Özel sektör şirketlerinin kurduğu HES’ler (hidroelektrik santral) devlete elektrik satarak para kazanıyor biliyorsunuz. Memleketin en güzel coğrafyalarının delik deşik edilmesinin ardındaki kaba ama yalın gerçek bu.
Üstelik enerji ihtiyacının ucuz karşılanması hedefiyle yola çıkan HES’lerin çoğu, kuruldukları yerde yaşayan halkın iradesine rağmen bu faaliyeti sürdürüyor.

★★★

Sivas’ta iki hafta önce Koyulhisar HES’in kanalı patladı. Tonlarca toprak çevreye saçıldı.  Karayolu su altında kaldı. Yol trafiğe kapandı. Felaket büyük şans eseri can kaybı olmadan atlatıldı. Sivas Valisi Salih Ayhan,  “Özel bir teşebbüse ait HES kanalının patladığını” söyledi.
Vali Ayhan’ın adını vermediği “özel teşebbüs”,  Denizli merkezli Bereket Enerji. Türkiye’nin önemli enerji “aktörlerinden” biri. Enerji Atlası’na göre 25 santrali işletiyor. 2 bin megavat üzerinde kurulu güç kapasitesine sahip.
Aslında bundan 12 yıl önce yapılan Koyulhisar HES, birkaç yıl sonra su sızdırmaya başlamış. Fakat o dönem Cumhuriyet savcılığına yapılan suç duyurusunda takipsizlik kararı verilmiş.
CHP Sivas Milletvekili Ulaş Karasu dün Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. 10 yıl önceki suç duyurusunu anımsattı. Santralin ÇED raporundaki güvenlik değerlendirmelerini sordu. Bir de bölge sakinlerinin yaşadığı maddi kayıpların karşılanması konusunda hangi çalışmaların yapıldığını.
Cevap gelip gelmeyeceği, gelirse de bir anlamının olup olmayacağı meçhul. Daha vahim olanı şu: Birkaç ay önce milyarlarca dolarlık banka borcunun yeniden yapılandırılmasıyla gündeme gelen Bereket Enerji, bu kadar insanın mağduriyetine kayıplarına karşı sesini çıkarmıyor. Nasılsa etkili bir yaptırımla karşılaşmayacağını, iktidarın onu koruyacağını biliyor. Başka akla yakın bir gerekçe var mı?

KAN ÜRÜNLERİ

Türkiye’de kamu kaynakları ile büyüyen şirketlerin, topluma karşı sorumlulukları söz konusu olduğunda ortaya çıkan suskunluk öyküleri bitmez.  Devletin alım garantisi karşılığında kan ürünlerini Türkiye’de üretme taahhüdü vermesine karşın ithal ettiği ortaya çıkan Murat Sancak’ın şirketi Maxicells A.Ş. açıklama yapmadı.

Uyarılar sürüyor. İstanbul Eczacılar Odası açıklama yaptı. Bilgileri özetleyeyim:

- Beş yıl önceki “ilaçta yerlileşme” hedefi kapsamında imzalanan “Plazma Ürünlerinin Temin ve Kullanımına İlişkin Protokol” e, Türk Kızılay’ı da dahil edildi.
- SGK’nın Maxicells şirketine verdiği alım garantisi, şirketin Kızılay’dan sağlayacağı plazmaları hammadde olarak kullanarak üretimi koşuluna bağlıydı. Silivri’de bu amaçla 150 dönüm arazi tahsis edilmişti.
- Bu üretim yapılmadığı gibi SGK kamu hastanelerine plazmaların Maxicells’den alınması yazısı gönderdi.

HASTALAR RİSK ALTINDA

- İstanbul Eczacılar Odası, SGK’nın kamu hastanelerine gönderdiği “talep toplama” yazısının çıkmaz bir yol olduğunu dile getiriyor. İlaç suiistimallerini önleyen sıralı ve eşit dağıtım sistemi yerine, bu kaynağın tek firmaya aktarılmasının hem hastaların sağlığını riske atacağını hem de 5 milyar TL’lik bu pazarın tek firmaya verilmesinin bedelini bütün ülkenin ödeyeceğini vurguluyor.  Maxicells A.Ş, faaliyetinin halk sağlığı ve kamu kaynaklarının kullanımı açısından hiçbir sorun yaratmadığını mı düşünüyor. Yoksa “bir müddet muhalif medyada yazılır yazılır sonra da unutulur” diye mi?