ANALİZ

Paranoya bazen iyidir


Önce “Paranoya nedir?” ona bakalım isterseniz.
Ansiklopedilerde ve psikiyatri ile ilgili sitelerde paranoya şöyle anlatılıyor;
“Paranoya, aşırı endişe veya korkuyla karakterize edilen, sıkça mantıksız kuruntularla bilinen bir rahatsızlıktır. Kelime Yunancada paranous  “düpedüz delilik” anlamına gelir ve bu terim geçmişte kuruntu, delirme durumlarını ifade etmek için kullanılmıştır.”
Ansiklopediler konuyu açmak için de şu tanımı kullanmış;
“Paranoya, abartılı gurur, kuşku, güvensizlik, bencillikle belli olan bir ruh hastalığıdır. Hezeyanlarla özelleşen bir hastalıktır. Paranoyaya sahip kişiler sürekli şüphe içinde olan, tüm insanlara güvensizlik duyan özelliktedir. Çevresine düşmanca tavırlar sergiler, sürekli huzursuz ve kızgın yapılarıyla bilinmektedir.”
Doğal olarak zaten bir hastalık adı olan “paranoya” olumsuz bir tanımlama.
Tanımın kişiye uygulanmış hali ise “paranoyak”tır ve o da olumsuzluk ifade eder.
Nereden aklıma geldi bu?
Erdoğan’ın İstanbul’da seçimi iptal etmesiyle birlikte muhalif kesimlerde öfke ile karışık bir endişe/korku baş gösterdi biliyorsunuz.
AKP’nin asla seçimle gitmeyeceği, yenilenecek seçimde mutlaka bir hinlik yapılacağı, asıl oy çalmasının bu seçimde gerçekleşeceği gibi endişelerin yanı sıra olabilecekleri sıralayanlar da var.
Örneğin “dışarıdan seçmen getirecekler” diyenler oldu.
Bazıları, “Polisleri getirecekler güvenlik için ve hepsi AKP’ye oy verecek” iddiasında bulundu.
“Fazladan basılmış pusulalardan AKP’ye verileceğini, AKP’nin de kendi seçmenine bu pusulaları verip sandığa attıracağını” söyleyen de var.
Bazı seçmenler, “Bilgisayardan seçmen listelerine baktım, bizi silmişler” diye feryat ettiler.
“Seçim biter bitmez polislerin sandıkları toplayacağını ve değiştireceğini” ileri süreni dahi gördüm.
Sonuçta bunların olması mümkün mü?
Olabilir bazıları tabii de seçmenlerin bu telaşa kapılması aslında yazımın başında yaptığım “paranoya” tanımına pek uyuyor.
Ama inanın belki de ilk kez kendi kendime “İyi ki millet paranoyaya kaptırdı kendini” demekten de kendimi alamıyorum.
Nedeni basit, kimilerinin “Bu muhalefet de iyice paranoyaya kapıldı” diye alay etmelerine rağmen bu paranoya aslında işe yaradı.
Örneğin “Seçmen kütükleri askıya çıkmayacak” diye açıklama yapan YSK, listeleri partilere vereceğini ilan etti.
Seçmen bilgi listelerinin hizmete sunulmadığı bu nedenle bazı kişilerin kendini sistemde bulamadığı açıklandı. Daha sonra son seçimde oy kullanan herkesin adının listelerde olduğu görüldü.
Muhalefet partileri, seçmeni rahatlatmak için sandıklara nasıl sahip çıkacaklarını ayrıntılarıyla anlatmaya başladı.
CHP her sandığa bir avukat koyacağını açıkladı örneğin.
Seçmenler şunu da anladılar ki muhalefet partileri her sandık başında 8-10 kişiyle nöbette olacaklar.
Sonuç olarak yaşanan “paranoya” herkesi harekete geçirdi.
Paranoya yerini gerçeğe ve disiplinli bir hazırlığa bıraktı.
Demek ki her şey çok güzel olacak.

KOMİK

İşine gelince 6 sıfırı ekliyor gelmeyince “Sil o sıfırları” diyor


Hafta sonundaki bir yazımda Erdoğan’ın çiftçiye verdiği desteği “Size 130 katrilyon lira destek sağladık” cümlesi ile anlattığını belirtmiştim.
Oysa söylediği 130 katrilyon lira aslında 130 milyar lira.
Erdoğan bunu ilk kez yapmıyor.
Gezilerinde karşısında kalabalık görünce “Sizin ilinize şu kadar katrilyon yatırım yaptık” diye konuşuyor.
Amaç çok yüksek rakamlar telaffuz ederek bilinçaltına hitap etmek.
Yani kalabalıklara karşı eski para ile konuşmak işine geliyor.
Ancak bu durum “işine gelmediğinde” hemen müdahale ediyor.
Son örneğini cumartesi yaşadık.
Erdoğan gençlerle sohbetinde söz bedelli askerliğe gelince ödenmesi gereken parayı net olarak hatırlayamadı.
Bir genç “31 milyar alınıyor, bu para çok değil mi?” diye sorunca Erdoğan hemen müdahale etti.
“Sen nerelerde kaldın, at o sıfırları” dedikten sonra saray danışmanı Fahrettin Altun’dan bedellinin kaç lira olduğunu öğrendi.
Erdoğan’ın sohbetine katılan gencin 30 milyar dediği biliyorsunuz 30 bin lira.
Ama belli ki 30 milyar olarak telaffuz edilmesi Erdoğan’ı rahatsız etti.
Çünkü milyar sözü bedelli askerliğin olduğundan çok yüksek fiyata yapıldığı hissi uyandırıyor.
Yani burada “rakamları büyütmek hiç işine gelmiyor” gibi bir durum var.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

