Binali Yıldırım, “FETÖ’nün altı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanettir” tanımlaması yaptı


Mücadelelerinin de ‘ihanet’ bölümüyle olduğunu söyledi ve pazar günü için mesaj verdi


Ancak… 15 Temmuz darbe girişimini en yakından hisseden Yıldırım’ın unuttuğu bir şey var


Fetullahçılık, 1960’lardan bu yana piramit şeklinde örgütlenen bir istihbarat örgütlenmesi


15 Temmuz gecesi 251 vatandaşımız şehit olmuştu.


1 - Tarih 26 Mayıs 2017... 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu, raporunu açıkladı. Raporun çarpıcı tespitlerinden biri şuydu: “... Örgütün otuz yıllık çalışmaları neticesinde eriştiği güç sayesinde 2000’li yılların bu döneminde önceki dönemlere kıyasla daha muktedir olduğu değerlendirilmektedir. Zira bu dönem, 30 yılı aşan devlet kadrolarına yerleşme sürecinin tekemmül etmek ve semerelerini vermek üzere olduğu, ordu ve emniyet dışındaki HSYK, Yargıtay, TÜBİTAK gibi kritik ve stratejik yerlerde de son ve büyük kadrolaşma harekâtının hazırlıklarının yapılıp temellerinin atıldığı ve sonuçlarının alındığı dönemdir. Aynı zamanda bu dönem, örgütün ekonomik ve istihbari gücünün, insan kaynaklarının, yurt içi ve yurt dışı ağının zirveye ulaştığı ve gerek kamu gerekse özel sektörlerde nüfuz ve hatta hakimiyetin sağlandığı dönem olmuştur.”

‘ALTIN VURUŞ’ DÖNEMİ

“Örgütün 1970’li yıllarda attığı tohumlar, 1980’li yıllarda patlayıp filizlenmeye ve hızla yeşermeye başlamış, ardından Gülen’in ifadesiyle “dört bir yanda şehbal açarak” 1990’lı yıllarda dal budak salmış, 2000’li yıllarda hedeflenen her alanı sarmış ve örgüt Altın Nesil’in ‘Altın Vuruşu’ için hazır hale gelmiştir.” Yani, ‘altı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet’ değil, altı da ortası da üstü de bütünlüklü bir yapı!

Ki, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından hazırlanan ve mahkemelerce kabul edilen iddianamelere göre de örgüt baştan aşağıya ‘istihbarat örgütlenmesi’! Durum bu kadar açıkken iktidar kanadının kafası neden karışık?

Binali Yıldırım 16 Temmuz 2016’da darbenin bastırıldığını böyle açıklamıştı.

2 - Örgüt aynı istikamette faaliyetlerini sürdürüyor


‘Cumhur İttifakı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım, önceki akşam ‘Millet İttifakı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye  Başkan adayı Ekrem İmamoğlu’yla karşı karşıya geldi. İmamoğlu’nun mazbatasını aldıktan sonra belediyenin verilerini kopyalama girişimini ‘FETÖ taktiği’ diye nitelendirdi. Ancak... Yıldırım’ın şu cümleleri dikkat çekiciydi: “... FETÖ büyük bir terör örgütü, 251 şehit, 2193 gazimiz var. Hukuk içerisinde mücadele devam edecektir. Altı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet olan bir örgüt. Bizi ilgilendiren ihanet kısmıdır. Bunlar da şimdi mahkemelerde hesabını veriyor.” Yani... Yıldırım’dan şunu anlıyoruz: “Biz ihanet edenleri yakaladık ve onlar mahkemede hesap veriyor. İbadet ve ticarette sorun yok!” Gerçekten öyle mi? Sorun tam da burada!

15 Temmuz 2016’dan bu yana örgütle mücadelede samimi olan iktidarın, hukuki ve siyasi anlamda karargahı kuramamasından dolayı çok zaaf var! Örgütü en iyi bilenlerin dışlandığı, çelişkili açıklamaların yapıldığı bir süreç yaşadık, yaşıyoruz. Örneğin... Cumhurbaşkanı Erdoğan da ilk günlerde Binali Yıldırım gibi düşünüyordu… Ancak... 3 Kasım 2016’da Erdoğan şöyle konuştu: “... Şimdi tabanı ibadet demekten çekiniyorum. Çünkü bazı gerçekler olduğu halde hala aynı istikamette gidenler var!” Peki bu açıklamaya ne diyeceğiz?  Ya da... Kripto FETÖ’cülerle mücadele ne olacak? FETÖ borsası tartışmaları sürerken ne yapılması gerekiyor? O zaman Erzurum’da bir davaya bakalım...

