ÖNERİ

Kuzey otoyolu’nu ucuzlatın İstanbul trafiği rahatlasın


Kuzey Otoyolu açıldığından bu yana eleştirilerin ardı arkası kesilmiyor.
Nedeni basit.
Çünkü bu otoyolu kullanmaya kalktığınızda dünyanın parasını ödüyorsunuz.
İş bununla da bitmiyor, bu yolu kullananlar ödediği gibi, hiç kullanmayanlar da aslında para ödüyor.
Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Mersin’e Türkiye’nin her yerinde yaşayanlar hiç farkında bile olmadan otoyolu yapan AKP’li müteahhitlerin cebine para akıtıyor.
Çünkü anlaşma böyleymiş.
AKP’li müteahhitler, köprü ve yolları yapmışlar, şimdi yaptıkları masrafı çıkarmak için çok yüksek geçiş ücretleri uyguluyorlarmış.
Ama bu da yetmediği için sayın iktidarımız hasılatın gereken zamanda toplanabilmesi için günlük araç geçiş garantisi vermiş.
Bunları biliyorsunuz zaten.
Bütün bunların üstüne bu otoyolun yapılması için bir de İstanbul’un kuzey ormanları feda edildi.
Günlerdir savaş verdiğimiz Kazdağları’nda kesilen ağaç sayısı 200 bini bulurken, Kuzey ormanlarından 2 milyona yakın ağaç kesildi, bunu da unutmayalım.
Artık yol yapıldığına, köprüler de kurulduğuna göre bari bunları İstanbul’un yararına da kullanalım.
Diyorum ki iktidar, inadından vazgeçsin, aşırı para kazanma hırsını bir kenara bıraksın ve Kuzey Otoyolu geçiş ücretlerini, TEM Otoyolu ile eşitlesin.
Eğer böyle bir fedakarlık yapabilirse İstanbul trafiğinde önemli ölçüde bir ferahlama olur.
Ve iddia ediyorum, bu otoyol ve köprülerin ücreti diğerleri ile eşitlenirse günlük geçen araç sayısında patlama olur. Öyle ki devletin aradaki farkı kapatmasına bile gerek kalmaz.
Çok basit bir örnek vermek istiyorum.
Gebze’den, Sabiha Gökçen’den TEM’e girip de karşıya giden bir otomobil en fazla 5 lira para ödüyor.
Aynı kişi Sabiha Gökçen sapağından itibaren Kuzey Otoyolu’nu kullanmaya kalksa ödeyeceği para 46 lira oluyor.
Durum böyle olunca on binlerce, hatta yüz binlerce araç, trafik çok sıkışık olsa bile TEM’i tercih ediyor.
Oysa fiyatlar normal hale getirilse bu yüz binlerce araç, Kuzey Otoyolu’nu kullanarak kentin Anadolu ve Rumeli tarafındaki pek çok çıkış noktasını kullanacak ve İstanbul trafiği rahatlayacak.
Ayrıca Kuzey Otoyolu’nun bağlantı yolları da paralı.
Bağlantı yolları da tıpkı TEM bağlantı yolları gibi bedava olmalıdır.
Bu durumda örneğin, Çekmeköy hattını kullanan on binlerce araç, Kuzey Otoyolu bağlantı yollarına kayabilecek, böylelikle TEM’in, dolayısıyla bağlantılı yolların trafiği de azalacaktır.
Karayolları, İstanbul Trafik Müdürlüğü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ortaklaşa bu ana geçiş yollarındaki trafik akışını hesaplayarak bu durumu ortaya çıkarabilir.
AKP’ye de tavsiyem, “Aman paramız eksilir” kaygısına kapılmadan bunun bir fizibilitesinin yapılmasına önayak olmalarıdır.
Artık biraz da halkın yararı için çalışmalar yapılması gerektiğini düşünmelidir iktidar partisi.

BUNU YAZMAK GEREK

Amerika “hooop” dedi; Ziraat, Venezuela ile işi kesti


Hesapta Amerika’ya hep kafa tutuyoruz değil mi?
Millete öyle anlatıyorlar.
Milyonlarca kişi de bunu bir güzel yiyip yutuyor.
Şu sıralar Suriye sınırımızda olanlar gün gibi ortada olmasına rağmen, bunu bile destan gibi anlatıyorlar ve buna çok inanan var ya, ne desek boş aslında.
Milletin bir bölümü Amerika’ya karşı destan yazdığımıza inanadursun, Amerika’nın bir emrini daha yerine getirmişiz.
Yabancı ajanslar da olmasa bunları hiç  öğrenemeyeceğiz aslında.
Bakın orijinal Bloomberg’in internet sitesinde yer alan haberden öğrendiğimize göre, Ziraat Bankası, Venezuela ile olan özel ilişkilerini kesmiş.
Venezuela Merkez Bankası, bugüne kadar sözleşmelilerin ücretlerini ödemek, para transferi yapmak ve Türk Lirası cinsinden ürün ithal etmek için Ziraat Bankası’nın hizmetlerinden yararlanıyormuş..
Ziraat Bankası, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un, Maduro yönetimiyle iş yapan şirket ve kurumları, “Çok dikkatli ilerleyin, ağır yaptırımlara maruz  kalabilirsiniz”  sözleriyle uyarmasını emir kabul ederek bu ülke ile olan mali ilişkisini bitirmiş.
Bağımsız ve çok güçlü devletiz ya, böyle oluyor işte.
Buna da “Yeni Türkiye” diyorlar ona çok canım sıkılıyor.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Türk-İş Başkanı hakkındaki olumsuz fikirler şimdi yerli yerine oturdu