DSP Genel Başkanı iyice sinir bozuyor


İstanbul’da seçimlerin tekrarlanması kararı üzerine biliyorsunuz bazı partilerin adayları yarıştan çekildiklerini açıkladılar.
Bunlardan biri de DSP oldu.
Partinin İstanbul adayı Muammer Aydın karar henüz açıklanmadan önce çekilme eğiliminde olduğunu söylemişti.
Sonunda bu parti kararı olarak da açıklandı.
Buraya kadar gayet normal.
Seçimde varlık gösterememiş bir partinin yarışa devam etmemesi garip değil.
Ancak garip olan partinin genel başkanı Önder Aksakal’ın açıklaması.
Aksakal adaylarını çektiklerini ancak 23 Haziran’da muhalefetin adayını desteklemeyeceklerini bildirdi.
DSP’nin eğer seçime katılmıyorsa CHP’yi destekleyebileceği genel bir kanı.
Elbette bütün DSP’liler buna uymayabilir. O ayrı konu.
Ama Genel Başkan’ın bağlayıcı açıklama yapması hem yakışıksız oldu hem de iktidara dolaylı destek olarak algılandı.
DSP, “CHP desteklenmeyecek” kararındaysa adayını niye geri çekti, bunu anlamak zor.
DSP Başkanı, “Seçmenimizi serbest bırakıyoruz” da demiyor.
O halde adayı çekmeye de gerek yoktu aslında.
Çünkü adayın çekilmesi ve genel başkanın sinir bozan açıklamasından “DSP, 23 Haziran’da iktidarın yanında olacaktır” anlamı da çıkarılabilir.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Sanki YSK, Galatasaray’a da “gol tekrarı” yaptırdı


Büyük final öncesi yazdığım yazıda Katar’ın Başakşehir’i almak üzere protokol imzaladığını ve 120 milyon Euro ödemeyi kabul ettiğini belirtmişim.
Katarlı şirket protokole, “Başakşehir şampiyon olursa bu protokol otomatik olarak yürürlüğe girecek, aksi halde vazgeçme hakkımız saklıdır” maddesi ekletmişti.
Sonuçta Galatasaray Başakşehir’i yenerek şampiyon oldu.
Tabii maçın en ilginç bölümü gollerin atıldığı 17 dakikalık bölümdü.
1-0 geride olan Galatasaray 47. dakikada gole kavuştu.
Ardından gelen 17 dakikada Galatasaray üç gol daha attı ama ikisi sayılmadı.
Bu da akla ister istemez “Bu maç da seçime döndü. Seçim kurulunun tekrar yaptırdığı gibi Galatasaray’a da gol tekrarı yaptırıldı” esprisini getirdi.
Tabii maçtan önce tribünlerin Türk Bayrakları ile gelincik bahçesine dönmesi, ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganlarının atılması bu esprileri tetikledi.
Kimileri “Bayrakları ve sloganları gören iktidar yandaşları üst üste gol tekrarı yaptırdılar ama yine de şampiyonluğu önleyemediler. Darısı 23 Haziran’ın başına” dediler.
Galatasaraylı olmadığı halde “İlk kez Galatasaray’ın şampiyonluğuna sevindim” diyenlere de rastladım sosyal medyada.
Sonuçta Başakşehir sadece şampiyon olamama hüsranı yaşamadı, şimdi Katar’lı şirketin takımı almama riski de var.
Hele 23 Haziran’da da yenilgi yaşanırsa Katar herhalde protokolü bozar.
O zaman belediyeden de destek alamayacak Başakşehir ne olur bilemem.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Efendilik yine sizde kalsın tabii de görüntü hiç hoş olmuyor


Samsun’da Erdoğan’ın düzenlediği “19 Mayıs başkanlık şovuna” başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere muhalefet liderlerinin katkı sağlaması hiç hoş olmadı.
O fotoğrafta AKP, MHP, BBP, DSP ve VP başkanları olsa fark etmezdi.
Ama CHP, ANAP, SP de katılınca olmadı.
Çünkü “Birlik ve beraberlik” diyen Cumhurbaşkanı aslında kendi tek adamlığındaki bir yönetimi anlatıyor.
Diğer liderler de Erdoğan’ın bu amacına hizmet ediyor.
Sanıyorum muhalif genel başkanlar, özellikle Kılıçdaroğlu, “Efendilik bizde kalsın” düşüncesinde.
Sorun çıkaran, özlenen birlik ve beraberliği bozan olmak istemiyorlar.
Bunu anlamak elbette mümkün ama çok önemli bir milli günde, tek adamın propagandasına alet olmak da çok fena.
Erdoğan’ın sağında ve solunda yer tutmuş genel başkanların fotoğrafına içim sızlayarak baktım.
Bu tür görüntüler açıkçası gelecek için umudumu kırıyor.
“Bu kişilerle mi aydınlığa çıkacağız?” endişesine kapılıyorum.