Adli yıl açılış töreni, bugün üçüncü kez Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yapılacak. Adli yıl açılışının partili Cumhurbaşkanı’nın mekanına aktarılması, her şeyden önce yargı bağımsızlığına verdiği zarar nedeniyle, yani ilkesel olarak yanlış. Diğer yandan bu “mecburiyet hali”, başka yanlışlıklar üretiyor.



Söz konusu törenler beş yıl önceye kadar, ev sahibi konumundaki Yargıtay’ın kendi salonunda düzenleniyordu. İktidarıyla, muhalefetiyle siyasi aktörlerin o mütevazı salona gelip yargının temsilcilerini yargı mekanında dinlemesi simgesel önem taşıyordu.

SERVİSLE TAŞIMA

Bugün o simgesellik, yargının yürütmenin mekanına gidişiyle tamamen karşıt yönde işliyor: Otoriteyi tahkim etme yönünde.

Geçen yılki törende yargı mensupları Beştepe’ye belediye otobüsleriyle taşınmış, geçici olarak servise dönüştürülen aynı otobüslerle tören bitince geri dönülmüştü. Hakim ve savcıları bir müddet yürümek zorunda da bırakan bu usul adalete inancını kaybetmek istemeyen bütün yurttaşlar için üzücü bir manzaraydı. Fazlasıyla siyasi mitingleri anımsatıyordu.

Benzer görüntülerin bugün tekrarlanıp tekrarlanmayacağı merak konusu.



KİMSE İŞKENCE DİYEMEYECEK

Bugünkü törende kürsüye çıkan hiç kimse, Türkiye’nin ifade özgürlüğü, yolsuzlukla mücadele endekslerinde durmaksızın geriye gittiğinden bahsetmeyecek.

Uluslararası rüşvetle mücadele komisyonunun Türkiye hakkındaki olumsuz raporundan söz edilemeyecek.

Saray’daki törende kimse sayısız cezaevinden yükselen işkence çığlıklarına karşı etkili idari ve hukuki yolların işletilmediğini gündeme getiremeyecek.

Cezaevleri yönetimlerini insanlık onuruna aykırı uygulamalarında yapanın yanına kâr kaldığına değinemeyecek kimse.

Bakalım Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, konuşmasında Türkiye’de avukatların, büyük adliyelerde güvenlik güçlerince, sokakta Cumhurbaşkanlığı korumalarınca öldüresiye darp edilmesini eleştirecek mi?

YARGI REFORMU

Nelerden söz edilemeyeceğini tahmin ettiğimiz bugünkü törende, bol bol yargı reformundan bahsedilecektir.

Hani Adalet Bakanı’nın Meclis tatile girmeden çıkarılacağı sözünü verdiği, susarak sonbahara bırakılan reformdan.

Ülkeyi 17 yıldır aynı parti ve aynı iktidar yönetmiyormuş bütün bu fenalıklara başka bir iktidar yol açmış gibi allanıp pullanan reformdan.

Yeni adli yıl hayırlı olsun.

Sanal kayyum da iş başında




İktidar, ülke genelinde bütün belediyelerin veri tabanlarını tek merkezde birleştirmek ve takip etmek istiyor. Bu konuya “Tek sanal kayyum” başlığıyla geçen nisan ayında yer verdim. İçişleri Bakanlığı’nca belediyelere gönderilen yazıdan söz ettim (O sırada gerçek kayyum fırtınası esmiyordu henüz). Bakanlık yazısında tüm belediyeleri tek tabanda birleştirecek sisteme gerekçe olarak, bilgi güvenliği, siber tehditlere karşı önlem ve kişisel verilerin korunması gösteriliyordu.

İçişleri Bakanlığı’nın bu konudaki ısrarını artırarak sürdürdüğü haberi geldi. Her hafta farklı belediyeler, bakanlık yetkililerince ziyaret edilerek projeye katılım konusunda zorlanıyormuş.

Dahası, belediyelerin uzun süredir firma uygulamaları üzerinden online  kullandığı web servisleri kapatılarak bakanlık uygulamasına geçmeye zorunlu kılınıyormuş.

Yerel yönetimlerin halka götürdüğü hizmetin çeşitliliği hatırlanacak olursa, kontrol edilecek bilgi sistemlerinin ne kadar büyük olduğu daha iyi anlaşılır.

Henüz muhalefet partilerinden bu konuda bir ses çıkmış değil.

Alın size vesayet gibi vesayet.

Ankara Barosu Anıtkabir’e gidecek


Adli yıl açılış töreninin “resmi” kısmı bugün Saray’da yapılacak. Törene katılmayacağını bildiren Ankara Barosu adli yıl açılışını “Adalet Sarayı”nda yapacak. Bugün saat 11’de Sıhhiye Adliyesi önündeki basın açıklamasından sonra saat 12’de de Ata’ya saygı için Anıtkabir ziyaret edilecek.

Tıbbi malzeme sıkıntısı




Sorun yeni değil ama büyüyüp derinleşiyor. Kamuya bağlı hastane ve sağlık merkezlerinde tıbbi malzeme sıkıntısından söz ediyorum. Konunun farklı boyutlarına dair pek çok okur mektubu ulaşıyor. Bir okurum, firmaların parası hastanelerce ödenmediği için takip eden alımlarda malzeme kalitesinin düştüğünü yazıyor. Bir diğeri, firmaların teklif vermeye dahi yanaşmadığını. Bir sağlık merkezindeki okurum da aile hekimliklerinin medikal firmaların “insafına kaldığını”.

Konu genel halk sağlığını ilgilendiriyor. Sağlık Bakanlığı, şehir hastanelerinin kira ödemeleri için gösterdiği özeni tıbbi malzeme için gösteriyor mu?