Et-Balık Kurumu’nu satmaya kalktıklarında “Devlet kıyma satmaz, iktidar dediğin kasap mı?” demişlerdi...
Şimdi arkadaşlar domates-patates sattığına göre, “iktidar manav mı?” demeden, kürsünün önüne gidip Tayyip Bey’e siparişinizi verebilirsiniz:
“İki kilo domates ...”
O size Golan Tepeleri’ni falan anlatmaya bakacaktır, siz ağzını açar açmaz isteyin:
“Salatalık, incesinden...”
“Yeni Zelanda...”
“Patates...”
“Ey İsrail...”
“İki kilo soğan...”



Çarşıda-pazarda en ucuz dolmalık biberin kilosu 7 lira...
Yaşlı bir emekli geliyor gözümün önüne...
Poşetinde bir kilo dolmalık biber var, almış evine gidiyor... 7 lira olduğuna inanamıyor... Muhtemelen evde, iki saat konuşup dolma yapmaya karar verdiler...
Arada bir duruyor, poşetin ağzını açıp, yüzüne yaklaştırarak içine bakıyor...
12 adet...
Adam başına iki dolma düşeceğini düşünüyor... O iki tane küçük var belki de içinden “O küçükleri hanımla ben yeriz, yeter” diye geçiriyor...
Biraz yürüyor, yine açıp dolmalık biberlerine bakıyor...
O poşetin içinde sadece dolmalık biberler değil; bir günlük mutluluk, mutfaktan gelen mis gibi bir koku, eski dolmalıkların anıları, sevgili karısı ile o eski sofralardaki hatıralar...
Ama bu günlerde bir sızı, bir yoksulluk duygusu, bir kahır, bir hüzün...



Biraz aklı olan varsa...
17 sene sonra Türkiye’yi getirdikleri yer işte burasıdır, domates, soğan kuyrukları... Başka bir lafa, bir başka gerekçeye, bir başka kanıta, bir başka söze gerek var mı?..
“Varlık kuyruğu” diye milletle alay edenlere bir çift sözünüz varsa:
Yarından sonra söyle canım kardeşim...



Yok, baktın hala sana Yeni Zelanda’yı falan anlatıyor...
Git kürsünün önüne siparişini ver:
“İki kilo soğan...”