İRONİ

Noel Baba korkudan gelemedi bu yıl


noel

Yılbaşının üzerinden bir hafta geçti bile.
52 haftanın biri yıldırım hızıyla hayatımızdan sıyrılıverdi. Kaldı 51 hafta.
Bu yılbaşı pek keyifli olmadı galiba.
Medyanın zorlamasıyla bazı ünlülerin eğleniyormuş gibi çektirdikleri fotoğrafları da olmasa anlamayacaktık bile.
Birçok ünlü fotoğrafı gördük de eğlenen yoktu gibi. Ne masaların ve yemeklerin ihtişamı ne de mekanların güzelliği görülüyordu.
Belli ki yılbaşı bile olsa eğlenenler içki içtiklerini, özel yemekler yediklerini ve güzel giysiler giydiklerini saklamak istemişlerdi.
Korku tabii, ne olacak ki başka?
Halkın büyük bölümü evindeydi yılbaşı akşamı ama televizyonlar faciaydı.
Hiçbirinde yılbaşı eğlencesi yoktu, ellerindeki dizi ve programları güya yılbaşına uyarlamışlardı hepsi o.
En kötü dönemlerindeki TRT’den bile geri kalmışlardı.
Bu yıl yılbaşı sokak süslemeleri de fazla yoktu.
Eskiden mağazaların önünde, alışveriş merkezlerinde, bazı dükkânlarda irili ufaklı süslü çamlar olurdu.
Bu yıl neredeyse hiç yoktu.
Olanlar da çam süsü verilmiş maketler gibiydi.
Hele Noel Baba figürü hiç kullanılmamıştı.
Daha önceleri kimi mağazalarda Noel Baba kılıklı tezgâhtarlar olurdu.
Milli Piyango bileti satan Noel Babalara da çok sık rastlardık.
Hatta öyle ki, kimi işsizler yılbaşı yaklaştıkça Noel baba kılığına girerek para kazanmayı bile düşlerdi.
Yılmaz Erdoğan’ın bu insanları anlatan filmine ne çok gülmüş ve bir o kadar da duygulanmamış mıydık?
Bu yıl sanki bir el yasaklamış gibi eski yılbaşı alışkanlıkları yoktu.
Elbette bir yasaklama yoktu ama yasaklamadan beter korku herkesin içini kaplamıştı.
Milli Piyango bileti alanlara bile “harama giriyorsunuz” diye saldırmalar, küçücük çocuklara “Müslüman yılbaşı kutlamaz” dedirten klipler çektirtmeler ve bunu sosyal medyada dağıttırmalar, Noel Baba kılığına girenlerin dövüleceğini bağırmalar, 31 Aralık’ta ancak Mekke’nin fethinin kutlanabileceğini söyleyerek alternatif eğlenceler düzenlemeler olunca insanlar korkuya kapılmaz mı?
Oysa işe bakın ki Türkiye yeni yıla gerici baskısı ve korkusuyla girerken diğer Müslüman ülkelerde müthiş kutlamalar yapıldı.
Dubai’deki havai fişek gösterileri bütün dünyada canlı yayınlanırken, Katar, Bahreyn, Endonezya, Malezya, Irak, Suriye gibi ülkelerden gelen renkli kutlama görüntüleri ilgiyle izlendi.
Yılbaşı diyerek dudak bükülmesin, Türkiye “yarım din devletine” dönüştürüldü aslında.
Eğer bu ülkenin sağduyulu insanları hala aymazlarsa 31 Mart seçimleri ve ardından gelecek “otoriter 4.5 yıl” sonunda 100’üncü yıla iyice karanlık bir tabloda girmemiz kesin olacaktır.

ACAİP YAZILAR

Gıcıklığına BİM’e Migros poşeti ile girmezsem ne olayım


Hafta başından beri “poşet muhabbeti” yapıyoruz.
Bu kadar çok muhabbeti yapılınca insanın aklına “gıcık” fikirler de geliyor,
Örneğin market alışverişi yaptıktan sonra poşet almak zorunda değiliz.
Evimizden getirdiğimiz file, torba, pazar arabası gibi taşıma araçlarını kullanabiliriz.
Aynı şekilde başka yerlerden alınmış  veya daha öncesinden evde saklanmış naylon poşet kullanmakta da bir sakınca yok.
Ama düşünün BİM’e bir sürü Migros torbası ile giriyorsunuz.
Çıkarken sizi görenler BİM’den değil de Migros’tan alışveriş yaptığını sanıyor.
Market sahipleri elbette buna karışamaz ama amma da gıcık olurlar değil mi?
Bu işin muhabbeti bitmez.

