Ceza hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen, “Yüzde 40+1” tartışmasını böyle değerlendirdi:


 Mevcut sistemde yüzde 50+1’i alan olmazsa, en çok oy alan iki aday ikinci tur seçimine giriyor


 Bence yüzde 35 veya 40 bandını koyarsın, bu bandı geçen seçilir, yoksa ikinci seçim yapılır


Yeni sistemde halk tarafından seçilen cumhurbaşkanının siyasi parti ile ilişkisini kesmelidir


Artık Bakanlar Kurulu yok, millet kanunların cumhurbaşkanlığında hazırlandığını düşünüyor


Prof. Dr. Ersan Şen “Cumhurbaşkanı siyasi parti başkanlığını bırakmalı” dedi.


1 - Üç gün önce... AKP hükümetlerinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik ve Devlet Bakanlığı ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yapan Faruk Çelik, “İlk turda yüzde 40 ve üzeri oy alan seçilsin. Yüzde 50+1 formulü Türkiye’yi yorar” dedi. Tartışmalar başladı...

Önceki gün de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yaptığı iki açıklamayla tartışmanın daha da derinleşmesini sağladı. Erdoğan ilk önce, “Bu durum bir anayasa değişikliği gerektiriyor. Meclis’e ön hazırlığımızı getirebiliriz” dedi. Akşam resepsiyonda ise topu muhalefete attı: “Bunu revize edip gündeme getirmek siyasetçi ciddiyetiyle yakışmaz. Böyle bir şey olacaksa muhalefetin yapacağı bir iştir.”

‘YÜZDE 35 VEYA 40 BANDI’

Usta ceza hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen’le gündemin sıcak maddesini konuştum. Şen sözlerine şöyle başladı: “Parlamenter sisteme dönülmeyecekse ve bu başkanlık sistemi devam edecekse, yüzde 50+1 sıkıntılı ve kriz yarattı. Çünkü bunu sağlamak için birbirine benzemeyenler ittifak ediyorlar. Bir de milletvekilliği seçimi var!  Birinci turda yüzde 50+1’i alan olmazsa, en çok oy alan iki aday ikinci tur seçimine giriyor. Bence bir dereceli olacaksa en çok oyu olan veya yüzde 35 veya 40 bandını koyarsın, bu bandı geçen seçilir, yoksa ikinci seçim yapılır. İttifak meselesi de sonlanmış olur.”

‘MEŞRUİYET TARTIŞMASI’

Ersan Şen’e “İktidar neden 50+1’de ısrarlı” diye sordum: “O dönemde yüzde 50+1 ısrarı meşruiyet tartışmasından kaynaklandı. ‘Yüzde 50+1 halkın Cumhurbaşkanıdır’ diye konuşuyorlardı. Bu doğru değil, ne yani en çok oyu alan halkın Cumhurbaşkanı olmuyor mu? Nitekim parlamenter sistemde yüzde 30 veya 35’i alan iktidar oluyordu, temsili demokrasi böyledir. Ayrıca, yüzde 20’nin katılmadığı bir seçimde yüzde 50+1’in sağlandığı da söylenemez.”

‘KUVVETLER AYRILIĞI...’

Prof. Dr. Şen bir konuya daha dikat çekti: “Siz siyasi parti genel başkanlığına devam ediyorsunuz. Yürütmenin başına gelen devlet başkanının veya cumhurbaşkanının yasama üzerinde tesiri olmamalı. Bu sistemde başkanlık sisteminden beklenen sert kuvvetler ayrılığı sağlanamadı, yasama ve yürütme karışmış durumda.”

‘PARTİSİZ BAŞKAN’

Tarafsızlık tartışmasını da şu cümlerle değerlendirdi Ersan Hoca:

“Yeni sistemde halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanının siyasi parti ile ilişkisini kesmesi, eğer partinin genel başkanı ise de başkanlığı bırakması isabetli olacaktır. Bu, tarafsızlık için şarttır. Fikri olmasa da, görüntü olarak tarafsızlığın ve kuvvetler ayrılığının ortaya koyulması gerekir. Şu an TBMM’nin en çok milletvekili bulunan siyasi partisi AK Parti. Sayın Cumhurbaşkanı, AK Parti’nin genel başkanı. Bu durumda kuvvetler ayrılığının korunması güçleşiyor.”

