ACAİP YAZILAR

Olmuyor ama Amerika’cım tam milleti kıvamına getirmiştik ki sen yine mızıkçılığa başlıyorsun!


Amerikan medyasının dünkü manşetlerini İsrail’in sınır kapısından içeri sokmadığı iki Müslüman Amerikan milletvekili süslüyordu.
Ayrıca Trump’ın yaptığı açıklamalar yüzünden borsanın çakılması, ticaret hacmindeki düşüşler de medyanın önemli haberleri arasındaydı.
Elbette Trump’ın yüzbilmemkaçbininci  kez yalan söylemesi de önemli konulardan biriydi.
Tabii Amerika basını özgür olmayınca, kendi devletini düşünmeyince, hukuk ve demokrasiden nasibini almayınca böyle oluyor.
Oysa Amerikan medyası da AKP iktidarı tarafından oluşturulan “Yeni Türkiye Medyası” gibi olsaydı manşetleri daha farklı olacaktı.
Örneğin Amerikalı gazeteciler Trump’ın yalanlarını değil Amerikan askerinin Türkiye destanını manşetlere çıkarırdı o zaman.
Öyle ya koskoca süper güç Türkiye Amerika’yı tehdit etmiş, “gelmeyeyim oraya” diye bağırıp çağırmış, “sabrımızı taşırma Amerika falan dinlemem dalarım Fırat’ın doğusuna” demiş, ama Amerika’nın kararlı ve dik durup eğilmeyen başkanı Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna girmesini beklemeden Türkiye’ye girivermişti.
Bundan ala destan mı olur?
Şaka bir yana yaşadıklarımız aynen bu değil mi?
Öyle olduğunu bizzat iktidar bağımlısı, yandaş, yalaka, tetikçi medya sanki marifetmiş gibi yayınlıyor zaten.
Tetikçi yazarların hedefinde “sözünü tutmayan Amerika” var.
Bir taraftan Dışişleri bakanı ağlaşıyor “Ama bize söz vermiştiniz, hani güvenli bölge 20 mil olacaktı?” diye.
Yandaş tetikçiler de “Amerika ayıp ediyor, nereden çıktı bu 5 kilometrelik derinlik?” diye yazılar yazarak hayretlerini dile getiriyorlar.
Anladığımız kadarıyla Fırat’ın doğusuna girmeye hazırlanırken Amerikalı askerleri Şanlıurfa’da karşılayan sayın iktidarımız “tam da halkı kıvamına getirmişken” adeta kazık yemiş hissine kapılmış durumda.
Çünkü Amerika demiş ki, “merak etmeyin sizin sınırınızdan aşağı 20 mil derinlikteki bir bölgeyi güvenli bölge ilan edeceğiz.”
Buna karşı görüşmelere başlayınca “5 kilometre bize yeter” demişler.
Tabii sayın iktidarımız şaşırmış haliyle “Ne demek size yeter?” diye sormuşlar.
Sayın iktidarımız zannediyor ki Amerika 20 millik bir koridordan PYD ve YPG’yi yani bizim dediğimiz şekliyle “terör örgütü PKK’yı” temizleyecek.
Oysa Amerika’nın derdi tam tersi.
Sınırlarımızdaki terör yuvalarını temizlemek değil, onları bizden korumak istiyor ve “Valla iyi ki aklınıza güvenli bölge geldi, biz de bu kardeşlerimizi nasıl koruyacağımızı kara kara düşünüyorduk, aklınızla bin yaşayın” diyor aslında.
Yine kandırılma durumu söz konusu yani.
Daha doğrusu yapılan bir tezgah ortaya çıkınca yine “kandırıldık” numarasına yatıyorlar, hepsi bu.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

