Tartışmasız, sadece Türkiye’nin değil dünyanın en ünlü şairlerinden biridir Nazım Hikmet.

Pablo Neruda, Edgar Allan Poe, Charles Baudelaire, Louis Aragon, Jorge Luis Borges, Vlademir Mayakovsky gibi gibi 20. Yüzyılın ilk yarısına damgasını vurmuştur.

Şiirleri, dünyanın her yerinde yüzlerce dile çevrilmiş, sözün gücünü insanlığa göstermeye devam ediyor.

Ölümünün 56. Yılında “Nazım’ı anıyoruz” etkinliği için Moskova’dayız. Rus Türk İşadamları Birliği ile Nazım Hikmet Vakfı’nın organize ettiği etkinliklikler, 2 Haziran akşamı Moğollar konseri ile başladı. Efsane grubun kurucularından Cahit Berkay, çok heyecanlıydı ve bunu Nazım’ın yattığı kentte konser vermeye bağlıyordu.

Konserde ünlü sanatçı Edip Akbayram da konser sırasında iki şarkısını seslendirdi. Türkiye’den Nazım’ı anmaya gelenler, Rusya’da yaşayan Türkler ve hatırı sayılır Rus izleyici, tıklım tıklım dolan salonda şarkılara eşlik etti.

Tören sırasında geleneksel hale gelen "Nâzım Hikmet Dostluk Ödülü" bu yıl sanatçı Edip Akbayram ve Prof. Dr. Dmitriy Dmitriyeviç Vasilyev’e verildi.

Edip Akbayram, ödülün bugüne dek aldığı en kıymetli ödüllerden biri olduğunu söyledi.

“NAZIM HERKESİN ORTAK DEĞERİ”


Nazım Hikmet Vakfı adına Zeynep Altıok ve İnci Zeynep Oral, Nazım Hikmet Anma Komitesi Başkanı Ali Galip Savaşır, Rus Türk İşadamları Birliği Başkanı Naki Karaaslan, gazeteciler Hakan Aksay, Rıdvan Akar ile sanatçı Burhan Şeşen, Karikatürcüler Derneği Başkanı Metin Peker ve TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan da etkinliklere katıldı.



İlk sözü Moskova’daki anma törenlerinin mimarlarından Ali Galip Savaşır aldı ve şöyle dedi: “Bu yıl Nazım Hikmet’in  Rusya’daki Türk toplumunun, Türkiye’deki dostlarımızın desteği ile vatandaşlığının geri verilişinin de 10. yılı. Bu ayıbın düzeltilmesinden mutluyuz. Nazım Hikmet’i hayata bakışı, dünya görüşü ne olursa olsun herkesin ortak değeri yapmak istiyoruz. Nazım Hikmet vicdanımızın vatan severliğin sesi olmaya devam edecek.”



RTİB Başkanı Karaaslan ise “Nazım Hikmet yürekli bir sanatçıydı. Memleketine sevdiklerine özgürlüğüne hasreti dinmedi. Sanatından ilkelerimden asla vazgeçmedi. Aydın tavrı bizlere ışık tutacak” diye konuştu.

Nazım Hikmet ile hiç karşılaşmadığını ifade eden Zeynep Oral ise “ama dünyanın her yerinde ona sarıldım. Dünyanın her yerindeki haksızlığa onunla direndim Nazım romantik bir komünisttir. Onun şiiri ezileni suskunları sesi çıkamayanlar kapsar” yorumunu yaptı.

Edip Akbayram'a ödülünü veren sanatçı Zülfü Livaneli ise sevilen insanların hayatı ve isimlerinin sadece kendilerine ait kalmadığını, halka ait olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Nazım Hikmet bu ismi onurla taşıdı. Ömrü boyunca direndi. Yaşar Kemal direndi. Sabahattin Ali direndi. Tarık Akan direndi. Birçok arkadaşımız direndi, sapasağlam kaldılar. Onlardan birisi; direnenlerden bir tanesi de Edip Akbayram. İsmi ‘Edip’yani sanatçı soyadı Akbayram. Sahte ‘ak’ değil, gerçek ‘ak’ burada."

ÖNCE BÜYÜKELÇİLİK TÖRENİ


Aynı grup, dün de Novedeviçi Mezarlığında Nazım’ın mezarı başında buluştu. Nazım’ı anlatan konuşmalar yapıldı, Nazım’ın şiirleri okundu. Türkler, Ruslar, hatta Nazım’ın bir çınarın gölgesinde Vera’sı ile yattığı ünlü mezarlığı ziyarete gelen turistler de Nazım’a ve Vera’ya karanfiller bıraktılar.

Mezarlık kapısında bize mezarın yerini göstermeye çalışan görevlinin “Gogol’un, Çehov’un, Mayakovski’nin mezarları da var. Hatta tam karşısında Yeltsin yatıyor. Ancak bu mezarlıkta en büyük ilgiyi Nazım çekiyor. Siz Türkler ne güzel sahip çıkıyorsunuz şairinize” sözleri durumu özetliyordu.

Organizasyon komitesine “Büyükelçi gelecek mi” diye sorduğumda “sabah geldiler” yanıtını aldım. Sonra da Nazım’ın mezarının başında Büyükelçiliğin çiçeğini gördüm. Büyükelçi Mehmet Samsar ve devlet erkanı sabah ayrı bir tören yapıp gitmişler.

Yıllardır tanıdığım, Hariciyemizin en başarılı diplomatlarından biri olarak gördüğüm Büyükelçi Samsar’ın da bizim katıldığımız geniş katılımlı törende olmamasına üzüldüm. Ancak, seçim atmosferinde “her şey güzel olacak” sloganlarının atılma ihtimalini düşününce kendisine hak verdim.

2-3 Haziran günleri Moskova’da gördüklerimden sonra şunu söyleyebilirim:

Nazım memleketini unutamadığı gibi memleketi de Nazım’ı unutmadı.