‘İKİ SORUN DÜZELMELİ’

“Artık Bakanlar Kurulu yok ama millet kanunların cumhurbaşkanlığında hazırlandığını düşünüyor. Meclisin öne çıkması gerekir. Kanun tasarısı kalktı, artık kanun teklifi var. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, varsa siyasi partisi ile bağı kesilmeli ve kuvvetler ayrılığı ilkesi gözetilmelidir. Bu iki sorun düzelirse, sistemin daha iyi işleyeceğini düşünüyorum. Milletvekili ülke genel seçim barajının yani %10’un olması ise zaten temsili demokrasiye ve millet iradesine aykırı, ön seçim olmadığı sürece de hep milletvekili adaylarını merkez belirliyor, bunların da düzeltilmesi gerektiği tartışmasızdır. İki adayda aynı oy alırsa %40-%40 alırsa ne olacak? Bu mümkün değil ki fiilen mutlaka birisi diğerinden fazla alır. Bir an için aynı oyu alırsa iki aday zaten seçim tekrarlanır çünkü ne diyor Anayasa seçilen birisi Cumhurbaşkanı olur.”

2 - İktidar cenahında “Yüzde 50+1”i savunanlar sistemde bu yüzden ısrar ediyor: Halkın sistemle sorunu yok ve siyasi kaos çıkar


Cumhurbaşkanı Erdoğan, sistem değişikliği için topu muhalefet partilerine attı.


Şimdi gelelim iktidar kanadında “Yüzde 50+1” konusunda ısrar edenlerin tezlerine. Beştepe’de yapılan değerlendirmelerde şu vurgular öne çıkıyor:

HALK İRADESİ ZAYIFLAR

“Cumhurbaşkanının yüzde elliden fazla oyla seçilmesini sorun olarak görmenin halkın siyasal sistemin işleyişindeki iradesini geliştirmeye bir katkısı olmaz, olamaz. Aksine halkın iradesini zayıflatma, sınırlandırma etkisi doğurur. Çünkü bu kural halkın hükümeti seçmesinde bir tıkanıklık yaratmaz. Ya ilk turda ya da ikinci turda halk cumhurbaşkanını seçerek hükümeti sandık yoluyla doğrudan kurar.”

HALK İKİ KEZ KABUL ETTİ

“Ayrıca halkımız bu kuralı iki kez kabul etmiş ve bu kurala göre iki kez de seçim yapmıştır. 2007 ve 2017 anayasa değişikliklerinde halk, cumhurbaşkanının yüzde elliden fazla oyla seçilmesini iki kez referandumda kabul etmiştir. 2014 ve 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise yine halkımız iki kez bu yöntemle başkanını seçmiştir. Bu seçimleri de ilk turda tamamlamıştır. Demek ki halkımız açısından bu temel kural sadece anayasa hükmü haline getirilerek değil aynı zamanda uygulanarak tecrübe edilmiştir. Böylece bu kural demokratik birikimimizin bir kazanımına dönüştürülmüştür.”

SİYASİ İSTİKRARSIZLIK

Sistemi savunanlar “siyasi istikrar” vurgusunu da şöyle yapıyor: “Hükümetin kuruluşundaki aşamalı engeller, sayısal oranlardaki sorunlar her zaman siyasi istikrarsızlık üretir. Türkiye’nin parlamenter sistem tarihi hükümet sebebiyle yaşanan onlarca ağır siyasi istikrarsızlık krizleriyle dolu. Darbelerin gerekçesi de hep bu istikrarsızlık krizleri olmuştur.

İKİ TURLU SEÇİM ÖNEMLİ

“Buna karşılık yüzde elliden fazla oyla hükümet kurulması ve bu kuralın gereği olarak iki turlu seçim yapılması siyasi istikrarı tam olarak sağlamanın güvencesidir. Halk birinci ya da ikinci turda her halükarda sandıkta hükümeti kurar. Yüzde elliden fazla destek zorunluluğu da sayısal meşruiyetin esasını oluşturur, sayısal meşruiyete ilişkin tüm tartışmaları ortadan kaldırır.”

ÜLKE ALEYHİNE OLUR

Özetle iktidarda, başkanlık sistemini savunanlar şu tespitleri yapıyor:

“Bu sistem değişirse, toplumun sosyolojik istikrarı bozulur. Milli birliğin sosyal temeli zayıflar. Hükümetlerin kuruluşu ve işleyişi açısından siyasi istikrarın sarsılmasına ve siyasi krizler doğmasına neden olur. Böyle bir talebin aslında sadece belli siyasi mecraların siyasi elitlerinin çıkarına yarayacağı, buna geçişin Türkiye karşıtı güçlerin hükümet üzerinden ülke aleyhine operasyon yapacağı uygun ortamlar oluşturacağı çok net bir şekilde ortaya çıkar.”