanıyor. İslam’ın geçmişte oynadığı rol başka, bugün ona siyasi açıdan yüklenen işlev başkadır.”

Yazarın diğer kesim dediği de “Muhafazakar-İslami” çevre: “... Bunların bir kısmı, hurafelere dayanan, şişirme hikaye ve efsanelerle süslenmiş bir İslam tarihine pek hayranlık duymaktadır. Yapılan her verimli, olumlu, ciddi eleştiriyi ise İslam’a hakaret addetmektedir. Bağnaz ve bilimsel olmayan tezlerle ‘gavura karşı cihan harbi’ verdiğini sana bu çevreler, geri kafalı fanatik akımlara hizmet etmekten ve onların ‘cephaneliğine barut taşımaktan’ başka bir iş yapmıyor.”


“Hiçbir makam ve zorbalık hak konusunda beni durduramaz”


Bugün başta Türkiye olmak üzere tartışılan en önemli konulardan biri: Yargı sistemi, adalet... Özellikle 2007’den bu yana Fetullahçı yargının açtığı davalar, 2013’ten sonra da zaman zaman onların hatalarına düşen adalet sistemi...

Oysa... 21’inci yüzyılı aydınlatan ve İslam dünyasının unuttuğu bir isim var: Modern sosyolojinin kurucularından İbn Haldun! Okuyalım: “... Hak konusunda hiçbir kınama beni durduramaz. Hiçbir makam ve zorbalık da beni alıkoyamaz. Bu konuda, iki tarafı da eşit tutarım. Taraflardan zayıf olanın hakkını alırım. Her iki tarafın hatırlı aracılarını ve vesilelerini kabul etmem. Kanıtları dinleyerek gerçeği belirlemeye çalışırım.”

14.yüzyılda yaşamış tarihçi, sosyolog, filozof, devlet adamı İbn Haldun, Hatıralar kitabında bu cümleleri kurmuş. Mısır hükümdarı tarafından Kahire’de en yüksek yargıçlık görevi olan Maliki kadılığına atanınca, devletin nasıl çürüdüğünü gören İbn Haldun, bugüne de ışık tutmuyor mu?

YANLIŞ ZAMANDA DOĞDU

‘Hatıralar’ kitabının 159 ve 160’ıncı sayfalarına devam edelim: “... Tanıklık sorumluluğu için seçilenlerin adaletine bakarım. Göreve geldiğimde, iyilerle kötüler karışmıştı. Güçlülere dayanma yanıtlamacalarından dolayı, kötülüklerini bildiklerinin üstüne gitmezlerdi. Çünkü tanıkların çoğunluğu valilerle içli dışlıydı. Kimi Kuran öğretmeni kimi cami imamı. Adaleti yanıltıyorlardı. İnsanlar arasında, tezvirattan (yalan) ve etliye sütlüye karışmamaktan doğan kötülükler yaygınlaşmıştı.”

Yazıldığı günden bu yana felsefeyi etkileyen ‘Mukaddime’ adlı eserile ilgili de yazar Philip Khuri Hitti şu tanımlayı yapar: “İbn Haldun, yanlış zamanda ve yanlış yerde doğmuştur. Gerçekten de altı yüz yıl önce Irak’ta tutuşturulan ateşten infilak ederek dört yüz yıl sonra da Endülüs’te parlayan bir güneş olarak düşünülmelidir.”

İbn Haldun’a göre… Bir iktidar ne zaman yıkılır?


İbn Haldun’un “Mukaddime”sini okudukça şaşırmamak elde değil! Neden mi? Bakın “Bir iktidar ne zaman yıkılır?” sorusuna nasıl yanıt vermiş: “... Beşinci evre, ölçüsüzlük ve israftır. Bu aşamada hanedan (iktidar) kendisinden öncekilerin birikimlerini sorumsuzca şatafat ve gösterişe harcar. Bunun yanı sıra en yakınındaki aile efradına da oldukça cömert davranır. Bu yüzden etrafına toplumun en karaktersiz, en kötü insanlarını çeker. Bunlara, liyakat sahibi olamadıkları için altından kalkamayacak görevler yükler, sorumluluklar verir. Kapılarını halka kapatır, insanlardan uzaklaştıkça söz dinlemez olur, etrafına etten duvar örer. İyileşme umudu tükendiği için kendi içine çökerek yıkılır.”

“Yöneticiler, devlet imkanlarını kullanarak ticarete girmemeli”




Peki, İbn Haldun’un “Mukaddime”si neden önemli? İbn Haldun’un yüzlerce sayfayı bulan eserinde devletlerin ve toplumların yönetilmesine ilişkin önerdiği siyasal programı da şöyle özetleyebiliriz:

* Yetkililer, hükümranlıkları altında bulunan kişileri ve mülkü suiistimal etmemeli.

* Devlet, üretim ve ekonomide tekelleşmenin önüne geçmelidir. Yöneticilerin ve memurların devlet imkanlarını kullanarak ticaret ve üretim işine girmeleri, eşit olmayan koşullarda yapıldığı için adaletsizliğe yol açar.

* Valilere (bakan ve yöneticilere) aşırı siyasal otorite devredilerek halkın sömürülmesine imkan tanınmamalıdır. Adil vergilendirme sistemi bozulmamalıdır.