2011 genel seçimlerinde vaatler havada uçuşuyordu.

CHP işçiye yüksek asgari ücret, emekliye ikramiye gibi vaatler vermişti. AK Partililer ise “CHP’lilerin hayallerinin bile yetmeyeceği” bir proje ile çıkmak istiyordu.

“En çılgın” proje işte bu düşüncenin ürünüydü. Karadeniz’i Marmara Denizi ile birleştirecek ikinci deniz yolu inşa edilecek ve adı Kanal İstanbul konulacaktı. Aklın, coğrafyanın, ekonominin sınırlarını zorluyordu ama “AK Parti yapar” algısı o kadar güçlüydü ki vatandaş, hayalini bile sahiplendi. AK Parti bir kez daha seçimden zaferle çıktı.

Aradan geçen seçimlerde Kanal İstanbul’u daha az duymaya başladık. Kamu yatırımlarının dibe vurduğu, müteahhitlerin hakedişlerini dahi tahsil etmekte zorlandığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin muhalefete geçtiği son yıllarda hepten unutuldu.

Ancak tam “Kanal İstanbul artık tarih oldu. Bu parasızlıkta yapamazlar” denilirken, sürpriz bir gelişme yaşandı ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın raporu ile konu yeniden gündem oldu. Bakanlık, 45 kilometrelik kanalın 7 yılda tamamlanacağını ve 75 milyar TL’ye mal olacağını duyurdu.

Peki devletin öz kaynaklarıyla yapamayacağı, Türk özel sektörünün 75 milyar TL’lik bir işin altına girmeye mecalinin olmadığı bir dönemde ne oldu da çılgın proje yeniden gündeme geldi?

İstanbul’da yaptığım sohbetlerde duydum ki Çin sermayesi projeyle yakından ilgileniyormuş ve yetkililerle temasa geçmiş.

Projenin Yap İşlet Devret yöntemi ile yapılacağı daha önce duyurulmuştu.

Haliyle projeyi Çinliler yaparsa, uzun süre Kanal İstanbul’u işletecekler.

Yani Türkiye’nin egemenlik alanındaki bir su yolu, Çinlilerin kontrolünde olacak.

İnsan ister istemez soruyor: “Çinliler kontrol ederken Kanal İstanbul Çinli mi olacak milli mi?”



Geçen hafta, kanser hastası bir arkadaşımın “Fentalyn içeren ağrı kesiciyi 4 dozla sınırlamayın” feryadını aktarıp, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya konuyla ilgilenmesi için çağrı yapmıştım. Bakan Koca telefonla aradı. Bir hekim olarak morfinli ağrı kesicilerin dahi işe yaramadığı ani ağrı ataklarını çok iyi biliyordu ve Fentalyn içeren ağrı kesicinin 4. evre kanser hastası için öneminin farkındaydı. Ancak, 4 doz kısıtlamasının da kendilerinden kaynaklanmadığına dikkat çekiyordu. Ben “yine de hayatlarının son gününde ağrılarını dindirmelisiniz” deyince Bakan Koca şu yanıtı verdi:

“Biz de o ağrı ataklarını yaşasınlar istemiyoruz. Ancak üretici firma 4. dozdan sonrası için klinik deney yapmamış ve 5. dozu önermiyor. Solunumla ilgili ciddi yan etkileri olabilir. Farklı bölümlerden doktorların birlikte değerlendirip uygun görmesi halinde belki verilebilir ama riski de unutmamalı.”



Her zaman söylerim. Bir insanın yaşam standardını değiştirmek, eğitimle mümkündür. Cumhuriyet projesinin en büyük zaferi, Anadolu’daki çocukların, özellikle de kız çocuklarının önünü eğitimle açmayı başarmasıdır.

Ardahan Eğitim Vakfı’nın (AREV) 28 Kasım’daki eğitime destek buluşmasında bunu bir kez daha gördüm. Vakıf İstişare Kurulu Başkanı FOX Haber Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk ve Vakıf Başkanı İlter Avşar’ın ev sahipliğinde iş, sanat ve basın dünyasından önemli isimlerin katıldığı buluşmada, AREV’in Ardahan’daki çocukların hayatına nasıl dokunduğunu gördüm ve mutlu oldum. Ardahanlı iki kız çocuğunun robotik kodlama yarışmasında Türkiye birincisi olup Çin’deki şampiyonada 600’e yakın takımı geride bırakması beni çok gururlandırdı. Zeynep isimli ilkokul öğrencisinin “şehrimizde sinema yok” demesine ise çok hüzünlendim.

Yemeğe katılanlar ellerini taşın altına soktu. Eğer, uzak ve yalnız şehir Ardahan’da okumak için can atan çocukların hayatına dokunmak, onları sinema ve kütüphane ile tanıştırmak için karınca kararınca destek olmak isterseniz bunu AREV üzerinden yapabilirsiniz.

Ardahan Eğitim Vakfı Vakıfbank Samandıra Şubesi

IBAN: TR76 0001 5001 5800 7301 5131 36