Adettendir. Kamunun karar verdiği, ihalesini yaptığı büyük altyapı projelerinin yatırım bedeli,   ABD Doları üzerinden hesaplanır. Yabancı bankerlerden para talep etme ihtimali bunun temel sebebidir.

Diğer sebebi ise müteahhitler, inşaat maliyetlerini TL değil, dolar üzerinden hesaplarlar. Ancak iktidarlar bu maliyeti topluma dolar değil TL üzerinden açıklar.

Maliyetin enflasyonla çok artmış, iş bittiğinde ilan edilen rakamlar fırlamış; bu aşamada önem verilmez. Takip edilmeyeceği, sorgulanmayacağı, denetlenmeyeceği, denetlense bile yaptırım çıkmayacağı bilinir.

★★★

Bilim ve akılla inatlaşma pahasına uygulamaya konulmak istenen 4 yılı kazıyla geçecek denilen Kanal İstanbul projesinin yatırım bedeli 75 milyar TL olarak açıklandı. Bu tutar, bugünkü döviz kuru üzerinden 12 milyar 626 milyon dolar ediyor.

Gelin görün ki, işin sahibi konumundaki Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nda 2018 yılında hazırlanan resmi sunumda Kanal İstanbul’un toplam maliyeti 20 milyar dolar görünüyor.

★★★

Ulaştırma Bakanlığı’nın sunumu, Altyapı Yatırımlar Genel Müdürlüğü’nün o zamanki genel müdürü Erol Çıtak’ın imzasını taşıyor. Kanal İstanbul’un 20 milyar dolara mal olacağı, 40 sayfalık sunumun bu sunumun 37. sayfasında şöyle yer alıyor:

- Toplam kazı, nakliye ve depolama maliyeti: 10 milyar dolar

- Kaplama, sızdırmazlık, zemin ıslahı, mendirekler, acil yanaşma rıhtımları, işletme tesisleri vb: 5 milyar dolar

- Toplam kanal yapım maliyeti: 15 milyar dolar

- Altyapı deplasmanları ve ulaşım sistemleri: 5 milyar dolar

TOPLAM PROJE MALİYETİ: 20 milyar dolar

Bu da bugünkü kur üzerinden 118 milyar TL ediyor.

İki rakam arasında 43 milyar TL gibi devasa bir fark var.

Bu fark da şaka değil, bugünkü kurla yaklaşık 7.3 milyar dolar ediyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Kanal İstanbul’u “doğanın sonsuza kadar katli” olarak tanımlayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun açıklamalarına karşı yaptığı basın toplantısında yatırım maliyeti konusuna girmedi. Girmediği gibi, soru kabul ettiği halde bu soruyu soran da çıkmadı. Bakan Kurum’un, hafriyat miktarı olarak belirttiği 1.1 milyar metreküp rakamı, yukarıda bahsettiğim sunumdaki hafriyat rakamıyla örtüşüyor. Dolayısıyla  hafriyatla çıkarılacak toprak 1.1 milyar metreküp ise bu miktara ilişkin maliyet hesaplarının değişmemesi beklenir. Yok eğer, kanal yapım maliyetinde, zemin ıslahı vb gibi birçok kalemde maliyeti aşağıya çekecek yeni durumlar söz konusuysa bunların da açıklanması zorunlu.

Çünkü Bakan Kurum, bu projenin halkın sırtına yükleyeceği yeni borçları vergileri kendince reddetti ama o kısmı kısa geçti. Yine anlaşıldığı kadarıyla projenin hangi modelle yapılacağı da henüz kesinlik kazanmamış.

Yap-işlet-devret, yap-işlet, yap-kirala-devret diye üç model saydı bakan ama sonuçta hepsi aynı kapıya yani kamu özel işbirliği (KÖİ) modeline çıkıyor. Bu da yabancı bankerlerden alınacak kredileri eninde sonunda bizim ve çocuklarımızın ödeyeceği gerçeğini değiştirmiyor.

İGA LİMANI

Aynı sunumda yer alan “Kanal ile entegre yapılar” başlıklı  haritalı  bir görselde “İGA Limanı” görünüyor. İstanbul Havalimanı’nı yapan beş (şimdi dört) müteahhit ortağın CMLKK Liman adlı bir şirket kurduğunu Sözcü okurları bu köşede geçen şubat ayında öğrenmişti. Devletin resmi sunumundaki bu sayfa bize, Kanal İstanbul projesi karar sürecinin, Kalyon, Cengiz, Limak ve Mapa ile birlikte oluşturulduğunun ipucudur. Tabii ki şaşırtıcı değil ama kayıt düşmeye de engel değil.