Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan seçim konuşması yapıyordu. Her zamanki gibi hedefinde CHP vardı.
CHP’li bir vekilin Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yürüttüğü petrol ve doğalgaz arama çalışmalarını eleştirdiğini söyledi. Sıradan siyaset konularının dışına çıktığından hemen kulak kesildim. Şöyle devam etti:
"Doğu Akdeniz'deki operasyonlarımızın durdurulması gerektiğini söylüyor. Türkiye'nin Akdeniz'de yürüttüğü çalışmalarda Rumların ve diğerlerinin rahatsızlık duyması gayet tabidir. Burada sorgulanması gereken CHP'nin tavrıdır, CHP'nin hazımsızlığıdır. Ülkemizin enerji güvenliğine dair milli bir meselede CHP'nin bu şekilde savrulması, böyle bir gafletin içine düşmesi gerçekten üzücüdür. Bizi en çok yaralayan CHP'nin, Rumların ağzıyla konuşmasıdır.”
İtiraf edeyim, yerel seçimlerin verdiği meşguliyetten olsa gerek, bu konuyu atlamışım.
Cumhurbaşkanı başka konulara geçince araştırmaya başladım. Kısa süre içinde, birkaç gündür iktidarı destekleyen yayın organlarında “CHP’li vekil Rumların ekmeğine yağ sürdü” tarzı haberler çıktığını gördüm.
“Yok daha neler” dedim kendi kendime.
Hangi partiden olursa olsun, bu milletin seçtiği bir milletvekili nasıl olur da böyle stratejik bir meseleyi eleştiri konusu yapar?
Kısa sürede söz konusu milletvekilinin CHP’nin Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır olduğunu gördüm ve hemen soru önergesini buldum.
Mersin milletvekili olmasından kaynaklansa gerek, Mersin’in Erdemli ilçesindeki petrol ve doğalgaz aramalarının başarısızlıkla sonuçlandığına dikkat çekmişti. Ardından yaklaşık 100 gündür Alanya’da devam eden aramalardan da sonuç çıkmayacağı iddialarını dile getirmiş. İşin yüksek maliyetine ve karşılığında hiçbir sonuç alınmamasına dikkat çekip, o paranın halkın Mersin’de çiftçilerin temel ihtiyaçlarına harcanması gerektiğini savunmuş. Önerge şu soruyla bitirilmiş:
“Erdemli kuyusunun boş çıktığı düşünüldüğünde, Akdeniz’de ortaklaşa petrol ve doğalgaz arayan İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimine karşı gövde gösterisi yapmak amacıyla mı Akdeniz’de petrol ve doğalgaz arama çalışmaları başlatılmıştır?”
Başarır, dün TBMM’de kameraların karşısına çıkıp, Erdoğan’ın aktardığı gibi bir cümlesi varsa milletvekilliğinden istifa edeceğini söyledi. Başarır, "Cumhurbaşkanı, bir milletvekilini hedefe koyarken bu önergeye bir bakmaz mı? Ben, Mersin milletvekiliyim. Nasıl diyebilirim ki 'Akdeniz'de nasıl arama yapabiliyoruz?'” sorusunu dile getirdi.

O önergeden o sonuç çıkmıyor

CHP Milletvekili Başarır’ın soru önergesini iki kez dikkatlice okudum.
Türkiye’nin deniz dibinde petrol ve doğalgaz arama konusundaki yatırım ve işletme maliyetlerinin yüksekliğine rağmen hiçbir sonuç alamamasını eleştirmiş.
Bir TBMM üyesinin, ülkenin milli bütçesinden yapılan harcamaların şeffaflığını, verimliliğini sorgulamasından daha doğal bir şey olamaz. Ayrıca “ihale yapıldı mı?” gibi soruların yanıtını bilmek milletin en doğal hakkıdır.
Bu nedenle, o soru önergesinden “CHP milletvekili Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz aramasına karşı çıktı” ya da “CHP Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz aramamızı istemiyor” sonucunu çıkarmak büyük bir zorlama olur.
Ancak, enerji diplomasisi konusunda uzun yıllar çalışmış bir gazeteci olarak şunu da söylemeden geçemeyeceğim.
Başarır, soru önergesinde, ihalede ve harcamalarda şeffaflık ve verimliliği sorgulamakla yetinmeyip, bu faaliyetin sırf İsrail ve Kıbrıs Rum Kesimi’ne karşı gövde gösterisi yapmak amacıyla yapıldığını ima etmesi de gereksiz olmuş.
Türkiye, Erdemli ve Alanya açıklarında değil ama Kıbrıs’ın doğusunda ve güneyindeki petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerinden dışlanmayı kabul edemez. Gerektiğinde, ABD, İsrail, Mısır, İtalya ve Katar’a karşı gövde gösterisi yapmak durumunda kalabilir. Keşke Sayın Başarır, bu paragrafı eklemeden önce Türkiye’nin en önemli petrol ve doğalgaz uzmanlarından, CHP’nin enerji komisyonlarında uzun süre görev yapmış Necdet Pamir’e danışsaymış.

Dost Katar ne yapıyor?

Bu arada Katar demişken, 1 Ocak 2017 günü, ExxonMobil isimli Amerikan şirketi ile Qatar Petroleum isimli Katar şirketinin Kıbrıs’ın güneyindeki 10 numaralı parselde arama faaliyetleri için anlaşma imzaladığını ve Kasım 2018’de sondaja başladığını anımsatmak isterim. Üstelik iki şirket bu arama faaliyetini Kıbrıs Rum Kesimi hükümeti ile anlaşarak yapıyor.
Sizce Qatar Petroleum bu anlaşmayı, “Türkiye’nin yakın dostu” Katar Emirinin bilgisi dışında yapmış olabilir mi?
O halde ambargolar altındayken boşalan market raflarını dolduran bir ülkenin uluslararası çıkarlarına aykırı bir organizasyonun içinde olduğu için Katar’a da söyleyecek bir çift lafımız olmalı.
Doğu Akdeniz enerji kaynakları konusunda Katar’ın konumunu görmezden gelerek konulan hiçbir tepki içten olmayacaktır.