Nasıl olur diyeceksiniz ama olmuş.

Konu Sağlık Bakanlığı ile şehir hastanelerini ilgilendiriyor.

Sayıştay’ın 2018 denetim raporunda çarpıcı bir usulsüzlük ortaya çıktı. Usulsüzlük; çünkü Sayıştay “İdarece Usule Uygun Olmayan Borç Üstlenimi Taahhüdünde Bulunulması ve Muhasebeleştirilip Raporlanmaması” diyor.

Konuya geleyim.

Şehir hastaneleri üzerinden Hazine’nin sırtına yıkılan olağanüstü mali yük, bu köşede sık işlenir. Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modelinin bir türü olan Yap-Kirala-Devret modelinde, devlet şirketin kiracısı. Şirket bedava Hazine arazisi üzerine, krediyle hastane yaptıktan sonra Sağlık Bakanlığı’ndan çeyrek yüzyıl tahsilat yapıyor. Dahası AKP iktidarı, şirketlerin bu modeldeki olası ödeme zorluklarını da üstlenmiş durumda.  Yani ‘X’ şehir hastanesini yapan tanınmış müteahhit ‘Y’, kredi borcunu ödemezse bunu devlet üstlenecek.

AYAR BOZULUNCA

Buraya kadar sürpriz yok.

Gelin görün ki, partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş, devletin pek çok alanında olduğu gibi borç üstlenim işinde de ayarı bozmuş. Nasıl mı?

Sayıştay raporuna göre, Sağlık Bakanlığı, şehir hastanesi müteahhitlerin kullandığı kredilerin anapara faiz ve diğer giderleri için borç üstleniminde bulunmuş. (Dahası bu işlemi mali tablolara yansıtmamış da.) “Ne var bunda” diyebilirsiniz. Şehir hastanesi modeli zaten borç üstlenimi üzerine kurulu diye düşünebilirsiniz. Ama öyle değil.

Yasaya göre bu işlemlerde Hazine’nin bağlı bulunduğu bakan yetkili. Yani ‘X’ firması, inşa ettiği devasa şehir hastanesi için aldığı borcu, bankalara ödeyemezse, borcu Hazine’nin bağlı olduğu bakan, Bakanlar Kurulu’na önerecek. Bakanlar Kurulu üstlenecek.

Tabii ortada Bakanlar Kurulu kalmadı. 9 Temmuz 2018’den sonra Bakanlar Kurulu’nun yetkileri artık Cumhurbaşkanı’nda. Dolayısıyla borç üstlenim yetkisi de.

Peki, ne olmuş?

Gelin Sayıştay’ın bizden saklanan, hatta Sayıştay’dan bile saklanmaya çalışılan şehir hastanesi sözleşmelerini inceleyerek vardığı sonuca bakalım. Sayfa 36:

“Sözleşme ve ekinde yer alan bu hükümler dikkate alındığında, yapılan işlem, fiilen 4749 sayılı Kanun’un “Borç Üstlenimi” başlıklı 8/A maddesinde tarif edilen borç üstlenimi taahhüdü işlemi olduğu için buna ilişkin yetki, mevcut kanuna istinaden sadece Cumhurbaşkanı tarafından kullanılabilir.

Denetimler sırasında istenilen bilgi ve belgeler bakanlık tarafından sunulmamakla birlikte (...) mevcut kredilerin defaten ödenmesini gerektirecek şekilde gerçekleşme olasılığının yüksek bir koşullu yükümlülük gibi değerlendirilmesinin gerçekçi görülmediği ifade edilmiştir.

Söz konusu açıklamalardan 4749 sayılı Kanun’da tarif edilen borç üstlenim taahhüdüne ilişkin sürecin takip edilmediği ve kanuna aykırı olarak borç üstlenimi taahhüdünde bulunulduğu anlaşılmaktadır.”

★★★

Böyle bir saptama karşısında Sağlık Bakanlığı’nın ne dediğini merak edebilirsiniz. Bakanlık Sayıştay’a cevabında, “İlgili madde hükümlerine göre borç üstlenimi süreci idarenin inisiyatifine bırakılmıştır” demiş. Sayıştay da “Böyle diyorsun ama hukuki dayanak göstermiyorsun” anlamına gelen bir kayıt düşmüş.

★★★

Sayıştay’ın şehir hastaneleri ile ilgili “Bu kadar olmaz” dedirten tespitleri bununla sınırlı değil. Ama yapılacak bir şey görünmüyor.

Çünkü bu raporlardan hareketle kamu görevlilerine sorumluluk yüklenemiyor. Bunun yapılabilmesi için Sayıştay’ın, adına denetim yaptığı TBMM’den uygulama için karar çıkması gerekiyor.

Bilin bakalım bu karar neden ve nasıl çıkmıyor?