Bazen uzatılan bir dost eli, bir kişiyi daha fena duruma itebilir mi?
Olur tabii.
Bunun son örneği Türk-İş Başkanı Ergün Atalay’ın düştüğü durumdur.
Atalay, işçinin hakkını koruyacağı yerde hükümetin verdiği zammı jet hızıyla kabul edip Bakan’a, “Uzasa işi karıştıracağız. En azından kapattım böyle” demesiyle gündeme gelmişti birkaç gün önce.
Doğal olarak hem işçilerden, hem siyasetçilerden Türk-İş Başkanı’na yoğun tepkiler geldi.
Elbette yandaş medyanın bu konuda pek sesi çıkmadı.
Ancak dün, bir dönem bakanlık da yapan AKP’nin önde gelen isimlerinden Yalçın Akdoğan, Atalay’ı koruyan ve göklere çıkaran bir yazı yazdı.
Akdoğan’a göre çok zor bir iş olan Türk-İş Başkanlığı’nı başarı ile yürüten Ergün Atalay için kimse ‘sarı sendikacı’ diyemezmiş. Tanıyan herkes bilirmiş ki Atalay, Türkiye’deki sendikal hakların gelişimine bütün hayatını adayan, bu makama hiçbir gücün değil, tamamen işçilerin destekleriyle gelmiş biriymiş.
“Atalay, ne işçileri satar, ne hükümetlere ayar vermek gibi bir tavır içine girer” diyen Akdoğan yazısında Atalay’ı överken,  “Siyasete dolaylı müdahale veya ayar verme girişimine karşı, aslanlar gibi ortaya atıldı ve demokrasiden yana tavır koydu. Hiçbir zaman eyyamcılık yapmadı, rüzgarın yönüne göre eğilip bükülmedi” dedi.
Yalçın Akdoğan’ın yazısından öğrendiğimize göre, Türk-İş Başkanı’nın Erdoğan’la da samimi bir dostluğu, çok eskilere dayanan bir hukuku varmış.
Diyorum ya bazen dost eli diye uzatılan bir el, aslında sizin ne olduğunuzu çok daha iyi biçimde ortaya koyar.
Yalçın Akdoğan sayesinde Türk-İş Başkanı’nın ne olduğunu da daha iyi anlamış olduk.
Kendisine teşekkür borcumuzdur.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Afişlerde Cumhurbaşkanlığı logosu değil ampul var


Erdoğan’ın bayram nedeniyle bütün caddeleri donatan bilboardlarını eleştirmiş ve “Böyle bir bayram günü milleti kucaklamak, bütünleştirmek varken ayırımcılık yapılmamalıydı, ‘Cumhurbaşkanı’ yazdıktan sonra AKP Genel Başkanı unvanını da koymak ayıptır” demiştim.
Yazı yayımlandıktan sonra bir arkadaşımın uyarısı ile daha da beter bir durum olduğunu gördüm.
Bu bilboardlarda Erdoğan’ın fotoğrafı ve kutlama mesajının altında, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı yazıyor.
Fena olan şu ki, bilboardlarda Cumhurbaşkanlığı logosu yerine AKP amblemi kullanılmış.
Demek ki Erdoğan için AKP Genel Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı’ndan önce geliyor.
Muhtemelen AKP olmadan Cumhurbaşkanlığı olmayacağını düşünüyor ve ağırlığını partisine veriyor.
Ancak şunu söyleyeyim, teknik olarak bu doğru olsa bile cumhurbaşkanı olan birinin, partisini bu makamdan daha fazla önemsemesi işlerin kötüye gittiğinin işaretidir.
Anladığım kadarıyla Erdoğan bu kötü gidişin farkında ve durdurabilmek için elinden ne geliyorsa yapıyor.
Çare olur mu?
Bilemem.

KOMİK

İstanbul’dan İzmir’e iki saatte giden bir Demet


Şarkıcı Demet Akalın’ın yeni İzmir Otoyolu’nu beğenmesi ve Erdoğan’a teşekkür etmesi sosyal medyada olay oldu.
CHP Milletvekili Mahmut Tanal da Demet Akalın hakkında soruşturma açılmasını istedi.
Tanal’a göre iki saatte İzmir’e gittiğini söyleyen Demet Akalın, karayollarında izin verilen hız sınırını aşmış, bu nedenle cezalandırılması gerek.
Tanal, Erdoğan hakkında da “Suç işleyen birini suçu nedeniyle övmekten” soruşturma açılmasını istemiş.
Tabii Tanal’ın yaptığı hoş espriden ibarettir bana göre.
Demet Akalın iki saatte “dünyanın yolunu gittiğini” söylüyor o kadar.
Burada Demet Akalın’a şunu söylemek isterim; “Güzel kızım, İzmir Otoyolu’nu beğenmişsin, ücretini de normal bulup İtalya’da da zırt pırt para alındığını yazmışsın. Oysa kıyaslamayı keşke Türkiye ile yapsaydın. İstanbul-Ankara Otoyolu ile İzmir Otoyolu aynı kalitede ve aynı uzunlukta. Ama Ankara’ya gittiğinde sadece 25 lira öderken, İzmir’e 254 lira ödüyorsun. Sorun bu, eleştirilen bu, yoksa doğrusun, otoyol kaymak gibi olmuş, o başka mesele.”