FIKRA GİBİ

Bir garip suikast haberi


Yandaşlardan Milliyet’in yazarlarından biri yazısında dedi ki “Abdullah Gül’e suikast girişimi ortaya çıkarıldı.”
İster istemez merakla okuyorsunuz yazıyı.
Hafif komedi bir yazı.
Çünkü suikast olayı direkt bir saldırı biçiminde değil.
Gül’ün makam araçlarından birinden tuhaf bir koku geliyormuş.
Gül’ün eşi bundan çok huylanmış.
Şöyle yazmış Milliyet yazarı; “Abdullah Gül’ün çalışma ekibini toplayan Hayrunnisa Gül, ‘Abdullah Bey arabadan her indiğinde sarhoş gibi oluyor. Araba hareket ettiğinde içeriye sanki zehirli gaz veriliyor. Eşimi öldürmek isteyenler olabilir! Abdullah Bey böyle şeyleri pek umursamaz. Bu yüzden beyefendiye söylemeden arabaya iyice baktırın! Nedir bu koku?’ sözleriyle içindeki şüpheyi dile getirir...”
Bunun üzerine korumalar harekete geçmişler ve aracı her zaman götürdükleri servis yerine başka bir servise götürmüşler.
Oradaki ustalar durumu fark etmişler.
Meğer klima bozulmuş, koku oradan geliyormuş.
Her nedense bu kokudan ne şoför, ne de koruma etkilenmemiş, bir tek Gül araçtan sarhoş gibi iniyormuş.
Suikast iddiası fos çıkmış çıkmasına ama bu sefer de bir başka sorun baş göstermiş.
“Koku olayını” çözen servisin ücretini kim ödeyecek?
Milliyet’teki yazıya göre Abdullah Gül’ün bütün masraflarını karşılayan Cumhurbaşkanlığı, “Valla kusura bakmayın, biz ancak anlaşmalı servislerin parasını öderiz. Siz madem başka servise gittiniz parasını da siz ödersiniz” cevabını vermiş.
Yani parayı ödememiş.
Artık “kokunun nedenini bulma parası” ne kadar tuttuysa Cumhurbaşkanlığı’na fazla gelmiş herhalde.
Ama olay yine kapanmadı.
Bu yazı her nedense Milliyet’in internet sitesinden kaldırıldı.
Artık “suikast iddiası” çok komik mi geldi, yoksa klima ücretinin ödenmemiş olması Cumhurbaşkanlığı’na hakaret mi sayıldı ya da saraydan fırça mı geldi bilemiyorum artık.
Ama bu yazı yerine bir açıklama yazısı kondu.
Bu açıklama Gül’ün ofisi tarafından yapılmış.
Deniyor ki "Rahatsız eden bir kokuyla ilgili servis değişikliği yapılmış ve tüm masraflar Cumhurbaşkanlığı’nca ödenmiştir."
Bu ne şimdi?
O yazıyla ilgili en önemli ayrıntı bu mu?
Suikast gibi ciddi bir iddia yok, klimanın parasını Erdoğan ödemiş.
Sanki “aman bu nedenle bir maraza çıkarmayın şimdi” deniyor.
Malum Abdullah Gül’ü ille de bir parti kuracakmış gibi göstermeye çalışanlar var.
Muhtemelen saray, “bir klima parası yüzünden Gül’ü kızdırmayalım, bunu bahane edip parti marti kurmaya kalkışmasın” diye düşünerek parayı ödemiş.
Gül de sanıyorum yine benzer kaygılarla “Bir klima parası yüzünden parti kuracağım iddialarından kurtulayım” diyerek hemen açıklama yapmış.
Bütün bu anlattıkların fıkra gibi değil mi?
Yarattıkları “yeni Türkiye’nin” hali bu işte.

Bİ SORALIM BAKALIM

27 Mayıs’ı unutup 12 Eylül goygoyu yapmak çok komik


Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP’nin İzmir Büyükşehir adayı olarak Tunç Soyer’i açıklamasına fena halde bozulmuş.
“CHP’nin darbeci zihniyeti yeniden vitrine çıktı” diyor.
Ne alaka?
Alakası şu; Tunç Soyer’in babası 12 Eylül döneminin askeri savcılarından biri. MHP’nin kurucusu Alpaslan Türkeş hakkında iddianame Nurettin Soyer tarafından hazırlanmış. Soyer Türkeş için idam cezası istemiş.
İşin özü şu; Eğer babası Türkeş için 12 Eylül döneminde iddianame hazırlayan birinin oğlunu aday gösterirseniz, “darbe zihniyetini yeniden ortaya koymuş” oluyorsunuz.
Çünkü iddianame madem askeri darbe döneminde yazıldı o halde bunu yazanın oğlu da darbecidir.
Valla düz mantığa bile uymuyor ama “AKP zihniyeti” böyle işte.
Siyasette analardan babalardan medet umunca ortaya gariplikler de çıkıyor.
Evet Nurettin Soyer 12 Eylül darbesinin askeri savcılarından biridir ama hakkında iddianame yazdığı Alpaslan Türkeş de bir önceki darbenin “en güçlü” isimlerinden biridir.
27 Mayıs’ın “kudretli albayı” olarak ünlenen Türkeş, darbe bildirisini davudi sesiyle sabaha karşı radyodan okuyan kişidir.
27 Mayıs darbecisinin oğlunu partiye alıp başbakan yardımcısı yapmak, demokrasiye çok uygun ama 12 Eylül’ün askeri savcısının oğlunu belediye başkan adayı yapmak darbecilik.
Gerçi benim anladığım Nurettin Soyer’e bu öfke 12 Eylül savcısı olması nedeniyle değil.
Soyer daha sonraki yıllarda Fetullah Gülen’in ülke için büyük tehdit ve tehlike olduğuna dikkat çeken ve soruşturma başlatan ilk savcıydı.
İşte onu affedemiyorlar.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

