CHP’nin İstanbul Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu, CHP içinden bir kesimin itirazlarına rağmen ilginç bir adım atmıştı.
İlk kez, Sözcü okurlarının bu köşeden okuduğu o adım, eski bir İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan randevu istemekti.
O görüşme dün gerçekleşti ve yaklaşık 1 saat sürdü.
Ekrem İmamoğlu ile görüşme sonrasında yaptığım görüşme de bu yorumumu destekler nitelikteydi.
Görüşmenin tamamına yakınında İstanbul konuşulmuş bir kere. Erdoğan 1994’te Belediye Başkanı seçildikten sonra bulduğu tabloyu ve ayrılırken teslim ettiği tabloyu anlatmış. İstanbul’a yaptıklarını anlatmış.
Görüşmede Erdoğan’ın yatay kentleşme konusundaki sözleri ve “Manhattan” eleştirisi de gündeme gelmiş. Erdoğan, dikey kentleşmeye çok kızdığını vurgulamış.
İmamoğlu’nun saygılı, ölçülü ve temiz bir kampanya yapma niyetini dile getirmesi üzerine Erdoğan da “öyle olacak” güvencesi vermiş.
Görüşmede bir de geçmiş anısı yad edilmiş.
Erdoğan Belediye Başkanı olduktan sonra İmamoğlu’nun ailesine ait lokantada yemek yemiş. Ekip hızlıca kalkıp gitmiş ve hesap ödenmemiş.
Erdoğan, “Sana borcumuz varmış, onu da ödeyelim” deyince İmamoğlu, “O gönül borcu. Başkan seçildiğimizde, desteğinizi esirgemezsiniz ödeşiriz” demiş.
Görüşmenin, siyasetteki bu gerilim atmosferini yumuşatacak önemli bir adım olduğunu düşünüyorum.

arabaslik-1

Suriye’de “Fırat’ın doğusu” meselesi hepten sarpa sarıyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’den çekilme restini, kendisine bağlı Amerikan devlet kurumları bile görmedi. Trump ve kendi ekibinin yaptığı “bağlayıcı”  ve hem takvim hem “kesinlik” içeren açıklamalara rağmen, çekilme şartlara bağlandı, ötelendi.
Yaptığı açıklamaları hayata geçiremeyen Trump’a gecikmeyi kendi kamuoyuna açıklayabilmek için gerekçeler gerekiyordu. Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton da Ankara ziyaretinde bu gerekçeleri üretmeye çalıştı. Türkiye’nin talepleri konusunda ayak diremekle kalmadı, “Suriye’deki müttefiklerimize müdahalenize izin vermeyiz” mesajını verdi ama Ankara’dan eli boş döndü. Üstüne üstlük, Rus askeri birlikleri ile YPG/PYD Münbiç’de Arimah kasabasında ortak devriye atınca ABD iyice zor durumda kaldı. Ankara’yı dahil edememek, YPG’yi Esad/Rusya ittifakına kaptırmak gibi gelişmeler, Trump yönetimini farklı farklı arayışlara soktu. Planlar yeniden masaya açıldı.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Mısır’da sinyalini verdiği “Suriye’de yeni askeri arayışlar”, ABD’nin ana planının bozulduğunu ve B planını devreye sokacağını gösteriyor. Fransa Dışişleri Bakanı’nın “Siyasi çözüm bulunana dek Suriye’den çekilmeyeceğiz” açıklaması da ABD’ye yeni bir manevra alanı yarattı.
Gördüğünüz gibi Suriye, önünde karambol olan bir kale gibi.
Türkiye’nin kaleci durumuna düşüp gol yememesi lazım.

basliksiz-2

Abdurrahman Şimşek, Nazif Kahraman ve Ferhat Ünlü, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda işlenen “Kaşıkçı Cinayeti”ne dair bir kitap yazmış. İsmi “Cemal Kaşıkçı Cinayetinin Karanlık Sırları: Diplomatik Vahşet”
Sağolsunlar, imzalayıp bana da göndermişler.
Bir nefeste okudum. Batı medyasının peşinden koştuğu bir çok bilgiyi gün ışığına çıkarmışlar.
Kitabı okurken gazeteci kıskançlığı yaşamadım dersem yalan olur.
Bazı meslektaşlarımla konuşurken, “MİT’ten büyük destek alarak yazmışlar, MİT’le ilgili övgülerden belli” benzeri eleştiriler duydum ama neticede ne olduğuna, ne zaman, nerede, nasıl yaşandığına ve kimin yaptığına (Yani 5N1K’ya) dair çok somut bilgilerin bu eleştiriyi etkisizleştirdiğini düşündüm.
Çünkü, haberleri yakından takip eden biri olarak kitaptan çok fazla yeni detay öğrendim.
Suudi istihbaratının kurduğu Kaplan Timi başta, yabancı istihbaratın İstanbul’daki faaliyetlerine dair bölümü okurken tüylerim diken diken oldu.
Kitabı bitirdiğimde, Ankara’nın Suudi Arabistan’a karşı daha sert bir tavır alması gerektiğine olan inancım pekişti. Eminim siz de okuduğunuzda vahşetin büyüklüğünü anlayıp aynı hisse kapılabilirsiniz.