2018 yılıydı. Henüz seçim sathı mahalline girmemiştik. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu haftada bir kez Ankara’ya geliyordu.

O ziyaretlerinden birinde öğlen yemeğinde buluştuk. Bana İstanbul yerel seçimleri için yaptıklarını anlatıyordu.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ıslak imzalı sandık tutanakları CHP tarihinde ilk kez bu kadar fazla toplanabilmişti. Bunu yerel seçimlerde daha da iyi yapacaklarını vaat ediyordu.

İyi bir aday bulamadıktan sonra bunların yetmeyeceğini söyleyerek sözlerini böldüm.

“Onun için de çalışıyoruz” dedi.

Ne yaptıklarını sordum.

“İstanbul halkına isim sormak yerine nasıl bir belediye başkanı beklediklerini soruyoruz” dedi.

Ardından çıkan profili anlattı:

- 45 yaş civarında

- İnançlara saygılı

- Belediyecilik deneyimi olan

- (Bu maddeyi “maalesef” diyerek söyledi) Erkek

- Demokrat, her eğilimi kucaklayabilecek..

Doğal olarak “Böyle biri var mı” dedim.

“Evet, mesela Beylikdüzü Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu” dedi.

İtiraf edeyim, ismini bir iki kez duymuştum. Şişli, Beşiktaş, Kadıköy, Maltepe, Bakırköy’ün CHP’li belediye başkanları kadar ünlü bir isim değildi.

İki ay sonra aynı ismi Kemal Kılıçdaroğlu’ndan duydum. Belli ki benzer bir değerlendirmeyi birlikte de yapmışlardı.

İsmi açıklandığında İstanbul’da dahi bilinirliği yüzde 14 olan o isim çok büyük bir zaferle, hem de AK Parti’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan sonraki en önemli ismi Binali Yıldırım’ı geride bırakarak seçimi kazandı ve bugün itibariyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunda oturuyor.

İmamoğlu’nun kampanyasını yöneten Necati Özkan’ın “Kahramanın Yolculuğu” kitabını okumaya başladığımda nedense aklıma ilk gelen Kaftancıoğlu ile yaptığımız o sohbet olmuştu.

Sayfaları çevirdikçe kendi kendime “Nasıl yani? Seçimi makina mı kazandı” demeye başladım.

CHP’nin İstanbul Teşkilatı gibi İl Başkanı Kaftancıoğlu’nun emekleri de hiçe sayılmıştı. Fotoğrafların birkaçında vardı kendisi ve hep geri plandaydı. Kitaptaki “Kampanya Makinasının Yönetimi” bölümünü okuyunca “yok daha neler” demeden edemedim.

Fotoğraflarda olduğu gibi makinada da birinci sırada Necati Özkan vardı.

İkinci sırada Öykü Ajans (Özkan’ın ajansı), üçüncü sırada İmamoğlu’nun danışmanı Murat Ongun ve ekibi, dördüncü sırada proje koordinatörü Emrah Şahan, beşinci sırada bilgi işlemci Melih Gecek, altıncı sırada CHP Milletvekili Özgür Karabat (ve İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı), yedinci sırada Lojistik ve finansman sorumlusu Fatih Keleş, sekizinci sırada hukukçu Burcu Aydın ve dokuzuncu sırada Kaftancıoğlu yer alıyordu.

Kitaba en büyük tepki de haliyle Kaftancıoğlu’ndan geldi. Kaftancıoğlu’nun eleştirisini içeren Twitter mesajından sonra kitap siyasi gündemin en önemli konusuna dönüştü.

Ekrem İmamoğlu, kahraman olarak nitelenmesine şerh koysa da Necati Özkan’ın arkasında durdu.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun ise kitabı okumadığını ama Kaftancıoğlu’na da “Twitter mesajına gerek yoktu, kitabın reklamını yapmış oldun, sayende daha çok okunacak” dediğini öğrendim.

Kaftancıoğlu’nun ABD Başkanı Donald Trump gibi Twitter’ı yoğun kullanması, parti içi meseleleri dahi oraya taşıması belli ki kendisini rahatsız etmiş.

Kılıçdaroğlu’nun kitap konusundaki görüşünü merak ettiğim için telefonda kendisine de sordum.

Tartışmaya girmeyi ve tartışmanın uzatılmasını doğru bulmadığını belirterek şunları söyledi:

“Örgütümüz iyi çalıştı. Fedakarlıkla çalıştı. Önyargıya kapılmaksızın, kendi içlerindeki kırgınlıkları bile bir kenara bırakıp birlikte durdular ve kazandılar. Herkes başarıyı sahiplenmek ister. Bazı aktörler başarıyı sadece kendi pencerelerinden görebilirler. Bunlar olur. Ancak önemli olan başarıyı kalıcı kılmak için çalışmaktır. Yeter ki başarı olsun.”

İyi bir kampanya ekibi elbette ki seçimlerin kaderini etkiler. Ancak siyasi seçimleri, ticari reklam kampanyalarından ayıran şey, partilerin şirket, seçmenin de müşteri gibi davranmamasıdır.

Keramet sadece makinada olsa, Necati Özkan ve şirketi, aynı sahada olduğu 2014 seçimlerinde de aynı başarıyı elde ederdi.

Binali Yıldırım tarafının da yenilginin analizini yaparken faturayı kampanyayı organize eden reklam/halkla ilişkiler şirketine değil, İstanbul İl Teşkilatı’na kesmesi de tesadüf olmasa gerek.