SONER YALÇIN’IN SON KİTABI KARA KUTU İLE TABULAR YIKILACAK…


Kara Kutu’dan çıkan gerçekler


- Gıdayla bizleri nasıl hastalandırıp ilaçla nasıl öldürüyorlar?


“Hasta çocuklar” nasıl yaratıldı?


- Cinsel hayatı nasıl yok ettiler?


- Beş yıllık ilacımı neden çöpe attım?


Aileler aşı olmadan önce neden iki kez düşünmelidir?


ABD’de 64 bin çocuk neden öldü?


Her seferinde neden antibiyotik veriyorlar?


Yine bir Soner Yalçın araştırmasıyla karşı karşıyayız! KARA KUTU/Yüzleşme Vakti…


Bu kitabında da okuyucusunu şaşırtan, günlük yaşamda sorusuz kabul ettiğimiz kimi tıp gerçeklerinin perde arkasında neler olduğunu anlatıyor. Yalçın’ın sorusu şu: Kanser kalp, nörolojik bozukluklardaki artışın sebeplerinden biri ilaçların yan etkileri olamaz mı?


Tüm bildiklerimizi unutmamız gerektiğini delilleriyle-belgeleriyle ortaya koyan yeni bir Soner Yalçın kitabı: Kara Kutu (Kırmızı Kedi). Yine bambaşka bir konu. Ve kitaba cinayet romanı gibi başlıyorsunuz...

[caption id="attachment_5444775" align="alignnone" width="880"] BU KİTAP TARTIŞMA YARATACAK
Soner Yalçın, son kitabı Kara Kutu’da, günlük yaşamda sorgusuz sualsiz kabul ettiğimiz tıp gerçeklerinin perde arkasını anlattı.[/caption]

- Manisa’daki eczacı suikastlerinden bahsediyorsun. Önce MHP İl Başkanı Cemil Çöllü öldürülüyor. Ertesi gün yine Manisa. CHP Kadın Kolları Üyesi, Türkiye’nin ilk ecza kooperatifi Manisa Eczacılar Üretim ve Tüketim Kooperatifi (MEDAK) kurucularından Neşe Gülersoy eczanesinde, MHP il başkanı meslektaşının öldürülmesini kınayan bildiri yazıyordu. “Yıllarca dışa bağımlı çarpık kapitalizmin ağa babaları ve onların kokuşmuş politikacıları insanları öldürmekte, işkence etmekte, aydınları zindanlarda çürütmektedir” diye başlıyor bildiri. Düşün! O zorlu 1970’ler sonunda bir CHP’li bir MHP’linin katledilmesini kınıyor. Ve tam bildiriyi yazarken eczanesine giren iki kişi tarafından öldürüldü Neşe Gülersoy. Bitmedi. Ardından yine Manisa’da yine bir eczane sahibi, CHP İl Başkanı...

Mete Erdem öldürüldü. Niye Manisa? Neden eczacılar? Türkiye’nin ilk ecza kooperatifi Eczacılar Üretim ve Tüketim Kooperatifi’nin Manisa’da kurulmasıyla mı ilgili bu cinayetler?

İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş Manisa cinayetleri konusunda diyor ki: “Ecevit ile karşımızdaki güçten korktuk.”

ROCKEFELLER HANEDANLIĞI

- Cinayetlerden önce Bülent Ecevit hükümeti, sağlık politikaları konusunda “devrim” gibi kararlar alıyor. O dönem 1970’lerde dünyada sol rüzgarlar esiyor. Dünya Sağlık Örgütü bile küresel ilaç şirketlerini kızdıracak kararlar alıyor...

- En çok kızdırdıkları “dünya imparatoru” Rockefeller Hanedanlığı oluyor. Dünya Sağlık Örgütü’nü (WHO) kuran Rockefeller ve şimdi elinden uçmak üzereydi. Hemen İtalya Como Gölü sayfiyesinde sahibi olduğu Bellagio Evi’nde NATO güvenlik toplantısı yapıyor. Yüz yıldır kontrolünde olduğu “endüstriyel tıp” ile ilgili bir dizi kararlar alıyor...

