Şu alıntı, Adalet Bakanlığı’nın resmi internet sitesinden:

- Uluslararası ticaretten elde edilen büyük kâr marjları, bu alandaki rekabeti körüklemekte ve şirketlerin serbest rekabet piyasası dışındaki unsurlara başvurmalarına yol açmaktadır. Bu unsurlardan en önde geleni şüphesiz iş yapılan ülkedeki ihale komisyonlarına veya ilgili diğer karar makamlarına verilen rüşvettir.

- Bir yabancı ülkede ticaret, yatırım veya iş alma yarışını kazanmak için “rüşvet” bir araç olarak kullanılabiliyorsa, o ülkede adil rekabet koşullarının varlığından bahsetme imkanı yoktur. Adil  olmayan rekabet ortamının da sonuçta hiçbir girişimciye fayda sağlaması beklenemez.

Bakanlığa bağlı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü sayfasında bunun gibi pek çok yararlı bilgi yer alıyor. Rüşvetin zararlarını anlatan bu bilgilerin vatandaşla paylaşılması boşuna değil: Türkiye rüşvetle mücadele konusunda uluslararası sözler vermiş durumda.

GÜÇLÜ UYARI 

Gelin görün ki, kısa adı OECD olan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü, Türkiye’yi bu konuda yetersiz bularak uyarı gönderdi.

OECD Rüşvetle Mücadele Grubu, dün tonu pek de yumuşak sayılamayacak bir açıklama yaptı. Türkiye’nin üzerine düşenleri 5 yıldır yerine getirmediğini bildirdi ve bunun için ekim ayına kadar süre tanıdı.

Bu tarihe kadar yapılması gerekenlere dair bir plan rapor hazırlamazsa, örgüt Türkiye’ye önümüzdeki yıl “üst düzey” bir heyet gönderecek. OECD, Türkiye’nin imza attığı sözleşmedeki kilit unsurlara uymadığını, kanunları uygulamadığını ifade ediyor. Uygulama çerçevesinin güçlendirilmesi, kurumsal sorumluluk mevzuatında reforma gidilmesi gerektiğini bildiriyor. Muhatabı, temsil durumu nedeniyle Adalet Bakanlığı olan OECD açıklamasından özetle birkaç satır:

TEK BİR MAHKUMİYET YOK 

- Rüşvetle Mücadele Çalışma Grubu, rüşvetle mücadele mevzuatının uygulanmamasından kaygılı.

- Türkiye’nin konuya ilişkin mevcut kurumsal sorumluluğu, devlet kontrolündeki kurum ve kuruluşları kapsamıyor.

- Tüzel kişilere yönelik yaptırımlar yeterince etkili orantılı ve caydırıcı değil.

- Ülke ekonomisinin büyüklüğüne ve jeopolitik önemine rağmen 16 yıldır gerçek ya da tüzel kişiye ilişkin tek bir mahkumiyet kararı verilmedi.

SORUŞTURMALAR ETKİ ALTINDA

OECD açıklamasında ilginç bir kısım daha var. Buna geçmeden önce Türkiye’nin de imza attığı Rüşvetle Uluslararası Mücadele Sözleşmesi’nin 5. maddesini anımsatalım.

Söz konusu madde, bir devletin kamu görevlisine verilen rüşveti soruştururken, bu soruşturmanın “ulusal ekonomik çıkarlar, başka bir devletle olan ilişkiler veya ilgili kişinin kimliğinden etkilenmemesi” gerektiğini hükme bağlıyor.

OECD açıklamasının çarpıcı kısmı bununla ilgili. Denmiş ki:

“Rüşvetle Mücadele Çalışma Grubu, 5. maddeye aykırı biçimde Türkiye’de yürütülen rüşvet soruşturma ve kovuşturmalarının ulusal ekonomik çıkarlar, başka devletle ilişkiler veya ilginin kimliğinden etkilenmiş olabileceğinden derin bir kaygı duymaktadır.”

OECD Çalışma Grubu’nun 2014 yılında Türkiye’ye yönelik tavsiyeleri hatırlatılarak, “tekrarlanan eylem çağrılarına rağmen adım atılmadığı”nın altı çizilmiş.

Türkiye’de bunca yıldır yabancı rüşvetten tek bir mahkumiyet olmayışının hatırlatılması, hafife alınacak bir tablo olmasa gerek.

Ama ne gam. Çıkarlar, o pek aşina “yok hükmünde” cümlesini bir de bunun için kurarlar.