Son dönemde dikkatimi çeken bir şey var.
Halkımız Suriye konusundan çok sıkılmış. Televizyonlarda Suriye konusu konuşulunca kanal değiştiriyorlar. Gazetede Suriye ile ilgili bir yazı ya da haber varsa okumuyor, sayfayı geçiyorlar.
Halbuki ülkenin şu anda bir numaralı dış politika gündemi Suriye.
Halbuki Suriye politikalarının sonuçları, hayatımızı doğrudan olumsuz etkiliyor.
Halbuki sokakta kiminle konuşsanız, herkesin gündeminde Suriyeliler var.
Peki bu kadar hayatımızın içinde olan bir konuyla ilgili gelişmeler medyada neden bu kadar az ilgi çekiyor?
Kamuoyu araştırması yapmam mümkün değil ama çevremde mümkün olduğu kadar çok insana soruyorum bu soruyu. Genelde aldığım yanıtları şu dört başlıkta toplayabilirim:
“- Yıllardır toplantılar, pazarlıklar yapılıyor, tablo hiç değişmiyor. Sonuç alamayacakları belli.”
“- Kimsenin çözüm istediği, Suriye’yi düşündüğü yok. Herkes kendi çıkarlarını koruyor.”
“- Haber ve yorumlarda gerçekler paylaşılmıyor, bilgiler tek taraflı veriliyor, hep aynı cümleler tekrarlanıyor.”
“- Suriye’de siyasi çözüm olmadıkça, göçmenler ülkelerine dönmedikçe yaşananları kimse umursamaz.”
Bu gerekçeleri düşününce hak vermemek elde değil. İnsanların artık ülkenin Suriye politikalarına inancı kalmamış.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani 5. Kez buluştu.
Rusya’da, İran’da ve Türkiye’de onlarca teknik toplantı yapıldı.
Onlarca “anlaştık” açıklaması geldi.
Peki hangi ortak hedefe ulaşıldı?
Hiçbirine!
Bir arpa boyu yol gidilemediği gibi işler sarpa sardı.
2018’de Astana’da anlaşma sağlanınca, Türkiye’nin ateşkesi gözlemlemek için İdlib’de gözlem noktaları kurması kararlaştırılınca, “Esad İdlib’den vazgeçmeyecek. Eninde sonunda İdlib’e girmek isteyecek ve Türkiye’nin gözlem noktaları ile İdlib’deki sivillerin durumu sorun olacak” demiştim.
Çok eleştiri aldım ama haklı çıktım.
An itibariyle bazı istasyonlar Esad ordusunun kuşatması altında ve Mehmetçik ile Esad güçleri arasında bir gerilim yaşanmasın diye Ruslar tampon görevi görüyor.
Ankara’daki üçlü toplantının detaylarına baktım. Yine herkes kendi pozisyonunu korumuş. Rusya ve İran, Esad’ın çıkarlarından taviz vermemiş.
“Önce HTŞ gibi Türkiye’nin de terör örgütü saydığı silahlı gruplar temizlensin” denmiş.
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama, üçlü toplantıda Türkiye’nin de imza attığı ortak açıklamada bir sonraki hedef “Suriye’nin siyasi bütünlüğünün korunması” olmuş.
Bu Suriye’de anayasal bir uniter devlet kurulması anlamına geliyor.
O devleti kim kuracak?
- Özgür Suriye Ordusu mu?
Suriye’nin geleceğinde kendi başına rol oynayamayacağı açık.
- HTŞ, IŞİD gibi terör örgütleri mi?
Hem YPG’ye hem Esad güçlerine karşı büyük bir yenilgi aldılar.
- Yoksa ABD’nin desteklediği SDG/YPG mi?
Türkiye burada durduğu müddetçe böyle bir ihtimal olmayacak. İran ve Rusya da bu konuda Türkiye’yi desteklemeye başladı.
- “Bir ihtimal daha var” diyorsunuz değil mi?
Sekiz yıldır süren savaşın geldiği noktaya bakılırsa hepsinden güçlü bir ihtimal.
YPG’ye karşı koyduğu tavra bakılırsa, Türkiye’nin çıkarlarıyla da uyuşan bir ihtimal.
Evet, Esad’lı ya da Esad’sız bir “Baas yönetimi” ihtimali.
YPG’nin bir garnizon devleti kurması istenmiyorsa, Suriye’de savaşan IŞİD, HTŞ gibi terör örgütlerinin yakın gelecekte Türkiye’ye tehdit olmaktan çıkması arzulanıyorsa bu ihtimal Türkiye açısından da kaçınılmaz olabilir.
Eminim herkes “madem aynı noktaya gelecektik bunlar neden yaşandı” sorusunu aklına getirmeden önce “zararın neresinden dönersek kardır” diyecektir.
Çünkü bu ülke, yanlış Suriye politikaları nedeniyle çok ağır bedeller ödedi ve politika değişmezse ödemeye de devam edecek.