- “Kara Kutu” kitabınınız bu noktadan itibaren Rockefeller’ın bugün tartışmasız doğru kabul ettiğimiz ve adına “modern tıp” dediğimiz sağlık sektörüne neler yaptığını anlatmaya başlıyor...

- Tıp dünyasına uzak biri değilim. Üniversitede sağlık işletmesi okudum. Mesleğime “sağlık muhabiri” olarak başladım. “Sağlık ve Toplum” dergisini çıkardık vs. Bunu şu nedenle söylüyorum, kitabı şaşırarak yazdım. Rockefeller’ın kozmik odasındaki Türklerin isimlerini ve aldıkları paraları görünce “vay canına” dedim. Mesele ne kadar derin. ABD, Türkiye’de tıp anlayışını nasıl oluşturdu? Ankara, Hacettepe, Erzurum, Samsun gibi tıp fakültelerini nasıl kurdular, doktorları hangi müfredata göre yetiştirildi? İnsanlar nasıl ilaç bağımlısı yapıldı?

İnsanoğlunun binlerce yıllık kadim tıp bilgileri nasıl bir gecede “tu kaka” ilan edilip yok edildi? Bunların üzerinde pek kimse durmamış? Bu soru yıllarca benim de
hiç aklıma gelmedi...

[caption id="attachment_5444910" align="alignnone" width="880"] “MODERN TIP DİYE YUTTURULAN ANLAYIŞI SORGULAMALIYIZ”
Soner Yalçın, “Modern tıp diye yutturulan anlayışı sorgulamalıyız” dedi ve ekledi: Yüz yıldır ilaç merkezli tıp anlayışı kısır döngüdür.[/caption]

MÜFREDATI SORGULAMAK ŞART

- İlginç. Siz nasıl “uyandınız” merak ettim...

- SÖZCÜ’deki köşemde de arada sırada sağlık-tıp konusunda yazılar yazıyorum. Nedense her seferinde “sen nerden biliyorsun” diye bazı pek bilmiş doktorlardan yanıtlar alıyordum. İşte bir gün birden dedim ki, “Siz nerden biliyorsunuz?” Bu soru kitabın temeli oldu: Tıp fakültelerinde öğretilen müfredatı/bilgiyi sorgulamak!

- Bu sorunun yanıtı için 18’inci yüzyılın ikinci yarısına kadar gidiyorsunuz...

- Bugün insanlara avuç avuç ilaç içiriliyor ise bunun kökü o dönemde Batı’da yaşanan tıp anlayışı çatışmalarına dayanıyor. İşin özü şuydu: “Hasta yoktur, hastalık vardır” diyen “endüstriyel tıp”, “Hastalık yoktur, hasta vardır” diyen “tamamlayıcı tıp”, “Tamamlayıcı tıbba” göre, “endüstriyel tıbbın” yaklaşımı, vücudun neresi ağrıyorsa orasının ilaçla tedavi edilmesi üzerine! Hastalığı salt beden/“organ merkezli” gören “endüstriyel tıp”, bölgesel semptomlara bakarak kimyasal ilaç kullanması, vücuda baskılama yapıyor ve bu hastalığı aslında iyileştirmiyor; aksine sorunu daha derine itekleyerek ileri süreçle daha ciddi rahatsızlıklara neden oluyor. Bu kadar çok kronik hastalıkların sebeplerinden biri de ilaçlar olamaz mı? Neden tartışılmıyor?



PENİSİLİNDEN SONRA...

- Frengi örneği çarpıcı...

- Evet “tamamlayıcı tıbbın babası” sayılan Alman hekim Samuel Hahnemann söylüyor: Frengi kapmış ve penisi üzerinde şankr çıbanı çıkan hastaya yüksek dozda iki hafta penisilin verirseniz çıban yok olur. Böyle bir hastada şankr çıbanı çıkma ihtimali bir daha olmaz. Bu iyileşme ve sağlık belirtisi midir? Hayır. Vücut “baskılama” yapmıştır. Üç ya da altı ay sonra frenginin ikinci devresi başlar; vücudun başka yerlerinde deri döküntüleri/isilik ortaya çıkar! Yine toksik ilaçla tedavi başlar ama hastalık sona ermez; yıllar sonra bu kez sinir sistemi iflas eder, insanite/delilik meydana gelir.…Van Gogh’tan Goya’ya kimi hayatlarda bunun izleri yok mu? Besteci Robert Schuman ve oğlu Luwig aynı kaderi paylaşmadı mı?

