14 Mayıs 2019 günü, Koç Holding Kurumsal İletişim ve Dış ilişkiler Direktörü Oya Ünlü Kızıl’ın davetiyle Samsun’a gittik. Koç Spor Festivali finalleri, Ulu Önder Atatürk’ün Samsun’a çıktığı, kurtuluş mücadelesinin başladığı günlerin 100. yıldönümünde Samsun’da yapılıyordu.
Aslında, İstanbul seçimlerinin neden olduğu bu yoğun trafik içinde gözümde büyütebileceğim ve katılmakta zorlanabileceğim bir davetti. Ancak, Atatürk, 19 Mayıs, 100. Yıl ve Samsun’u bir arada duyunca bir saniye bile ikiletmeden “evet” dedim.
Her 10 Kasım’da yayınladıkları Atatürk videolarıyla, fotoğraf albümleriyle çok taktir ettiğim Koç Holding’in, kurtuluş mücadelesine atılan ilk adımın 100. yıldönümünde finalleri Samsun’da yapması anlamlıydı.

MINTIKA PALAS’IN ANLATTIKLARI

Samsun’da ilk durağımız ünlü Mıntıka Palas’tı.
Yani Atatürk ve arkadaşlarının Samsun’da kaldığı, 1940’tan beri Gazi Müzesi olarak faaliyet gösteren o küçük tarihi otel binası.
Neredeyse aynısı gibi korunmuş. Girer girmez, o günlerin havasını hissediyorsunuz. Tahta merdivenlerin gıcırtısı, eşyalara sinmiş geçmiş kokusu...
Ana salonda Atatürk’ün üç şapkası, o şapkalarla çektirdiği fotoğraflar, tüfeği, bastonları, gömleği, kravatı, ipek mendili, pijaması, tıraş takımı sergileniyor. Yukarıda çalışma odası, yatak odası, banyo takımları...Hele o Bandırma Vapuru’nda Atatürk’e eşlik eden, Samsun’da Atatürk’ü karşılayan kurtuluş mücadelesinin yiğit evlatlarının sizi izleyen fotoğrafları yok mu?
O gözlerden etkilenmemek mümkün değil.
Düşünsenize, aynı gözler tam 100 yıl önce bugün, 17 Mayıs 1919 akşamı, belki de İnebolu açıklarında ufka bakıp, Bandırma Vapuru’nun yola devam edip edemeyeceğini kestirmeye çalışıyordu.
Tarih kitaplarında okuduklarım, sanki yaşamışım gibi film şeridi gibi gözümün önünden geçiyordu.
İşgalci İngilizlerden korkup Atatürk’ü karşılamaya gelmeyen “hasta” Mutasarrıfı, Belediye Başkanını, Samsun'daki askeri birliğin komutanını düşünüyordum.
Havza’ya telgraf çeken postane görevlisinin heyecanını, Atatürk’ü adım adım takip eden İngiliz ajanlarını...
Bir de çok uzun bir süre İstanbul Şişli’deki evine dönemeyeceğini bilerek geldiği Samsun’da gördükleri için Atatürk’ün sarf ettiği şu sözleri:
“Ben Samsun’u ve halkını gördüğümde memlekete dair düşüncelerimin yerine getirilebilir olduğuna inanmıştım.” 

HANGİSİ HABER OLMALIYDI?

Samsun’dan döndüğümden beri, Atatürk’ün Samsun, Amasya, Erzurum, Sivas, Ankara rotasında yaşananları okuyorum.
19 Mayıs 1919 günü sabah sekizde karaya atılan o adım, 16 Mayıs 1919 günü İstanbul Galata’da başlayan bir deniz yolculuğun sonu değil, bağımsızlıklarını kaybetmektense ölmeyi tercih eden halkların çıktığı bir yolculuğun, daha doğrusu kurtuluş destanının başlangıcıydı.
O destansı kurtuluş mücadelesi 9 Eylül 1922’de Türk ordusu İzmir’e girdiğinde taçlanmıştı ve arada geçen yaklaşık 40 aya büyük zaferler sığdırılmıştı.
Sanırım, Atatürk’ün en önemli özelliği teşkilatçılığı, halkı örgütleme yeteneği, en büyük başarısı da silah arkadaşlarıyla birlikte Kuvayı Milliye ruhunu yaratmasıydı.
Bugünlerde yaşadığımız kutuplaşmayı gördükçe, siyasetçilerin kurtuluş mücadelesinin başladığı o günlerden bihaber olduğunu düşünüyorum.
Baksanıza, varlığımızı borçlu olduğumuz bir mücadelenin 100. Yılında Cumhurbaşkanı’nın ülkedeki muhalefet partilerinin genel başkanını kutlama törenlerine davet etmesi, muhalif liderlerin daveti kabul etmesi, “olağanüstü” bir gelişmeymiş gibi “haber” oluyor.
Oysa, “milli birlik ve beraberlik” kavramının klişe olmaktan çıkıp hayat bulduğu bir atmosferde, “Cumhurbaşkanının muhalefet liderlerini çağırmaması” haber olurdu.
En büyük temennim, törenler için Samsun’a gidecek bütün yöneticilerin, siyasetçilerin Kasım 1918’den, Eylül 1922’ye dek yaşananları, özellikle de Atatürk’ün Samsun günlerini okumaları ve Mıntıka Palas’ı (namı diğer Gazi Müzesi’ni) ziyaret etmeleridir.
Belki bu sayede bugün içinde bulunduğumuz ahvale bakıp “nereden nereye gelmişiz” sorusunu sorarlar.