“Erdoğan nerede?” diye soracağım ama vallahi korkuyorum


Başından söyleyeyim, Erdoğan’ın nerede olduğunu öğrensem bile size söylemem.
Son ortadan kaybolduğunda SÖZCÜ Gazetesi muhabiri sevgili Gökmen Ulu herkesi atlatarak Erdoğan’ın nerede olduğunu yazmıştı da başına gelmeyen kalmamıştı.
Şerbetliyiz artık, Erdoğan ortadan kaybolabilir.
Bizler ise merak edebiliriz ama öğrensek bile yerini söyleyemeyiz.
Gerçekten, yine tuhaf bir durumla karşı karşıyayız.
Erdoğan hayli uzun zamandır ortalıkta yok.
En azından televizyonları açanlar artık en münasebetsiz saatlerde bile Erdoğan’ın bir yerde konuştuğuna şahit olmuyorlar.
Turizm bakanı oteller dolduğu için uzun bayrak tatiline gerek olmadığını söyledi ama Erdoğan bunu duymamış olacak ki bayram tatilini hâlâ bitirmedi.
En azından bugün de ortaya çıkmazsa demek ki başkalarına vermek istemediği bayram tatilini kendi kullanmış olacak.
Eh o kadar da olacak artık, tek adam bu şaka değil ki, tatil yapsa kime ne?
Öyle olmasına öyle ama gazetecilik kanı var ya, insan merak etmeden de duramıyor.
17 yıldır aralıksız iktidarda olan AKP’nin 18’inci kuruluş yılı kutlandı örneğin, her yıl ne şenlikler yaparlardı, bu yıl sadece yalaka medyanın yaranma manşetlerinde kaldı bu haber.
Erdoğan’dan bayram kutlaması, mitinge dönüşen bayram namazı, büyük kalabalıklarla bayramlaşması da olmadı.
Kimse nerede olduğunu bilmiyor Erdoğan’ın.
İşin kötüsü soramıyor da.
Bakalım yarını bekleyelim, hafta başında belki tekrar kavuşuruz!

BUNU YAZMAK GEREK

Mezarlıkların kötü görünümüne cevap geldi


Birkaç gün önce bayram sabahı, kaybettiğimiz büyüklerimizin mezarlarını ziyaretimiz sırasında dikkatimi çeken düzensizliği ve kirliliği dile getirmiştim.
Bunun üzerine yazımda adı geçen Ihlamurkuyu Mezarlığı’nda kontrolörlük yapan Erol Berkin bir mesaj göndermiş.
“Eski yönetim kalsaydı yine böyle bir mesaj gönderir miydi?” diye sorabilirsiniz tabii ancak ifadesindeki samimiyet benim hoşuma gitti bu nedenle bir bölümünü bilgi amaçlı olması nedeniyle sizlere sunmak istedim.
Şöyle demiş Erol Berkin; Yazınızda belirttiğiniz sıraya göre gidecek olursak...
Anne-baba ve kayınpederinizin Ihlamurkuyu Mezarlığı’nda yattıklarını söylemişsiniz. Işıklar içinde uyusunlar. Mezar ziyareti konusunda hassas olduğunuzu öğrenmiş olmak beni mutlu etti.
Mezarlık aralarında yaprakların ve toprak artıklarının bulunuyor olması ile ilgili belirttiğiniz şikayetinizde, sonbahara yaklaşıyor olmamız ve iklimsel farklılıklar yaşıyor olmamız dolayısıyla yaprak dökülmelerinin oldukça sık yaşandığı bir zamandayız. Tüm mezarlığın temizlenmesinin birkaç saat akabinde dökülmeler tekrar ediyor olduğundan kısa bir süre sonra toparlanmamış gibi görünmesi mevsim geçişlerinin bizi kötü duruma düşürmeye çalışması ile ilgili bir konu.
Ihlamurkuyu Mezarlığı özelinde ve coğrafi yapısı buna benzer bazı mezarlarımızda eğim çok olduğundan alt yapı konusunda ne kadar çalışma yapılırsa yapılsın bu sıkıntının tamamen önüne geçmiş olamayacağız. Çünkü sürekli kullanım olduğundan, sürekli inşai faaliyet olduğundan hafif bir yağışta bile maalesef sıkıntı yaşanıyor. Bir de laf aramızda bu işler için harcanması öngörülen bütçelerin de bu konuda çok büyük önemi var... Yüzde 99 Müslüman olan ya da bu adetlere göre yaşayan ya da kendini öyle tanımlayan bir topluluğun içerisindeyiz. Dolayısıyla ölen 100 kişiden 99’u Müslüman biri ise başka bir inanç mensubu. Gayrimüslim mezarlarının hem alan olarak hem hizmet olarak bakımları çok daha küçük. Bir kısmı kendi imkanları ile bakılan, bir kısmının bakımını ise farklı dernek, kuruluş ve hatta devletlerin özel olarak baktığı bu yerlerde bile yaşanan sıkıntıları görmenizi o kadar çok isterim ki... Yeni belediyenin bu konuda bir şeyler yapacağını ümit ettiğinizi belirtmişsiniz. Ben o kadar büyük ümit taşıyorum ki! Size anlatamam.