HEKİM DEĞİL DOKTOR KAZANDI

- Bir yanda “modern tıp” diğer yanda “tamamlayıcı tıp” var. O dönem küresel bir güç haline gelen Amerikalı Rockefeller (ve destekçisi iş adamları) “tamamlayıcı tıp” öğreten 22 üniversiteyi, 60 hastaneyi ve dergilerini yok ediyor; doktorları hapse atıyorlar.

Peki, Soner Yalçın son kitabında “tamamlayıcı tıp” anlayışını mı savunuyor?

- Ben o anlayış ya da bu anlayış haklıdır peşinde değilim. Benim üzerinde durduğum “bilim” diye yutturulan “modern tıp” nasıl tartışılmaz inanç haline getirildi? Kimsenin itiraz edemeyeceği bir otoriteye nasıl sahip oldu? Bunu gözler önüne sermeye çalıştım. Yüz yıldır ilaç merkezli tıp anlayışı kısır döngü haline geldi. Artık yüzleşme vakti diyorum. Sağlığa odaklı “tamamlayıcı tıp” yenildi… Hastalığa odaklı “endüsriyel tıp” yani “kapitalist tıp” anlayışı kazandı... Kamil olan hekim yenildi, akademik unvanlı doktor galip geldi!…



SORU YANITTIR ARKADAŞ

- Kitapta şaşırtıcı bilgiler var. Mao da Çin Devrimi’nden sonra Rockefeler’ın tıp anlayışını yok etmek için tıp fakültelerini kapatmış!

- “Modern” diye yutturulan tıp anlayışını tartışmalıyız diyorum. Günümüzde kısa süreli akut hastalıkların azalması, tedavilerin etkili olması şeklinde yorumlanması ne derece doğru? Tam tersine hasar veren bağışıklık sistemin zayıflığı, kanser, kalp hastalıkları, nörolojik bozukluklar, böbrek yetmezliği vb. hastalıklarda artış görülmesinin sebeplerinden biri de ilaçların yan etkileri olamaz mı? Soru yanıttır arkadaş...

TÜRKİYE: KOD 805


[caption id="attachment_5444781" align="alignnone" width="880"] Kara Kutu’da onlarca ismin ne karşılığı  para aldığı anlatılıyor.[/caption]

Rockefeller Ailesi’nin 1857 yılına kadar uzanan belgeleri New York Rockefeller Arşiv Merkezi’nde (The Rockefeller Archive Center) saklanıyor. Arşiv araştırmacılara açık.

Fakat bazı “kutular” herkese kapalı; okunması yasak!

Bunlar arasında Türkiye’ye ait bazı bilgiler de var. Rockefeller Kozmik Odası’nda Türkiye, “Kod 805” diye kayıtlı.

Soner Yalçın, “Kara Kutu-Yüzleşme Vakti” adlı son kitabında onlarca ismin ne karşılığı para aldığını yazıyor. İsimler ise kitapta...

Ya da...

New York Manhattan’da çalışan ve uzmanlık alanı ilaç sektörü olan bir reklamcı... Vince Parry’nin makalesini okuduğunuzda şaşıracaksınız. Çünkü, ilaç sektörü için yaratılan yeni hastalıkların itirafı var!

Soner Yalçın röportajımızda şu çarpıcı cümleyi kurdu: “Aytunç bunları bilmiyordum, araştırma yaptıkça karşıma çıktı. İlacımın ne olduğunu da anladım...”

Soner Yalçın’ın ‘sistem’le savaştığı son kitabında ilacının ne olduğunu göreceksiniz!

YARIN: Bizi gıdayla hastalandırıp ilaçla öldürenler kimler? Her evde bir hasta çocuk nasıl yaratıldı?