3 - ‘Ben ibadet kısmındayım’ dedi, etkin pişmanlıktan yararlandı, tahliye oldu


15 Temmuz hain darbe girişiminden 10 gün sonra Erzurum Barosu’na üye 7 avukat gözaltına alındı. Aralarında Baro eski Başkanı Mehmet Güzel’in de bulunduğu 4 avukat tutuklandı. Avukat Mehmet Güzel, Hakan Dişkeser, Şerafettin Yaşar Laloğlu ve Fatih Topal hakkında hazırlanan iddianame 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. AKP’den milletvekili aday adayı olduğunu anımsatan itirafçı Şerafettin Yaşar Laloğlu oğlu okuduğu için Amerika’ya gittiğini belirtti.

ŞEKER-TUZ GİBİ KARIŞMIŞ ÖRGÜT

Eski cumhuriyet savcısı olarak örgütün nasıl kurulacağını çok iyi bildiğini aktaran Laloğlu kendini şöyle savundu: “Böyle bir suçlama içerisinde yer almaktan utanıyorum. Allah darbenin yanında, arkasında, önünde bulunanların bin türlü belasını versin. Amerika’dayken Fetullah Gülen’i ziyarete gittik, istemeyerek gittim. Cumhurbaşkanı örgütü üç şekilde tanımlamıştı: ‘İhanet, ticaret ve ibadet edenler’ diye. Biz ibadet edenler kısmındayız. Bizler istismar edilmiş insanlarız. Gerçek suçlular kaçtı gittiler.” Doğru... Gerçek suçlular kaçtı... Anrcak... Laloğlu, 4 yıl hapis cezası aldı ve tahliye edildi. Şimdi .. ‘Biz ibadet kısmındayız’ diyen kurtulacak mı? Ya da ibadet-ticaret-ihaneti nasıl ayıracağız? Şeker-tuz gibi karışmış bu örgüt nasıl ayıklanacak?

4 - Çatı iddianame: Örgütün alt birimleri hücre tipi çalışıyor


Darbeciler Meclis’i bombaladıktan sonra ortaya bu görüntü çıkmıştı.


Binali Yıldırım’ın açıklamaları aslında iktidar cenahında ‘beka sorunu’nun kalmadığını da gösteriyor. Rakibini, “PKK ve FETÖ’yle işbirliği içinde olmakla” suçlama çizgisinden, ‘Kürdistan’ ve “İyi FETÖ’cü-kötü FETÖ’cü” çizgisine gelmek... Peki bu iki örgüt, gerçekten beka sorunu değil mi?

1 Mart 2018 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’nca, FETÖ üyesi oldukları, teknik takibi önlemek için cep telefonu yerine ankesörlü/kontörlü telefonlar üzerinden iletişim kurdukları öne sürülen 7’si tutuklu 8 şüpheli asker hakkında yürütülen soruşturmada dikkat çekici tespitler vardı.

İddianamenin sonuç bölümünde şöyle denilmişti: “... Sonuç olarak, terör örgütüne yönelik bilinen kriterlere haiz olan personel sayısı, TSK içerisindeki personel sayısına göre nispeten çok azdır. Örgütün halen TSK içerisinde bulunan ve ‘kripto’ tabir olunan mensuplarının deşifre edilmesi, devletimizin bekası için hayati önemdedir.”

HÜCRELER DEŞİFDE EDİLSE BİLE

Şimdi 15 Temmuz 2016 gününe gidelim... Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması’yla ilgili, örgütün elebaşı Fetullah Gülen’in de arasında bulunduğu 73 şüpheli hakkında hazırladığı “çatı iddianamesi”, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Yani darbe girişimin olduğu gün. İddianamedeki şu tespiti herkesin dikkatlice okuması gerekiyor:

“... FETÖ’nün, ‘devlet kurumları’ ve ‘sivil toplum’ olmak üzere birbirine özerk 2 yapılanması bulunuyor. Hiyerarşik anlamda birbirine bağlı değiller. Örgütün alt birimleri modüler bir yapıda ve hücre tipi örgütlenme modelini uyguluyorlar. Örgütü yöneten üst kadro dışındaki her birim diğerinden bağımsız ve hücreler şeklinde teşkilatlanıyorlar. Hücrelerin örgütlenmesi esnek, manevra gücü yüksek ve kendini yenileyebilme kapasitesi var. Hücreler deşifre edilse dahi örgütün bütünlüğü bozulmadan devam ediyor.”