KOMİK

Yeni yılın ilk aforizmaları


Bugün 2019’un ilk pazarı. Mizah yazarı İbrahim Ormancı’nın ilk pazar için gönderdiği aforizmalardan bir demet seçtim sizler için;

Milli Piyango çekilişleri artık güvenilir değilmiş. Hayal kurmamızın da içine ettiniz ya. Ne diyeyim şimdi ben size?

★ ★ ★

Yarından tezi yok. Uyuyacağım.

★ ★ ★

Ciğeri beş para etmeyen insanlar azıcık utanın. Markette satılan poşet bile 25 kuruş !....

★ ★ ★

Bazen gözlerimin önünden hayatım bir film şeridi gibi geçecek oluyor. Ama onda bile önce reklamlar araya giriyor be üstat.

★ ★ ★

Enflasyon düşüyormuş palavralarını duyunca benim tansiyonum yükseliyor .

★ ★ ★

Kalıbının adamı değilsin. Çünkü sen kadınsın da ondan.

★ ★ ★

Haddini bil 2019.

★ ★ ★

Suriyeli sığınmacılar Taksim’deki yılbaşı kutlamalarında bayrak saçıp slogan atmışlar. Sıkıysa 1 Mayıs’ta da Taksim Meydanı’nda bayrak açıp slogan atın.

★ ★ ★

Bazı insanları görelim görmesine ama mazur görelim.

★ ★ ★

Eski tas eski hamam doğru ama masaj yapan kızlar yeni!

★ ★ ★

Günlerce piyangodan büyük ikramiye çıkacak diye hayal kurdum. Amorti bile çıkmayınca  “İyi ki çıkmadı. Yoksa raydan çıkardım” diye Allah’a şükrettim !..

★ ★ ★

Hiç unutmam. Öğrenciyken kimya dersinde kalayın simgesini bilemeyip zayıf not almıştım. Babam basmıştı kalayı .

★ ★ ★

Balık etli bir kızla da evlendi ama, kokuyor diye balık pişirmiyor kendisine.

★ ★ ★

Kuru gürültüye asla pabuç bırakmam. Neden ? Yalın ayak geziyorum da ondan !..

★ ★ ★

Parayla saadet olmaz sözünü, züğürtleri teselli için söylemişler !...

★ ★ ★

O yanıltmacalı soruyu güncellemek gerek. Bir kilo poşet mi ağırdır yoksa bir kilo demir mi?

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Paralı olunca naylon poşet doğaya zarar vermiyor mu?


Hemen söyleyeyim, bu soruyu ciddi olarak sormuyorum.
Ama hoş bir espri gibi geldi bana da. Artık marketlerden aldıklarımızı taşımak için kullandığımız poşetler para ile satılıyor.
Poşetler 25 kuruş yine batıyor herkese.
Parasından değil aslında, “psikolojik etki” bu.
İnsan karakterinin tuhaflığından yararlanılacak aslında.
Neymiş naylonlar çevreyi kirletiyormuş. Naylon poşet kullanımı da bilinçsizce ve çok yoğun yapılıyormuş.
Bunlar paralı olunca vatandaş da lüzumsuz yere naylon poşet almayacakmış.
Böylece naylon poşet tüketimi azalacakmış. Çevre korunacakmış.
Kararı iktidar aldı ya; yandaş gazetelerden biri daha ilk gün “poşet kullanımı yüzde 70 azaldı” diye manşet yapmış.
İyi de aldığımız malları koyduğumuz naylon poşet tüketimi azalırsa gerçekten doğa da korunmuş olacak mıdır? Ayrıca doğaya zararlı naylon sadece poşetler değil ki.
Yine marketlerde satılan makarnadan, bakliyata, şekerden, kuruyemişe paketlenmiş gıda maddelerinin çok büyük bir çoğunluğu naylon torbalar içinde satılıyor.
Hatta öyle ki marketlerden alınan neredeyse her şey naylon korumalarla kaplı.
Bunların hepsi kullanıldıktan sonra çöpe atılıyor. Sadece taşıma poşetlerinin tüketiminin azaltılmasının aslında çok da kayda değer bir katkısı yok doğanın korunmasına.
Naylon poşetlerin paralı olması acaba kimin aklından çıktı?
Lüzumsuz bir tartışma yaratmak yerine eğer gerçekten doğanın korunması amaçlanıyorsa naylon kullanımı birçok alanda yasaklanmalı.
Marketler naylon poşet yerine geri dönüşümden elde edilen kağıttan yapılan torbalar kullanmaya zorlanmalı örneğin.
Marketlerde satılan gıda ve ihtiyaç maddelerinin de ambalajının naylondan yapılması önlenmeli.
Tabii “doğayı koruyoruz” diyerek naylon poşeti paralı sattıran zihniyetin ormanları acımadan yok etmesini nasıl açıklayacağız onu da bilemiyorum.