12 Kasım 2019 günü New York Times Gazetesi’nde yayınlanan “güçle evli damatlar” yazısını okuduğumda, başlıkta aktardığım düşünce geçti aklımdan.

Siz “damat” sözcüğünden hemen Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ı anlamış olabilirsiniz ama benim aklıma gelen ilk isim Mehmet Ali Yalçındağ’dı.

Zaten yazıda da kendisinden “(ABD Başkanı Donald) Trump’ın İstanbul’daki (Trump kulelerinden) iş ortağı Aydın Doğan’ın damadı” diye söz ediliyordu.

Gazetenin iki yazarı, Trump’ın Türkiye ile ilişkilerini mercek altına yatırmışlar ve Mehmet Ali Yalçındağ’ın, Trump’ın kızı İvanka ve damadı Kuchner ile iyi ilişkilerinin, kritik rol oynadığına kanaat getirmişler.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD ziyaretinden önce gazetecilere ABD ile ilişkilerde Trump’ın tutumunun belirleyici olduğu mesajını vermişti. Ben o açıklamaları, ABD kurumlarının ve Kongresi’nin Türkiye aleyhtarı girişimleriyle birleştirip, “Türkiye’nin Washington’daki tek dostu Trump” olarak okumuştum.

NYT gazetesinde yayınlanan makalede ise özetle Trump’ın (ABD devletinin -Pentagon, CIA, Kongre, Dışişleri Bakanlığı- aksine) Türkiye’ye gösterdiği olumlu tavrın, Ankara ile Washington arasında “arka kapı” diplomasisi yürüten ve Trump Ailesi’nin dostluğunu kazanan Yalçındağ’dan kaynaklandığı iddia ediliyor.

Makaleden anladığım, Yalçındağ olmasa, Erdoğan’ın danışmanları Trump’ın kaybedeceği görüşünü dile getirip, Hillary Clinton’a yatırım yapılmasını tavsiye ediyormuş. Yalçındağ ise kazanacağından emin bir şekilde Trump ve ailesinin desteklenmesini sağlamış. Bu sayede Trump ile Erdoğan arasında köprü olup, iyi ilişkilerin önünü açmış.

NYT gazetesindeki yaklaşık 20 bin karakter uzunluğundaki makalede (12 bin karakter ve iki üç fotoğrafla bir gazete sayfası doldurulabiliyor) Yalçındağ’ın adı 20 kez geçiyor ve Türk-Amerikan, daha doğrusu Erdoğan-Trump ilişkilerinin gelişimindeki “kritik rolü” somut örneklerle anlatılıyor.

Makaleyi okumayı bitirdiğimde kendimi, şu soruyu sorarken buldum:

S-400 krizi orada öylece duruyor. Belli ki ABD ile yaşayacağımız daha çok kriz var. Madem ABD ile ilişkilerimiz sadece Trump ile ilişkilerden ibaret hale geldi ve madem Yalçındağ, Trump ile ilişkide köprü rolü oynuyor, o zaman Washington’da 5 yılını dolduran ve Ankara’ya dönme zamanı gelen Büyükelçi Serdar Kılıç’ın yerine niye atanmasın ki?

Prag’a büyükelçi atanan Egemen Bağış’tan, Hollanda’da Türkiye Büyükelçisi olan Şaban Dişli’den neyi eksik?



Malumunuz, ABD’nin sık sık karşısına aldığı, rejimi yıkmakla tehdit ettiği İran bir kez daha karıştı. Bu kez sokak eylemlerinin gerekçesi doğalgaz ve petrol ürünlerine yapılan yüksek zamlar oldu.

İran polisinin sert muamelesine, rejimin katı tutumuna ve binlerce insanın gözaltına alınmasına rağmen gösteriler kısa sürede bütün ülkeye yayıldı.

Yeni midir bilmiyorum ama İran kaynaklı bir videoda, bir kadın zamlara tepki gösterirken, Suriye’de Esad’a verilen askeri desteğin maliyetinin kendilerinden çıkarıldığını ima ediyordu. Kadının o yorumunu duyunca aklıma Türkiye’deki benzer tepkiler geldi.

Malumunuz, bizde de “EYT mümkün değil, maliyeti yüksek” deniliyor, EYT’lilerden “Suriyelilere 35 milyar dolar harcıyorsunuz, kendi vatandaşınızdan mı esirgiyorsunuz” karşılığı geliyor. İşsizliğin bir nedeninin de Suriyelilerden kaynaklanan ucuz ve kayıt dışı istihdam olduğu yorumları yapılıyor. Vergiler ve cezalar arttıkça, “devlet bizden alıp Suriyelilere harcıyor” deniliyor.

Eminim Avrupa’da da işsizler durumlarını göçmenlere bağlıyor.

Bir çok ülkenin gizli servisleri Suriye’de iç savaşı başlatılmadan önce “Pandora’nın kutusunu açmayın, bedeli ağır olur” uyarısı yapılıyordu.

Bugün gelinen noktada uyarının çok haklı çıktığını ve Suriye krizinin bütün bölgeyi etkisi altına aldığını bizzat yaşayarak öğreniyoruz.