2015 genel seçimlerinde bahsi geçmiş, 24 Haziran 2018 seçimlerinde daha çok gündeme gelmişti.
Ancak çabuk unutuldu. Oysa seçim güvenliği başlığı altında özel bir dikkat ve odaklanma gerektiren konulardan biri o.
Adı: “142 belgesi”
Seçim günü görev başındaki görevlilere verilen bir belge.
Bununla kendi sandıkları dışında bir sandıkta oy kullanmaları mümkün olabiliyor.
YSK’ya göre bu genelgenin, oy kullanıldıktan sonra teslimi gerekiyor.



İDDİALAR DOĞRU MU?

CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanıtlaması istemiyle önerge verdi.
Emir, “Ankara Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yaklaşık 5.000 polisin görev yaptığını ve bu polislerin tamamının seçim günü görevli gibi gösterilerek, sarayın bulunduğu ilçe olan Yenimahalle’de oy kullanacağı iddiasının kendisine ulaştığını” belirterek bu iddianın doğru olup olmadığını sordu.
Kuşkusuz vahim bir iddia ve beklenir ki; “doğru değil” yanıtı gelsin. Yine de bu belgenin kullanım biçimi önceki seçimlerde olduğu gibi 31 Mart yerel seçimlerinde de önem taşıyacak. Konuyu bilenler bu konudaki detayı şöyle paylaşıyor:
“Bu belgenin sahtesini üretmenin kolay olmaması gerekiyor. Yurttaşların bundan emin olması gerekli.”

‘Spor’ olsun diye 12.5 milyon




Yandaki fotoğraf (ismi bende saklı) okurumdan.
Yer: Bağcılar.
İstanbul Avrupa Yakası Çok Amaçlı Spor Salonu İnşaatı.
İnşaatın bitmesi gerektiği halde ortada bir şey olmamasını eleştiren okurum, “Vergilerimiz harcanıyor. Bir de seçim malzemesi olarak kullanılıyor” diyor ve ekliyor: “Milyar dolarlık ihalelerin yanında ufacık kalsa bile 5 kuruşa muhtaç kalacağımız şu günlerde önemli olmalı.”
Yerden göğe haklı. Dahası da var. Fotoğraftaki inşaat künyesinde, sözleşme bedeli 22.5 milyon TL olarak yazıyor.
Başlangıç tarihi ile 450 günlük yapım süresini topladığınızda salonun bugünlerde bitmiş olması lazım.
Künyede yazan Ensar İnşaat’ın internet sitesinde projenin bütçesi 35 milyon TL olarak yazılmış. Bitiş tarihi ise 1 Mayıs 2019.
Süre iki ay ötelenmiş, proje bedeli de 12.5 milyon TL artmış.
“Spor” olsun diye 12.5 milyon TL’yi sineye çekecek olan yine biziz.
Nasılsa şubat enflasyonu ocaktan, mart ayı da şubattan iyi olacak.
Bu arada siz de iki resim arasındaki 12.5 milyon TL farka bakıp tanzim kuyruklarının varlık kuyruğu olduğunu düşünebilirsiniz.

10 milyar nereye uçtu?




Kamu İhale Kurumu, 2018 “Kamu Alımları İzleme Raporu” açıkladı. Birkaç gün sonra rapor silindi, yeniden düzenlendi ve tekrar yayımlandı.
İlk yayımlanan rapora göre Kamu İhale Kanunu’ndan (KİK) istisna tutulan ihalelerin toplam tutarı 33 milyar 37 milyon 720 bin TL’ydi.
İkinci raporda bu tutar 9.7 milyar TL azaldı.
Bu azalışı fark eden Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer de Hazine Maliye Bakanı Berat Albayrak’a soruyor: “Devletin en büyük ihalelerini yöneten kurumun toplama işleminden ibaret istatistikte, yüzde 40 oranında bir hata yapması kabul edilemez. Bu bir hata mı, bir ihmal mi? İki rapor arasındaki 9.7 milyarlık farkın gerekçesi ne, sorumlusu kim?”
Gerçekten, halkın yaklaşık 10 milyar liralık vergisi nereye uçtu? Nasıl uçtu?
“Sehven” denilecek bir tuş hatasıyla mı karşı karşıyayız?
Çok daha başka bir şey mi?

“Temiz ödev” gibi iddianame


Bizim kuşağın öğrencilik lisanında “temiz ödev” deyimi vardı.
Normal günlük ödevden farklı olarak hiç hata yapılmaması gerekli “temiz ödev” de verilecek not müthiş önemliydi.
657 sayfalık Gezi Parkı İddianamesi’ne dair okuduğum bazı haber ve yorumlar “temiz ödev” çağrışımı yaptı.
Gezi özünde kitlelerin önce çevrelerine, yaşam mekanlarına, sonra da günlük hayatlarına yapılan baskılara kitlesel itirazın adıydı. Tam altı yıl sonra, 31 Mart’a çeyrek kala Gezi’yi suça dönüştüren iddianame mahkemece kabul edildi.
Yazıldı, biz de yazalım: Kabataş İskelesi’nde üzerleri çıplak deri pantolonlu kişilerce saldırıya uğradığını iddia eden Zehra Develioğlu vardı ya.
Yalanı MOBESE görüntüleriyle ortaya çıkmasına rağmen, iktidar yanlısı kalemlerin “diliniz kaba vicdanınız taş” ortak başlığıyla yazı yazdıkları Develioğlu’nun adı iddianamedeki 746 müşteki arasında yer almıyor.
Belli ki, tescillenmiş bu yalan iddianame savcısı nezdinde de kıymet taşımıyor.
Ama “yeniden kıymetlendirilen delil”ler varmış.
Gezi ile Sırbistan’da kurulmuş Otpor arasındaki bağı kuran ‘Analiz Raporu’nda imzası olan ve halen tutuklu emniyet müdürünün adı iddianamede yok.
Avukat Aslı Kazan sosyal medyadan tepkisini dile getirdi: “Gezi İddianamesi, FETÖ’cü polis fezlekesinin kopyasıdır. Savcılık “yeniden kıymetlendirme yapılarak örgüt militanlarının dosya üzerindeki etkileri ortadan kaldırıldı” diyor. Kıymetlendirme? Mesela ek klasörlerden anladığımız AKP milletvekili Fatma Benli’nin adının çıkartılması mı?”