SÖZCÜ’nün Pazartesi yayımlanan nüshasında Sinan Meydan’ın İş Bankası’nın kuruluşuna ve ekonomik kurtuluş ve kuruluş savaşında üstlendiği role dair çok aydınlatıcı bir makalesi vardı.
O kıt kanaat imkanlarla verilen büyük savaştan ve sıfırdan bir ülke kurmak için atılan adımlardan etkilenmemek ne mümkün?
Biliyorsunuzdur; Ulu Önder Atatürk, 5 Eylül 1938’te hazırladığı 6 maddelik vasiyetinde “Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleriyle Çankaya’daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi’ne atideki şartlara, terk ve vasiyet ediyorum” ifadesine yer vermişti.
Atatürk, hisselerinin neması üzerinden yaşadıkları sürece Makbule Hanım’a Afet İnan’a, Sabiha Gökçen’e Nebile İrdelp’e ve Rukiye Erkin’e belirtilen miktarlarda aylık ödenmesini, Sabiha Gökçen’e ev alınması ve ayrıca para verilmesini, İsmet İnönü’nün çocuklarının yüksek öğrenimleri için gerekirse yardım yapılmasını, geri kalan miktarın da Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlarına tahsis edilmesini vasiyet etmişti.
Bugün itibariyle Atatürk’ün vasiyeti gereği, İş Bankası’nın hisselerinin yüzde 28’i CHP’nin kontrolünde ve neması Atatürk Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarına aktarılıyor. CHP, yönetim kuruluna üç üye atamak dışında hisseler üzerinde herhangi bir mali tasarrufta bulunamıyor.

HAZİNEYE DEVREDİLSİN

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve partisi, İş Bankası konusunda ilginç bir yol izliyor. CHP, Erdoğan’a karşılık verirse çıkacak tartışmayla seçim öncesinde ülkenin gerçek gündeminin unutulacağından endişe ediyor. CHP’nin sessiz kalmasını fırsat bilen AK Parti de hisselerin CHP’den alınması konusunda sessiz sedasız adım atmaya hazırlanıyor.
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, bu adımın sinyalini şu formülle ortaya koydu:
 “CHP’nin İş Bankası’ndaki hisseleri Hazine’ye devredilsin, ancak mali menfaatlerinden yine Atatürk Dil ve Tarih Kurumları yararlanmaya devam etsin.”

“12 EYLÜL HUKUKU”

“Demokratik siyasal sistemlerde bir partinin banka hissedarı olması ve bu sebeple banka yönetim kuruluna üye ataması doğru mudur” sorusunu soran Uçum, “hisseler CHP’de kalsın” diyenlerin bu soruyu yanıtsız bıraktığını savundu.
CHP’nin hisseleri muhafaza etmesine dair Anayasal bir güvence olmadığını söyleyen Uçum’a göre, 12 Eylül darbecilerinin kapattığı CHP’nin 1992’de yeniden açılması “siyasi devamlılık” olabilir ama “hukuki devamlılık” olamaz. O nedenle 1992’de kanunla verilen hisseler, bir kanunla CHP’den alınabilir.
Uçum bu tezini şöyle detaylandırıyor:
“Kimse 12 Eylülcülerin anayasal ve kanun düzeni geçersizdir gibi abes bir iddia ileri sürümüyor. Aksine tüm anayasal ve kanuni düzenin geçerliliği veri kabul ediliyor: 1982 Anayasası geçerli, kanunlar geçerli, parti kapatmalar geçerlidir. Siyasi yasaklar geçerlidir. Ancak tüm bunlar demokratik hukuk açısından gayri meşrudur.
Bununla birlikte kanun yoluyla yeni CHP’ye İş Bankası hisselerini vermek geçerlidir. Ancak bu düzenleme demokratik sistem açısından meşru değildir.
Bu durumda kanun yoluyla bu hisseleri asli sahibine iade etmek hem geçerli hem meşru olacaktır.
Pozitif hukuk açısından CHP’nin iddia ettiği siyasi devamlılık, mirasçılık statüsünün korunmasını sağlamaz. Mirasçılık için hukuki devamlılık gerekir o da yoktur.”
Uçum’a “Cumhurbaşkanı mirasını AK Parti’ye bıraksa gelecekte o mirası Hazine’ye devretmek mümkün olur mu?” sorusunu yönelttim.
Uçum, Atatürk’ün vasiyet iradesinin artık “hukuki değil manevi bir sorumluluk” olduğunu iddia ederek, vasiyetin artık bir “devlet ödevi” olarak bir parti değil Hazine tarafından üstlenilmesi gerektiğini savundu.
CHP yönetimi, seçim öncesinde gündemin İş Bankası’na kaymaması için, tartışmaya katılmayarak doğruyu yapıyor olabilir. Ancak CHP hukukçularının, seçim sahasındaki yöneticilerden bağımsız olarak, şimdiden Uçum tarafından ortaya konulan bu görüşlere karşı görüş üretmesinde fayda var.
Aksi takdirde, TBMM’ye teklif geldiğinde hazırlıksız yakalanabilirler.