CHP ortadan kalkarsa kim ne kazanır?


Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim propagandasına tam gaz devam ediyor.
Gecesi gündüzü yok Erdoğan’ın, hemen her saat toplantılar yapıyor, konuşuyor bunlar bilmem kaç ekrandan canlı yayınlanıyor.
Dinlediğim son konuşmasında CHP’nin sonunun geldiğini anlatıyordu.
“Bu seçimde CHP tasfiye olacak, önümüzdeki seçimler CHP’nin devre dışı kalmasının miladı olacak” diyordu Erdoğan.
İyi hoş da CHP ortadan kalkınca ne olacak?
CHP yok olunca o partiye oy veren milyonlarca insan otomatikman AKP’li mi olacak?
Erdoğan’ın siyasi mücadele anlayışını anlamak mümkün değil.
Siyasi mücadele ülkeyi daha iyi yönetmek için yapılır.
Propagandalarda rakiplerden daha iyi olunduğu anlatılır.
Oysa Erdoğan hep yok etmekten, ortadan kaldırmaktan söz ediyor.
Ortada hiç rakip kalmayınca ülkeyi daha iyi yöneteceğini düşünüyordur belki.
Yanılıyor mu?
Bence kesin yanılıyor da bunu ona kim anlatacak?

BUNU YAZMAK GEREK

Dikkat edin her an “müsvedde” konumuna düşebilirsiniz


Önce size listeyi sunayım.
Sonra bu listeyi neden paylaştığımı yazacağım;
Şükrü AVŞAR: Yapımcı
Timur SAVCI: Yapımcı
Cemal OKAN: Yapımcı
Muzaffer YILDIRIM: Yapımcı
Şahan GÖKBAKAR: Oyuncu, yapımcı
Çağrı ÖZEREN: Yapımcı
Yılmaz ERDOĞAN: Yönetmen, oyuncu, yapımcı
Necati AKPINAR: Yapımcı
Fatih AKSOY: Yapımcı
Mahsun KIRMIZIGÜL: Yönetmen, oyuncu
Kerem ÇATAY: Yapımcı
Mehmet BOZDAĞ: Yapımcı
Serdar ÖĞRETİCİ: Yapımcı
Bülent İNAL: Oyuncu
Burak ÖZÇİVİT: Oyuncu
Oktay KAYNARCA: Oyuncu
Ata DEMİRER: Oyuncu
Tamer KARADAĞLI: Oyuncu
Şoray UZUN: Oyuncu
Demet AKBAĞ: Oyuncu
Raci ŞAŞMAZ: Yapımcı
Onur TAN: Yönetmen
Bahadır ÖZDENER: Senarist, yapımcı
Elif DAĞDEVİREN: Yapımcı
Şükrü Erol AVCI: Yapımcı
Bu isimler önceki gün Ankara’da saraya gidip Erdoğan’ın huzuruna kabul edildiler.
Son günlerde yaşanan sinema salonları tartışmasına son noktayı koymaya karar veren Erdoğan, bu kişileri görmek istemiş.
Onların huzurunda yeni yasayı da imzalamış.
Hayırlı olsun tabii de, huzura alınan sanatçılara küçük bir tavsiyem var.
Sakın Erdoğan’a bu kadar yakın olduğunuzu düşünerek rahat edeceğinizi sanmayın.
Küçük bir falso yapmanız halinde hemen kara listeye alınabilir ve “sanatçı müsveddesi” olarak nitelenebilirsiniz.
Çünkü isimleri baktığımda çoğunun AKP zihniyeti ile pek uyuşmadığını, birçoğunun bırakın destek olmayı, Erdoğan’dan hiç hazzetmediğini biliyorum.
Bunu herhalde Erdoğan da biliyordur.
Şu sıralar popülist amaçla bu sanatçılar saraya çağrılabilir ama söyleyecekleri bir ters söz veya davranış her şeyi değiştirecektir.