KOMİK

Pazarın “Özlü” sözleri


Mizah yazarı Ahmet Zeki Yeşil’den “Özlü sözler” geldi.
Bu hafta ilk kez sizlerle paylaşacağım.
Beğenmeniz halinde Ahmet Zeki Yeşil devamını göndereceğine söz verdi.
Birlikte okuyalım;

- Hizmette sinir yoktur.
- Hak verilmez, nah alınır!
- Koltuk sevdalısı çekyata yatmaz.
- Durumumuz yoktu maliyetine sevdik.
- Seksen günde devir alemi gitsin.
- Gökten üç elma düştü, üçü de GDO’luydu.
Seviyeli ilişki, kaç metre olmalı?
- Orta vadeli plan ortadan başlar.
- Kredi çekip başıma iş açacağım.
- İçli köfteyi üzmemek lazım.
- Cari açık kader değil, kederdir.
- Sıfıra sıfır, elde var umut.
- Kitap okumayan maval okur.
- Ev alma, komşu da alma; ofis al.
- Bütün ayılar birbirine benzer.
- Söz 1, dönmek 2, kıvırmak 3’tür.
- Kaymağını ye, kaynağını sorma.
- Gün gelir devran döner yeriz.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Çok önemli bir gelişme; Korku bulutları dağılıyor


Yeni yargı dönemi 2 Eylül’de başlayacak.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da adli yılın açılışı törenle gerçekleşecek.
Ancak bu kez uzun yıllardır hiç görmediğimiz bir durum ile karşı karşıyayız.
Çünkü bu yıl adli yıl açılış törenlerinin sarayda yapılacak olmasına pek çok barodan tepki geldi.
Barolar ardı ardına “Adli yıl açılışının Cumhurbaşkanlığında yapılması nedeniyle bu davetinize katılamayacağız” açıklamaları geliyor.
Bu satırları yazdığım ana kadar İstanbul, İzmir,, Muğla, Antalya, Adana, Aydın, Adıyaman, Konya, Ordu baroları davete katılmayacaklarını açıklamıştı.
Bu sayının 70’i geçeceği belirtiliyor.
Bence bu çok önemli bir gelişmedir.
Türkiye üzerindeki korku bulutların dağılmaya, iktidarın toplumun etrafına inşa ettiği kalın duvarların yıkılmaya başladığının bir göstergesidir.
Bundan sonrası artık eskisi gibi olmayacaktır.

NOT: Herkes Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun ne yapacağını merak ediyordu. O toplantıya katılıp bir de konuşma yapacakmış. Barolar Birliği Başkanının Adli Yıl açılış törenlerinde konuşması Feyzioğlu uzun konuştuğu için Erdoğan tarafından kaldırılmıştı. Erdoğan bu yıl izin verince Feyzioğlu çok sevinmiş ve “Sorunları konuşarak çözeceğiz” diyerek törene katılma kararı almış. Elbette sorunlar konuşarak çözülür ama bu edebiyatı da zafiyet haline getirmemek gerekmez mi?